Saat: 07.25
Sabahın ayazı yüzümü adeta yalayıp geçerken atkımı burnuma kadar çektim. Her zaman gittiğim yoldansa bu sefer marketi göreceğim yolu tercih etmiştim. Vücudum yine beni dinlemeden kararlar verirken önünde durduğum markete baktım. Açılış saati olarak dokuz yazsa da kapı yüksek ihtimalle geceden beri açık duruyordu. Bugün eve geç dönmemem lazımdı çünkü dün annemden büyük bir azar yemiştim, belki de o yüzden onu en azından bugün sabah görmek istemiştim çünkü akşam yanına gidemeyecektim.
İçeri adımımı attığımda marketin dışarıdan daha soğuk olduğunu fark etmiştim, nasıl burada o incecik kazakla durabiliyordu?
Onu yine uyumadığını açık açık belli eden gözleri ve elinde duran şırıngayla gördüğümde duraksadım. Yaslandığı yerden dümdüz tavana bakıyordu, hayat belirtisine dair hiçbir şey göstermiyor oluşu adımlarımı hızlandırmama neden oldu. Yanına gittiğimde beni yeni görmüşçesine gözlerini kırptı. İçten içe rahatlamıştım ama nedenini de bilmiyordum, sadece iki gündür tanıdığım biriydi.
"Erkencisin bugün."
Alaylı bakışları yine yüzümde gezinirken şırıngadan dolayı morun her tonu olan kolunu yavaşça kapattı. Neden bilmiyordum ya da emin değildim ama madde kullandığı zaman bunu benden anlamsız bir şekilde gizlemeye çalışıyordu.
"Sana kötü örnek olmak istemiyorum."
Kendi kendine mırıldandığında yine gözlerine baktım, sanki kafamda dolaşan soruların hepsini bir şekilde tahmin etmeyi başarıyordu. Yavaşça omuz silktim ; uyuşturucu, alkol, sigara fark etmeksizin hepsinden nefret ederdim oysa hepsine sahipti.
"Burası soğuk değil mi?"
"Soğuk."
Başını sallayarak cevap verdiğinde yine üstündeki incecik ve örgü olan kazağa baktım. Üstümdeki iki kat kıyafete rağmen soğuktan arada hala titreyen ellerim ve bacaklarım yüzünden onun bu sakin cevabını garipsemiştim. Ellerim yavaşça çantama gitti, onu çıkardıktan sonra ceketimi çıkaracaktım ki Minho elini kaldırıp durmamı işaret etti.
"Ben üşümem Jisung, titriyorsun zaten."
Ayağa kalktığında ona baktım ve çantamı yavaşça tekrar sırtıma taktım. Benim kadar üşümediği belliydi ama yine de teni soğuktan adeta bembeyaz kesilmişti. Annemin benim için ördüğü atkıya gitti elim, simsiyah düz bir atkıydı ama annemin paramız olmadığı için doğum günümde verdiği en özel hediyeydi. Tereddüt etsem de hızlıca atkımı çıkarıp ona uzattım, ilk birkaç saniye hem atkıya hem bana bakıp daha sonra yavaşça elimden aldı. Ellerimiz sadece birkaç saniyeliğine temas etmişti ve soğukluğu içimi ürpertmeye yeter de artardı.
"Benim için özel, başına bir şey gelmesin."
Sessizliği bozmak için mırıldandığımda atkıyı boynuna sarıp koklamıştı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken sadece gülümsedi ve onayladı. Benim gibi saati kontrol edip bana baktı.
"Dersine geç kalacaksın."
Ben de saatimi kontrol ettiğimde onu onayladım , daha yürümem gereken uzun bir yol vardı ama nedense şuan o yol bana olduğundan daha uzun ve zahmetli görünüyordu.
"Gitmek istemiyor musun?"
Minho sanki günah işleyen bir rahibeymişim gibi bana alayla baktığında göz devirdim. Okula bayılan biri değildim ama geleceğim için devamsızlığıma dikkat ediyordum ve annemi mutlu etmenin en kolay yolu da buydu gözümde.
![](https://img.wattpad.com/cover/332370661-288-k195654.jpg)