b25

410 59 17
                                    

joo
pşt

aşağıya bak

jiseok 🌞
lan

saat 10 nasıl geldin

joo
yürüyüşe çıkıyorum dedim

jiseok 🌞
senin yürüyüş bizim evden sizin eve sadece

joo
evet

insene aşağı

konuşalım

böyle olmayı sevmiyorum neyimiz varsa çözelim

konuşmayıp bi yere varamayız

jiseok 🌞
geliyorum 

joo
kalın giyin soğuk hava

jiseok 🌞
getiriyiorum sana mont

burdan bakınca birazndan buz tutucak gibi duruyosun

joo
tutmamış gibi mi duruyorum

jiseok 🌞
geldim

genç çocuk aşağı indiğinde burnu soğuktan kızarmış ve ellerini ısıtmaya çalışan sevgilisini görünce gülümsemişti. 2 günde bile deli gibi özlemişti ve çok uzun bir süre ayrı kalsalar ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

''jooyeon içeri girelim hadi odamda konuşuruz, giy şunu da salak bu havada incecik giyinmişsin''

''yok ya rahatsızlık vermeyeyim şimdi''

''titrediğinin farkındasındır umarım, yürü hadi eve çıkıyoruz''

genç çocuk kolundan tutup yürütülürken gülmemeye çalışıyordu, ona göre dünyanın en şirin insanı karşısındaki siyah saçlıydı. eve geldiklerinde jiseokun annesi kızgın bir edayla kapıyı açtı.

''jiseok çocuk aşağıda bekliyor çıkarsana yuka- jooyeon! hoşgeldin oğlum geç içeri. bu odun düşünüp seni yukarı çıkartmış hayret ediyorum''

''anne mağara adamı mıyım ben ya''

''odana bakılırsa evet''

''ne alaka şimdi odamla jooyeon ya'' 

''çok konuşma da geç içeri hadi''

''jooyeon sen geç benim odama ben içecek bir şeyler hazırlayıp geliyorum''

''yok çok kalmayacağım zaten annem evde''

''iyi o zaman gel geçelim''

koridorun sonundaki odaya geçerken jooyeon oldukça gergindi. kendini kasmaktan vücudu ağrıyordu ve geçen olan şeyi bugün çözmezlerse bu ağrılar sürecek gibi duruyordu. her şey, kafasına takan briydi zaten. jiseok yüzünden 2 günüdr gözüne uyku girmemişti. annesi bile fark etmişti zaten, o yüzden de anlatmak zorunda kalmıştı. 

''odamın dağınıklığına bakma, 2 gündür sadece yatakta boş boş yattığım için toplamaya vaktim olmadı''

jiseok hızlıca yerdeki tişörtlerini toplamaya çalışırken gülümsedi. odası iç ısıtan türdendi. her yerde posterler, birkaç arkadaş grubuyla çektiği fotoğraflar, ders anlatımları ve karakter posterleri vardı. duvardaki edward cullen fotoğrafı zaten görmezden gelinemeyecek bir şekilde duvarın ortasında duruyordu.. perdeleri uzay desenliydi, yatağının tam üstündeki yapay yapraklar odaya şirin bir hava katıyordu. odadaki açık tek lambadan yayılan loş ışık karanlık odayı sarı ışığıyla aydınlatıyordu. yatağının üstündeki kazağını gördüğünde gülümsemesi büyüdü.

everyday i hate you • gayeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin