Bölüm 2: Geçmişin İlk Lekesi."Unutmayın ki yaşam öldüresiye güzel değildir."
Özdemir Asaf.🔒
Her bir acımı ruhumun bir parçası olarak kabullenmişken, ne zor ondan kopmak. Gerçek bir sevgi verdiğiniz o şeylerin sizden kopup gitmesi ne kadar da kötüdür. İstesem acılarımı bir kenarda bırakabilirdim, istesem acılarımdan kalan hiçbir hatıraya değer vermeyebilirdim, ama ben onları sevmeyi istedim. Tüm kalbimle gerçekten sevebilmeyi istedim.
🔒
Çevrem karanlıktı ve siyahların içinde yalnız başımaydım. Dokunmak istiyordum, hissetmek istiyordum ama tüm bedenim bir buz gibi kaskatıydı. Tenimin soğuk olduğunu anlayabiliyordum, ama tenime parmaklarımı dokunduramıyordum. Bir ayazın içinde çırılçıplak kalmış çaresiz bir kadın gibi hissediyordum. Soğuk beni demirlerine hapsetmişti ve ben şu an belki de bir buzdum. Ölmüş müydüm? Ya da kendimi öldürmek isteyecek kadar çaresiz miydim?
Her yer sadece siyahtı. Renkli bir dünyam yoktu belki de, ama şu an o kadar fazla karanlıktaydım ki ruhum kendi rengini siyah olarak belirlemişti. Hiçbir zaman siyah olmak istemedim, hep birileri siyahlarıma renk katsın istedim. Şu an ise tek başımaaydım ve çevremde ihtiyacım olan hiç kimse yoktu. Her şeyin üstesinden gelebilirdim ama siyahlarıma renk katamazdım.
Ayaklarım adım atmıyordu sadece ileriye bakıyordum fakat ileride sadece karanlık vardı. Beni karanlık, kendi dünyasında bekliyordu. Bana şu an sadece karanlık kucak açıyordu ve sanki ondan başka hiçbir yolum yoktu.
Karanlığın içerisinde boğulacağımı hissederken bir anda karanlığımı bozan bir ışık yandı. Sadece ufak bir kısmı aydınlatan loş sarı bir ışık. Yuvarlak kısmın içersinde bir kız çocuğu dizlerinin üstüne çökmüş saçlarını yoluyordu. Bağırdığı belli oluyordu fakat hiçbir ses duymuyordum, onun çaresiz çığlıklarına kulak veremiyordum. Ve en kötüsü, yardıma muhtaç bakışlarının bana yönelmesiydi. Bana büyük bir muhtaçlıkla bakıyordu fakat ben ise sadece ona bakmakla yetiniyordum. Şu an onu en çok anlayabilen ben olmalıydım, ben de bir zamanlar çaresizce çığlıklar atarken sokaktaki insanlar sadece bana bakmakla kalırdı.
Bana yaklaşmak için küçük bir hamle yaptığını gördüm. Ardından gözleri gözlerime tırmandığında yüzü buruştu ve bu hamlesini geriye çekti. Şu anda ona acıyor gibi mi bakıyordum? Onun bu halinden tiksiniyor gibi? Aklımdan tüm seçenekler sırasıyla geçerken gözümden yaşlar süzüldü. Ona acımıyordum. Ama o öyle sanıyordu.
Bu şekilde beklemeye devam ederken kalbimin acısını en derinlerimde hissetmeye başladım. Tenimin daha soğuk olduğunu hissetmeye başladım ve bu his parmaklarıma değdi. Parmaklarım bir şeye baskı uyguluyordu ve o şey herneyse parmaklarıma soğukluğu veriyordu. Kendi isteğimle başımı parmaklarıma doğru indirdiğimde, parmaklarımın tenime temas ettiğini fark ettim. Bu bana tek bir umut verdi, hızlı adımlarla onun yanına ulaşabilmek.
Başımı kaldırdım ve adım atmayı denedim. Fakat bu deneyimim başarısız sonuçlandı. Şu an hangi dünyadaysam bu dünya benim çocukluğumu anımsatıyordu. Ondan son derece emindim. Herkese yardıma muhtaç bir kız çocuğu olduğumu belli etsem de kimse bana yaklaşmazdı. Belki de benim şu an güçlü bir kadın olmamın nedeni bilekliğim ve bana yardım etmeyen insanlardı.
YOU ARE READING
ONSRA
Teen Fiction"Bu gülü birlikte canlandıracağız." "Bu gülü birlikte canlandıracağız, söz veriyorum bal." Soğuk bir gece. Karanlık sokaklar, sessizliğin gömülüşü. Titreyen küçük bir kız çocuğunun bedeni. Titreyen küçük bir erkek çocuğunun bedeni. Tek duyulan ses...