32- Nokta

591 43 1
                                    

Günlerdir evde kendime kuracağım iş için kafamda planlar yapıp dururken annem ve Meryem teyze her gün bana gelip kafamın içine evlilik tohumları ekmeye devam ediyorlar. Onları bundan vazgeçirmek için tüm konuşmaları nazikçe geri çeviriyorum ama nafile. Ne yaparsam yapayım konu dönüp dolaşıp yine evlilikteki keramete geliyor.

Keramet başım gözüm üstüne de gözü bağlamakla aklı bir kişiden başkasını düşünmemek evlilikle olacak iş değil bunu anlatamıyorum.

"Murat bugün geliyor." diyor Meryem teyze anneme. Güya duyayım diye de yükseltiyor sesini. Bir de kaş göz işareti yapışı var. Artık görmezden gelmem mümkün değil.

Hem Murat nereye gitmişti ki? O günden sonra bir daha hiç görmedim onu. Neden bilmiyorum, içim hiç rahat değil. Aklıma geldikçe de sanki ona haksızlık etmişim gibi hissediyorum. Belki de sessiz gidişidir böyle hissettiren bilmiyorum. Belki de bu duyguya alışmam gerekiyordur.

"A ama yeter artık. Ben iş diyorum, siz Murat diyorsunuz. Ben ev diyorum siz yine Murat diyorsunuz. Ben evlilik istemiyorum diyorum siz yine Murat diyorsunuz!"

Annem kıkırdamaya başlıyor. Meryem teyze ise hayıflanarak suratını asıyor bana.

"İkiniz de o kadar zorsunuz ki kızım. İnadınızı bir türlü kıramıyorum." Anneme dönüyor sonra. "Yeter artık Sevde! Çok dil döktük. Artık söylemek falan yok. Doğrudan yapıyoruz her şeyi. Bugün ikisini de konuşturacağım."

"Olur Meryem abla. Yapalım." diyor annem de bir gazla.

"İstemiyorum dedim ya." diye sertçe çıkışıyorum bu defa. Nezaket de bir yere kadar. Annemin gözleri 'Meryem teyzene ayıp etme!' der gibi sinirli sinirli bakıyor bana.

"Hem ne güzel işte o da istemiyormuş. Ne diye zorluyorsunuz ki?"

"O mu istemiyor?" Gülüyor Meryem teyze. "Kızım yaklaşmasına izin mi veriyorsun? Etrafın dikenli tellerle dolu. Az biraz gardını indirsen neler olacak da..."

"Bakın şimdi de boş umut veriyorsunuz bana. Ona da gidip bunun aynısını söylediğinize o kadar eminim ki."

"Ay Bade vallahi bunalttın kızım! Murat'ı bir tanısan ne söylemek istediğimi çok daha iyi anlayacaksın."

Ben miyim gerçekten inat ya! Ya onlara ne demeli. Bıkmadan usanmadan başımın etini yiyorlar her gün. Camı açıp çığlık atmak istiyorum artık. Ne Murat'mış arkadaş! Bitmedi gitti. Şeytan diyor, konuş gitsin. En azından bir süre susarlar.

Bu fikir üzerine gözlerim çakmak çakmak parlıyor.
"Tamam. Bugün konuşacağım."

"İnat etme kızım, ne olacak sanki. İnsan yemiyor ya bu adam. Alt tarafı..." Anneme bakıyor tereddütle Meryem teyze.
"Az önce konuşacağım mı dedi?"

Annem de şaşkınlıkla kafa sallıyor.
"O zaman bana müsaade. Yarım saate burada olur kızım."

"Nasıl yani?" Hayretle ikisine bakıyorum. "Onunla, ikinizin yanında konuşmayacağım."

"Biz mutfakta bir köşede otururuz yavrum. Merak etme." diyor annem.

"Ay yok canım Estağfirullah, çay da demlerim, hep beraber oturur, konuşuruz işte." diyerek dalga geçiyorum ama onlar olur der gibi kafa sallayınca gözlerimi sonuna kadar açıyorum.

"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Vazgeçtim. Kalsın. Konuşmuyorum."

"Tamam, tamam." diyor Meryem teyze korkuyla. "Nerede istersen öyle olsun."

"Meryem abla!" diye itiraz ediyor annem. "Murat'ı bilmem ama Bade'den pek emin değilim. Adam, 'a' dese bizimki 'ayı' dedi zannedip üzerine yürür. Yazık. En azından birimiz yanlarında olsak."

Görevimiz Mutluluk 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin