Bu dünyada herkesin yaşamak için bir amacı veya amaçları vardır. Ben ise yarın ne olacağını bilmeden yaşayanlardanım. Hiçbir zaman büyük hayaller kurmadım, hiçbir zaman yarının planını bir gün öncesinden yapmadım, beni bu hayata bağlayan hiçbir sebep dahi yok...ufak kardeşim dışında.
Jiho. O, yıllar sonra hayatıma girip karanlık hayatımı aydınlatan tek şeydi. Ben annemle babamın ayrılmasını, yeni bir babam olmasını nasıl kaldırıcağımı düşünürken bir kaç yıl içinde o girdi bi hiçten farksız hayatıma...Benim yaşadıklarımı yaşasın istemiyordum, hayatta bir amacı ve büyük hayalleri olan neşeli bi çocuk olsun istiyordum ve öyleydi de enerjisi asla bitmediği gibi sürekli ilgi isteyen, eğlenceli bir çocuktu.
Üvey lafı...asla duymaya tahammül edemediğim bir kelimeydi. Evet, belki jiho'yla babalarımız farklıydı ama annemiz aynıydı. Sırf babalarımız farklı diye üvey lafının kullanılmasından nefret ediyordum, sonuçta annemizden gelen ortak bir bağımız vardı ve insanların bunu göz ardı ederek üvey olarak adlandırması saçmalıktan başka bir şey değildi.
Bugün yıllardır görmediğim "öz babamla" görüşecektim. Onun yüzünü görmeye katlanamadığımı bilerek benimle görüşmek istemesi ona biriken öfkemi daha da zirveye çıkarıyordu. Fakat annem, babamın ona yaptıklarına rağmen bana durmadan "biz ayrılmış olabiliriz ama o senin baban tabii ki görüşeceksiniz" diyip duruyordu. Şimdi düşünüyorum da babam gerçekten annemi haketmiyor, çünkü annem sırf benim babasız büyümemem için yıllarca o adamın onu aldatmasına göz yumacak bi kadındı.
...
Yine jiho'nun huysuzlanmalarıyla güne başlamıştım. Henüz 6 yaşında olmasına rağmen okula gitmemek için her gün ya ağlıyor ya da hasta numarası yapıyordu. Jiho,üzgünüm ablacım ama ömrünün yarısı okumakla geçecek.
Sb:Yine mi huysuzlanıyor?
An:Evet, tutturdu karnım ağrıyor diye. Hayır milletin çocuğu güle oynaya gidiyor,biz zorla götürüyoruz.
Sb:Hmmm acaba okul çıkışı abla-kardeş hamburger yemeye mi gitsek diyordum bende. E iyi o zaman ben tek başıma gider yerim.
Arkamı dönüp yalandan gidiyor gibi yaptım. Hamburgere dayanamadığını çok iyi biliyordum ve hergün farklı şantajlarla onu okula gitmeye teşvik ediyordum
Jh:Abla dur!Baksana kalktım ben
az önce yorganın altında huysuzlanan o değilmiş gibi yatakta zıplamaya başladığında gülerek anneme baktım, o da aynı şekilde gülüyordu. Ah bu çocuk...
Sb:Tamam o zaman şöyle yapıyoruz, sen bir güzel kahvaltı yapıp okula gidiyorsun. Sonra ben okul çıkışı seni alıyorum ve hamburger yemeye gidiyoruz. Anlaştık mı?
Minik boyuyla yataktan yavaşça inip ufak adımlarla önümde dikilerek elini eğilmem için salladı. Yere eğilip boylarımızı eşitlediğimde yanağımı öptü ve sıkıca boynuma sarıldı
Jh:İyi dersler ablacığım
Bu hallerine gülüyordum. Biraz yalaka bi çocuktu evet bunu inkar etmeyeceğim
An:Hadi jiho tostun soğudu
Son kez yanağımı öpüp geri çekildiğinde, bende çantamı alarak evden çıkmıştım
...Sıkıcı bi okul gününün daha sonuna geldiğimde aklıma jiho geldiğinde güldüm. Onu düşünmek bile beni mutlu ederken hayata nasıl tutunmazdım ki?
Arabamla jiho'nun okulunun önünde durduğumda aileleriyle el ele çıkan minikleri izledim. Hepsi bu dünya için çok saf ve masumdu. Koşarak bana gelen jiho'yla kaşlarımı çattım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity
FanfictionSoobin hakkında her şeyi bilen jungkook,jungkook'un sadece adını bilen Soobin.. ... "Seredipity:Aranmazken bulunan mutlu tesadüf"