23.

2K 180 42
                                    

"Anahtarın var neden beni ayağa kaldırıyorsun?" diye sordu Uğur ters ters bakarken. Saat akşam yediye henüz vuruyorken Zeynel kapısında bitmişti. O tartışmanın üzerinden iki gün geçmişti ve iki gündür doğru düzgün konuşmamışlardı; bu yüzdendi ki küçük olan kapıda onu görmeyi beklemiyordu. 

"Sen aç da gül cemalini görelim diye çalıyoruz," dedi Zeynel içeri girip atkısını çözerken. Diğer yandan üşümüş dudaklarında minik bir gülümseme vardı. "Huysuz keçi. Hoş bulduk."

"Geleceğini söylemedin. Aa şey doğru iki gündür ben yazmadıkça zaten yazmadığın için."

Zeynel buna sadece gözlerini devirdi. Buz sarkıtına donmuş uzun parmakları sevgilisinin sıcak çenesini kavradı ve dudaklarını onunkilere örttü. Sınavları bittiğinde zaten geleceğini söylemişti, hatırlamıyor olmak Uğur'un sorunuydu.

"Sonunda!" dedi Beril gülerken. Onun sesiyle Zeynel geri çekilmiş, Uğur ise öpücüğü bozulduğu için sızlanmıştı. "Bunu kutlamalıyız bence!" diye devam etti kız bedenini salon kapısına yaslayıp elindeki elmadan ısırık aldıktan sonra. "Ne zamandır?"

"Üç hafta oldu," dedi Uğur. "Ağla Beril sana anlatmadım."

"Naber Beril?" Zeynel üzerindeki montu sıyırırken sormuştu. Kızın yorgunluğundan aslında nasıl olduğunu gayet iyi anlayabiliyordu. Zira sevgilisi de aynı çöküklüğü misafir ediyor gibi görünüyordu. Kısa bir sohbet sonrası iki genç de Uğur'un odasına geçtiklerinde, Uğur diğerine fark ettirmeden kapısını kilitlemişti. 

"Ne çalışıyorsun?" 

"Makro," dedi Uğur masasına geçerken. Zeynel ise kalçasını yaslamış, tersten bakmaya çalışıyordu kitaplara. "Uyu istersen sen. Ben seni uyandırırım."

Ancak Zeynel onun oturmasına izin vermedi; elini kavrayıp bedeni bacakları arasına çekerken aynı zamanda mavileri de yorgun sıfatı izliyordu. "Beni hiç özlemedin demek ki."

"Gerçekten benimle konuşmayacak kadar bana kızmış olamazsın Zeynel. Suçum yok."

Maviler şefkatli bir tebessümle bakıyordu diğerinin yüzüne. Dinlemiyor gibi bir görüntü çizse bile aslında Uğur'un mırıltılarını bile zihnine kazıyordu. Derin bir nefes alıp küçüğün kestane rengi yumuşak saçlarını geriye iteledi uzun parmaklarıyla.

"Yoğundum. Gerçekten o kadar yoğundum ki yemek bile yemedim dün. Zaten biter bitmez soluğu burada aldım. Kızgın değilim yani."

Uğur ellerini onun iki yanından masaya yaslayıp dudaklarına eğildiğinde Zeynel buna gülmüştü. Ne de çabuk yumuşuyordu. Küçük ancak özlem dolu bir öpücük iki genci ısıtırken biri bunu ileri taşımak, diğeri ise biraz daha zamana bırakmak istiyordu. O yüzdendir ki aralarında sözsüz bir anlaşma gerçekleşti ve Uğur geri çekildi. 

"O zaman sana yemek yapayım," diye mırıldandı. "Sen dinlen biraz."

"Ben karnımı doyururum sen dersini çalış. Büte kalma Uğur kafanı kırarım."

Küçük olan buna sadece gözlerini devirdi. Onun da böyle bir isteği yoktu zaten; bir an önce evine gitmek ve tatilinin tadını çıkartmak istiyordu. Zeynel yemek yerken dersine çalıştı, hatta Zeynel salonda kendi ev arkadaşlarıyla otururken bile dersini çalışıyordu. İçinden kalkıp onun yanına gitmek gelse bile gitmedi. Çünkü şimdi giderse dersine çalışamazdı ve burada kalmak zorunda kalırdı. İradesine hayrandı Uğur. Zaten bu iradeye sahip olmasa ne olurdu kim bilirdi...

*

şimdi sevişirlerse finale gideriz sorry
+
Yeni text kurgusu arıyoruz fikri olan fışkırtsın plz

Kediler ve Köleleri [bxb . texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin