Not; bu bölümün diğer bölümlerle pek bir alakası yoktur. Bunu sadece Avis'in geçmişine daha da derinden bakmak için yazıyorum.(aslında birazcık da var gibi bilmiyorum kararsızlık da ikizler burcuyum sanırım)
Penceredeki soğuk hava odama sızarken, içimi karanlık düşüncelerle doldurmuş olarak yatağıma uzandım. Odanın sessizliği içinde kendimi kaybolmuş hissettim. Kafamda dönüp duran sorular ve belirsizliklerle boğuşurken, uykunun kollarına teslim oldum.
Gözlerimi açtığımda kendimi eski evimde buldum. Her şey tanıdık geliyordu; duvarlardaki posterler, masamdaki kitaplar, yatağımın üzerindeki oyuncak ayı... Ama bir şey eksikti: Annem Vera'nın sesi.
"Anne... Neredesin? Seni çok özledim," diye mırıldandım, gözlerim dolarak. Annesiyle geçirdiğim mutlu günleri hatırladım. Onun sevgisi, desteği, birlikte oynadığımız oyunlar, okuduğumuz kitaplar ve büyücülük dersleri... O benim en iyi arkadaşımdı.
Ama bir gün, her şey değişti. Annesinin cinayet sonucu hayatını kaybettiği günü hiç unutamadım. Onun cesedini gördüğümde yıkıldım. Onu geri getirmek istemiş, ama nafile. Annesi sonsuza dek gitmişti.
"Anne... Seni geri getirebilseydim keşke. Seninle birlikte olmak istiyorum," dedim, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken.
O günden sonra hiçbir şeye ilgi duymadım. Arkadaşlarımla konuşmadım, okula gitmedim, büyü yapmadım. Sadece odamda kaldım. Akrabalarım bana destek olmaktan çok uzaktaydılar. Onlara güvenmiyordum. Annemi sevmemişlerdi, yalnız bırakmışlardı beni.
"Size nefret ediyorum. Hepinizden. Bana yardım etmediniz. Bana acımadınız. Bana yalan söylediniz," diye haykırdım, öfkem içimi kaplamıştı.
Tek umudum Cormac’tı. Annesinin kuzeni olan Cormac’ı çok seviyordum. Cormac, bana çok iyi davranmıştı. Beni evlatlık almak istediğinde şaşırmıştım, ama kabul ettim. Cormac’la yaşamak bana iyi gelecekti.
"Cormac... Sen tek iyisin. Sen tek dostumsun. Sen tek ailemsin. Seni seviyorum," dedim, içimdeki minnettarlığı dile getirerek.
Cormac, beni yeni evine götürdü. Evi büyük, güzel ve sıcaktı. Cormac, bana kendi odamı verdi. Odamı dilediğim gibi dekore ettim. Cormac, bana yeni oyuncaklar, kitaplar, kıyafetler aldı. Onun bana bir baba gibi davrandığını hissettim.
"Cormac... Sen benim için çok şey yaptın. Sen beni mutlu ettin. Sen beni sevdin. Sen beni korudun," dedim, ona olan minnettarlığımı ifade ederek.
Ama zamanla Cormac’ın gerçek yüzünü fark ettim. Cormac, bir ölüm yiyen ve Lord Voldemort’a sadık bir büyücüydü. Beni, büyü yeteneğimi kullanarak Voldemort’un planlarına hizmet etmem için evlatlık almıştı. Cormac, bana karanlık büyüleri zorla öğretmiş ve ölüm yiyen olmaya zorlamıştı.
"Cormac... Nasıl yaparsın bunu? Nasıl bana ihanet edersin? Nasıl bana yalan söylersin? Nasıl bana zarar verirsin?" diye ağlayarak sordum.
Bir gece, Cormac beni yatağımdan kaldırmış, bir arabaya bindirmiş ve ormana götürmüştü. Orada, Lord Voldemort’un da olduğu bir grup ölüm yiyen bizi bekliyordu. Cormac, beni Voldemort’un önüne getirmişti. Voldemort, Cormac’ın bana ne sunduğunu sordu.
"Efendim, size sunacağım bir armağanım var. Bu, Avis. Benim evlatlığım. Benim öğrencim. Benim silahım," demişti Cormac, Voldemort’a beni tanıtırken.
"Cormac. Sen çok iyi bir hizmetkarsın. Bu kız kim? Neden bana getirdin?" diye sordu Voldemort, beni inceleyerek.
"Efendim, bu kız çok özel. Büyük bir büyü gücü var. Sizin için kullanabileceğimiz bir güç," diye yanıtladı Cormac.
"Gerçekten mi? Bunu nereden biliyorsun?"
"Efendim, ben onu test ettim. Ona karanlık büyü öğrettim. Ona nasıl acı çektireceğini, nasıl öldüreceğini, nasıl itaat edeceğini öğrettim. Onu sizin için hazırladım," dedi Cormac, bana yaklaşarak.
Voldemort, "Göster bana," dedi.
"Cormac, ne yapıyorsun? Beni buradan çıkar. Beni bırak," dedim, korkuyla titreyerek.
"Sus, Avis. Senin ne istediğin önemli değil. Sen benim mülkümsün. Senin üzerinde söz hakkım var. Seni istediğim yere götürebilirim," dedi Cormac, acımasız bir şekilde.
"Lütfen, Cormac. Lütfen beni bırak. Lütfen beni serbest bırak," dedim, çaresizlik içinde yalvararak.
"Yeter, Avis. Artık konuşma. Efendine saygı göster. Ona itaat et. Ona hizmet et," dedi Cormac, sert bir tonla.
"Hayır, hayır, hayır! Ben onunla gitmek istemiyorum! Ben seninle gitmek istemiyorum! Ben burada kalmak istiyorum!" diye haykırdım.
"Avis, seni son kez uyarıyorum. Efendine boyun eğ. Yoksa çok pişman olacaksın," dedi Cormac, tehditkar bir şekilde.
"Hayır! Ben asla boyun eğmeyeceğim! Ben asla senin gibi olmayacağım! Ben asla onun gibi olmayacağım!" diye bağırdım, öfkem ve korkum iç içe geçmişti.
"Avis, sen aptalsın. Sen çok inatçısın. Sen çok cesursun. Ama sen aptalsın. Senin için başka çare yok. Seni cezalandırmak zorundayım," dedi Cormac, karanlık gözleriyle bana bakarak.
"Ne yapacaksın?" diye sordum, kalbim korkudan hızlıca çarpıyordu.
"Seni öldüreceğim," dedi.
"Hayır!" diye feryat ettim.
"Avada Kedavra!" dedi Cormac, elindeki yeşil ışıltılı büyüyü bana yönelterek.
O an, rüyadan uyandım. Geçmişin karanlık gölgeleri beni rahatsız ediyordu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken, kısa bir süre odada ağladıktan sonra tekrar uyumaya çalıştım. Rüyamın getirdiği korku ve üzüntü, gecemi sarmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/325758027-288-k444747.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHANTOM Regulus Black(TAMAMLANDI)
Fanfiction𝐏 「▬🔮🧙🏼♀️🪄」 (ʀᴇɢᴜʟᴜꜱ ʙʟᴀᴄᴋ x ꜰᴇᴍ ᴏᴄ) ©hughesflyy 【Tamamlandı ve duzenlendi】 (★) Cover by @-SNIVYNYX Thanks you <3 "Hayalet, şimdiye kadar hepinizin farkında olduğuna inandığım gibi, ölmüş bir ruhun yeryüzünde bıraktığı izdir..." ―P...