14

2.9K 286 368
                                    

Tanıdık balkonun hafif açık olan kapısına birkaç dakikadır bakmaktan başka bir şey yapmıyordum. Bunun sebebi başlıca odaya girdiğimde göreceğim manzaradan korkmamdı. Aradan geçen zamana rağmen birkaç gün öncesi gördüğüm yaralar hâlâ aklımdayken bu korkum hiç de fazla değildi. Her ne kadar kendimi göreceklerime hazırlamak istesem de, Seungmin'in benim geleceğimi bilerek aralık bıraktığı kapı ile üşüyeceğini biliyordum. Bilmediğim şey ise ne durumda olduğuydu.

Bu beni harekete geçirdi.

Kendimi mental olarak hazırladığımı  hissettiğimde -öyle bir şey yok- harekete geçtim. Gece saat 3 sularıydı ve iki katlı, büyük yapıda ışıklar çoktan kapanmış, bütün alanı sessizlik kaplamıştı.

Hızlı hareketlerle birkaç kez  daha yaptığım gibi hızlı bir şekilde balkona çıktım. Yavaş adımlarla balkon kapısından içeri girdim, başta gözlerimi odada gezdirmedim sadece kapıyı ardımdan kapattım ve o birkaç saniye sadece odaya girmemden itibaren yaptığımı yaparak bir kez daha tanıdık kokuyu içime çektim.

Dönmeye çok korktum. Göreceklerimden, bu korkuyu adlandıramasam dahi korktum.  Yine de odaya girdiğimden beri hiç ses duymamam beni tetikledi.

Hızlıca döndüğümde ise...

Yüz üstü yatan Seungmin'i gördüm, yüzünü daha inceleyemeden çıplak sırtındaki kıpkırmızı yaraları... Bir kaçı kanamış gibi gözüküyordu buradan bakınca. Bazıları şimdiden iyileşmiş gibiydi. Nefesimi tutmamı ssğlayan ise çarşaftaki birkaç kan izi oldu.  O an yutkunamadım dahi. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemediğim vakit aklıma gelenle balkonun kapısını kapattım hızlıca. Üşüyecekti.

Üzerinde bir şey yoktu. Büyük ihtimalle geçen gün tişörtünü çıkartıken ortamın daha da gerilişindendi. Balkonun kapısı ise...

Ben geleceğim diye açıktı.

Bir kaç dakika öylece durdum, toparlanmaya çalıştım. Neden böyle hissettiğimi bir kenara ittim ve güçlü durmaya çalıştım. Ancak bedenindeki tüm yaralarla birlikte, suratındaki acı çeken ifade ile uyuyan çocuk benim kalbimin her saniye daha çok acımasını sağlıyordu. Zar zor ağzımı açıp adını fısıldadım, başta uyanmamıştı, bu çok normaldi.

Ancak ikinci kısık fısıldayışımda uyanması... Normal değildi.

Sese bu kadar duyarlı olması normal miydi? Ben mi abartıyordum?

Bir an korkarak bedenini yataktan kaldırmaya çalışsa da, beni görünce rahatlamış, kalkan bedeni ve omuzları geri yatakla buluşmuştu.  Bu hali hiç olmayacak şekilde vurmuştu kalbime. Yine de belli etmemeye çalıştım ona. Burada olmamı başka şeylere bağlasın istemedim.

Ne olur ne olmaz diye getirdiğim kremler, ilaçlar ve pansuman için malzemeleri  çantamdan hızlı hızlı çıkardım sessizce.

Acil durumlar için odasında pek fazla bir şey yoktu. Bir öncekinde fark etmiştim bu detayı.

Aramızdaki sessizliğin getirdiği atmosfer, benim ona yaklaşmam ve yavaşça yatağın kenarına oturmamla daha da ağırlaştı sanki. Önce sırtındaki yaralara teker teler baktım. Birkaçı pansuman istiyordu yalnızca.

Pansuman gerekenleri halledip, bandajlarla kapattım teker teker. Daha sonra küçük yaralar için kullandığımız oldukça yararlı kremi sürdüm. Pansuman sırasında bedeni nasıl gerilmişse Krem sürerken tam aksine gevşemişti.

Ara ara kendini sıktığı gerilen sırtından belli oluyordu, oldukça nazik davransamda canı acıyordu. Yaraların bazıları geçmiş olsa dahi... Sızladığını acıdığını biliyordum. Bu yüzdendi ellerim titreyişi.  En sonunda bitirmiş olmam ile ikimizde derin bir nefes aldık.

stupid and bully || 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin