Kendinizi hiç uygun hissetmediğiniz bir ortamda olmak zorunda kalmış mıydınız? Ve bu sadece sizin hislerinizle değil diğer tüm insanların da oraya uygun olmadığınızı belli eden bakışlarıyla ilgili.
"Eve dönmek istiyorum," diye sızlandım bininci kez ve bacak bacak üstüne attım. "Burayı sevmedim."
"Bunu hepimiz anladık ama daha yeni geldik gidemeyiz." diye homurdandı Hoseok hyung ve bana bakmamış olsa bile eteğimin toplanan kısmını aşağıya çekiştirdi. "Ayrıca Jimin sana küser."
Anında eline vurdum ve şaşkın bir şekilde ellerini göğsüne çekmesine sebep oldum. "Ne yapıyorsun?"
"Eteğini düzelttim sadece."
Kaşlarım kendiliğinden çatıldı. "Düzeltme." huysuz bir şekilde önüme döndüm. "Eve götür beni."
Ama beni umursamadı. Önüne döndü ve tıpkı diğerlerinin yaptığı gibi boş ringe heyecanla baktı. Onun heyecanı ve oturduğu yerde kıpır kıpır olması tuhafıma gidiyordu. "Neden bu kadar heyecanlısın?"
"Çünkü ilk defa Seokjin'i canlı göreceğim. Böyle bir an yaşayacağımı hiç düşünmezdim. Gerginlikten her an altıma işeyebilirim. Siktir."
"Umarım yapmazsın." burnumu kırıştırdım. "Bu hiç hoş olmaz."
Güldü ve tekrar önüne döndü. Bu sırada çoktan elinde bir mikrofon olan adam ringe çıkmıştı. Şimdiden inanılmaz ter ve erkeklik kokan ortam canlandı. Herkes tuhaf sesler çıkarırken adam ellerini salladı ve dikkatleri çekmeye çalıştı.
Bu sırada biraz dağılmış görüntüsüyle beraber Jimin ufukta göründü. Dudak çevresinin parıltılı hali beni güldürdüğünde çaprazımda oturan adam bana bakmış ve bacaklarımı süzdükten sonra önüne dönmüştü.
"Maç öncesi şans seksi mi?" diyerek dalga geçti Hoseok hyung.
Jimin dudaklarında bastırmaya çalıştığı bir tebessümle Jungkook'un bizim için özel ayırttığı bölümde tam ortamıza geçti ve, "Öyle bir şey yok." dedi. Ama vardı.
Jungkook'un Jimin'i yediği gayet belliydi.
Ki birkaç saniye sonra ringe çağrılan Jungkook sırtındaki izleri herkese göstermek istiyormuş gibi dört döndüğünde Jimin'in de Jungkook'u yediğini anladık. Kalabalık neşeyle Jungkook'un adını bağırdı. Jungkook bundan memnun olduğunu belli edercesine gülümsüyor ve sanki rakiplerini ringe gömmüyormuş gibi tavşan dişiyle sevimli sevimli bakıyordu.
Onun bu şapşal hallerine istemsizce güldüm ve yanımda heyecanla sevgilisine bakan Jimin'e dirseğimi vurdum. "Ona maçı kazanması için yeterince enerji verdiğini umuyorum."
"Ben de." diye fısıldadı ve sarı saçlarını, artık biraz uzamıştı uzun zamandır kestirmiyordu, kulağının arkasına yerleştirdi. "Normalde antrenörü maç öncesinde birlikte olmamıza ve benimle görüşmesine çok kızar ama Jungkook bu maç için öyle gergindi ki beni çağıran antrenörü oldu. Umarım ona iyi gelmişimdir."
Jungkook bildiğim kadarıyla baya iyi bir boksördü ve çok nadiren yeniliyordu. Neden gerildiğini anlayamamıştım. "Neden bu kadar gergin ki? Onun için çocuk oyuncağı olduğunu sanıyordum."
Jimin dudaklarını büzüp cevap vermeden önce Hoseok hyung kafasını uzattı ve, "Çünkü şu an karşısında bir ayı var. Bir canavar. Bir efsane. Seokjin."
"Yani?"
"Taehyung, onu hiç duymadın mı?" başını iki yana salladı hayal kırıklığıyla. "O resmen Tanrı. Herkes onu bilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big boy
Fanfiction"korkunç görünüyor ama aslında bir bebek gibi." "sadece senin için öyle." "evet, herkes için öyle olsaydı ben korkunç olurdum."