"Jisung!! Kalk artık okula geç kalıcaksın!"
Yine her sabah olduğu gibi annemin bağırmasıyla uyanmıştım. Dün gece Changbin ile saat dörde kadar oyun oynamıştık bu yüzden aşırı yorgundum. Şimdi ise annem tarafından zorla sıcacık yatağımdan kaldırılıyordum. Ayıp yani ne olur beş dakika daha uyusam?
Zar zor yataktan kalktım ama ani baş dönmesiyle tekrar yatağa düştüm. Gözlerim ve başım çok fazla ağrıyodu. Kendimi toparlayıp banyoya doğru, duvarlara çarpa çarpa gittim. Kısa bi duş aldıktan sonra anca kendime gelebilmiştim.
Göz altlarım uykusuzluktan mos mordu. Bu yüzden göz altıma kapatıcı sürmek zorunda kaldım. Tam bu sırada telefonum titredi arayan Changbindi
"Nerdesin lan"
"Olm geliyom sakin"
"Gelsen iyi olur ağaç oldum burda"
"Ağlama hemen, geliyom"
"Jisung siktir git çabuk ol"
"Bende seni seviyorum Changbin-ahh~~"
*arama sonlandırıldı*
"Aaa yüzümemi kapattı, kırıldım."
"JISUNG HÂLÂ AŞAĞI İNEMEDİN Mİ?!"
Annemin bağırmasıyla korkuyla irkildim.
"Geliyorum!"
Anneme bağırdıktan sonra çantamı kapıp aşağı indim.
"Changbin seni bekliyordu."
"Biliyorum. Bana çok kızıcak"
"Yine onu beklettin değil mi?"
"Hıhı"
"Ahh akıllanmaz çocuk"
Annemin bu dediğine ikimizde kıkırdadıktan sonra anlıma bir öpücük kondurdu. Bende hızlı adımlarla kapıya ayakkabılarımı giymeye gittim.
"Anne ben çıkıyorum."
"Tamam canım!"
Annemin mutfaktan gelen onay verdiği sesi ile kapıyı kapattım ve karşımda bana bir çift çatık kaş ile bakan Changbini gördüm.
"Nerdesin oğlum sen kaç saattir!"
"Ne ya hazırlanıyodum"
"Hadi daha Felix ve Jeongini alcaz"
Bu söylediğine sadece kafamı sallamakla yetindim. Gerçekten şu an Changbinle inatlaşacak bir modumda değildim bu da oldukça garipti çünkü, insanlarla inatlaşmak benim favori aktivitemdi. Özellikle inatlaştığım kişi Seo Changbin ise. Bir yandan şarkı dinlerken bir yandan Changbini dinlemeye çalışıyordum. Bana bir olay anlatıyor ama ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.
Sanki ruhum bedenimi terk etmiş gibiydi. Ruhsuzdum.
"Heyy!! Jisung beni dinliyor musun??"
Changbinin bir anda bedenimi sarsdığı için korkmuştum ve kafamın içindeki bütün düşünceler toz olup uçmuştu.
"Ha? Evet evet dinliyorum devam et."
Changbin bu söylediğine pek inanmamış olucak ki bana bakışı her şeyi açıklıyordu. Ama yinede anlatmaya devam etmişti.
Changbin bana olayı anlatırken çoktan Felix ve Jeonginin oturdukları eve gelmiştik. Felix ve Jeongin birlikte yaşıyordu. Evleri iki katlı olduğu için rahatça yaşabiliyorlardı.
Changbin zile basarken ben sadece onu izliyordum.
"Ben bakarıım!"
Kapanın arkasından Felix'in sesini duyduğumuzda kapı açılmıştı. Enerji dolu olduğu her halinden belliydi. Bize kocaman gülümsemesi ile;
"Günaaaydııınn!!!"
Demişti. Cidden bazen anlamıyordum bu kadar enerjiyi nasıl buluyordu.
"Günaydın"
Felix ne kadar enerjikse, Changbin de o kadar ruhsuzdu.
"JEONGİN NERDESİN SEN HADİ GEÇ KALICAZ!"
Felix'in Jeongine bağırmasıyla irkilmiştim. Cidden bu gün kafam hiç yerinde değildi.
Felix'in bağırmasının ardından Jeongin hızlıca yanımıza geldi. Aynı Felix gibi oda enerji doluydu.
"Ne bağırıyosun be"
Demişti. Changbin ve Felix kıkırdarken ben sadece onları seyrediyor ve şarkı dinliyordum. Jeongin bu halimi fark etmiş olucak ki
"Nesi var bunun"
Demişti. Gerçekten konuşmaya takatim yoktu. Bunun üzerine Changbin
"Bilmiyorum ama pek keyfi yok gibi" demişti.
"Amaan neyse ne hadi gidelim artık, geç kalıcaz."
Felix'in bu sözü ile yürümeye başladık. Jeongin ve Felix'in evleri okuduğumuz okula yakın olduğu için yürümeyi tercih ediyorduk. Bir kaç dakika sessiz kaldıktan sonra Changbin sessizliği bozan kişi olmuştu.
"Okula yeni bir çocuk gelicekmiş duydunuz mu?"
Neden bilmiyorum ama bu konu dikkatimi çekmişti.
"Ne?, yeni çocuk mu bundan benim niye haberim yok" demiştim. Niye bu kadar tepki verdim bilmiyordum ama şu yeni çocuk beni heyecanlandırmıştı.
Ardından Changbin kafama bi tane geçirmişti.
Ben anlamaz gözlerle Changbine bakarken derin bir nefes verirken konuşmuştu"Ulan gerizekalı yarım saattir sana anlatıyorum dinlemiyorsun ki!"
"Neyse sus da, azıcık daha anlat bakim şu yeni çocuğu"
Karşımdaki üçlü bana öyle bi bakmıştı ki bi an beni yiyicekler sandım.
"Hayırdır sen şu yeni çocuk muhabbetini duyduğundan beri bi moralin düzeldi?"
Felix'in konuşmasıyla düşünmüştüm. Cidden neden heyecanlanmıştım ki? Yani daha çocuğu görmedim bile adını dahi bilmiyordum. Ama niyeyse içimde iyi bir his vardı.
"Sen sussana. Sadece merak ettim"
Diğerlerinin bu söylediğime inanmadığını biliyordum ama yine şansımı denemek istedim belki inanırlar diye.
Diğerleri yeni bir muhabbete dalmış gidiyorlardı. Bense aklımda hâlâ yeni çocuk ile şarkı dinlemeye devam ettim.
[Minho]
"Bay Lee babanız sizi bekliyor."
"Geliyorum."
Gerçekten bu evden nefret ediyorudum. Annemin ölümünden sonra bu ev bana cehennemden farksız geliyordu.
Küçüklüğümden beri sürekli babamın kurallarına maruz kaldım. Eğer bu kurallara uymazsam ceza alırdım. Cezalarda keşke normal ebeveynlerin çocuklarına uyguladığı cezalardan olsa. Ama değildi.
"Efendim baba"
Aşağı indiğimde babamın salondaki ikili koltukta bacak bacak üstüne atıp oturduğunu gördüm. Bana iğneleyici bakışlar atıyordu.
"Kuralları biliyorsun Minho, tekrar hatırlatmama gerek yoktur herhalde."
Kafamı 'hayır' anlamında salladığımda babamın tekrar konuşmasını bekledim. Oda bunu anlamış olucak ki konuşmasına devam etti
"Eğer yine bu kurallardan her hangi birine uymazsan sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın."
Neyi ima ettiğini anladığım zaman sertçe yutkundum. Gerildiğimi fark etmiş olucak ki yüzüne piç bir gülüş yerleştirdi ve devam etti
"Yeni okulunda iyi şanslar, oğlum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey kardeşim 'MinSung'
Teen Fiction"Çocuk bana bakmıştı ve gözlerinin en derinini görmüştüm, gözlerinin kahveliği bütün renkleri kıskandıracak şekilde güzeldi ve ben o an o kahve rengi gözlere haps olmak istedim. Ve oradan bir daha çıkamamak... "