mrblar yorum yapın sikmiyim bn uyicam
(♡)
ben, lee minho, tam olarak garip birisiydim. beni kime sorsanız böyle olduğumu söylerdi aslında. buna katılıyor muyum bilmiyorum ama kendim hakkında emin olduğum bir şey söylemem gerekirse eğer, bu kesinlikle umursamazlığım olurdu.
birisi veya bir şey o anki işimi engelliyorsa bunu kafama takmadan yoluma bakmaya devam ederim. ederdim daha doğrusu. çünkü yaklaşık yirmi saniye önce odama gürültülü bir şekilde girip bakışlarını benden çekmeden öylece önümde dikilen öğrencim, han jisung, yoluma her çıktığında onu görmezden gelemiyorum.
"otur." dedim en sakin ses tonumla birlikte önümdeki koltuklardan birini göstererek. aldığım geri dönüş de hâlâ üzerimde gezen anlamsız bakışlar oldu tabii.
"otur, jisung. konuşmaya ihtiyacın varsa konuş."
"bak." dedi derin bir nefes alıp koltuğa otururken. "aynı şeyleri daha ne kadar tekrarlamalıyım bilmiyorum ama burada olmaman gerekiy-"
kaşlarımı aynı anda kaldırarak bir nevi "bak sen..." bakışı attığımda duraksadı ama bu cümlesini tamamlamasına engel olamadı tabii ki.
"seni burada istemeyen tek kişi ben değilim. her şeyi bir kenara koysam bile bu okulun başkanı olmak istiyorum."
"neden?"
"ne?"
sırtını yasladığı koltukta fazlasıyla rahat oturuyordu. sanki karşısında saygı durması gereken birisi değil de arkadaşı var gibiydi ve okul gömleğinin ilk iki düğmesini aksi gibi açmış, kravatını da iyice gevşetmişti. ya terliydi ya da buraya gelmeden önce ufak çaplı bir sinir krizi geçirmiş olmalıydı. belki da birisi tarafından hırpalamıştır, bilemiyorum. kırışık gömleğinin ve kızarmış dudaklarının başka bir sebebini bulamadım henüz.
düşüncelerimi ve onu süzmeyi bir kenara bırakıp, "neden?" dedim tekrardan. "neden başkan olmayı veya verdiğin bir sözü tutmayı kafana bu kadar taktın ki? sen de her adayın okula havuz yaptırma vaatleri kadar saçma bir vaatte bulunmuşsun öğrencilere. sonuç olarak, bak, buradayım ve gidecek gibi de değilim. neden sen vazgeçmiyorsun da ben gitmek zorunda kalıyorum?"
ellerini sinirle saçlarından geçirdikten sonra dizlerine koyduğu dirseklerinin yardımıyla zemini izledi bir süre. vereceği cevabı düşünüyor gibi değildi. daha çok her zamanki saçma planlarından birini yapıyor gibi bir ifade vardı yüzünde.
odadaki sessizlik bir süre daha devam ederken bilgisayardaki işimi halledip birkaç kağıdı fotokopi makinesine yerleştirdim ve ekrandaki sayfayı kağıda çıkarttıktan sonra masamdaki kitabın arasına yerleştirdim.
ben bunları yaparken jisung gözünü bir an olsun üzerimden çekmedi ve beni izledi. en sonunda da sıkıldığını belli eder bir şekilde ofladıktan sonra ayaklanıp yanımdaki pencerenin önüne geçti. bana verilen oda ne çok büyüktü ne de küçük, yeterli bir genişliği vardı ama pencere saçma bir şekilde masamın tam yanındaydı. bu yüzden önüne geçmek isteyen herhangi birisi, tıpkı jisung gibi birkaç adımda kendisini masam ve pencere mermeri arasında sıkışmış buluyordu.
"orası girebileceğin kadar büyük bir boşluk değildi aslında." dedim hafif dalga geçer bir ses tonuyla. ona bakmadığım için pek zorlanıyor gibi gelmemişti ama laf atmak istemiştim işte.
kolaylıkla bedenini bana doğru çevirdiğinde iki elini de masama koyup hafifçe üzerime eğildi ve durdu öylece. hiçbir şey yapmadan, tıpkı az önceki gibi tüm yüzümü inceleyip sesini biraz kıstı ve konuştu. "siz de yüzemeyeceğiniz sulardasınız ama nedense ben uyarı yapmıyorum, bay lee."
son kelimelerini bastırarak ve yüzünü bana daha çok yaklaştırarak söylediğinde derin bir şekilde yutkundum sadece. gereksiz bir şekilde fazlasıyla yakındı ama bundan korkuyor gibi gözükmüyordu. bakışlarımı gözlerinden çekmemeyi sürdürürken geri çekilmedi ama gözüm istemsizce kızarmış ve parlayan dudaklarına kaydığında sanki yaptığı şey normalmiş gibi gülümseyerek bedenini yavaşça dikleştirdi ve o aradan çıkıp tekrardan masamın önüne geçti.
sıcaklamıştım. uzaklaştığı için ceketimin düğmeleriyle biraz oynayıp sonunda birkaç tanesini açtım ve ellerimin titrememesi için çabalarken kitabımın arasındaki kağıdı çıkardım yavaşça. tekrardan iddialı halime bürünmem için gözlerimi kapattım. birkaç saniye sonra hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim ve jisung'a doğru uzattım elimdeki kağıdı.
"derdine anında çözüm getirecek bir şey hazırladım senin için, odadan çıkınca bakarsın."
alaylı bir ifadeyle uzattığım kağıdı aldı ve bana son bir defa daha baktıktan sonra kapıyı sert bir şekilde açıp odadan çıktı. birkaç saniye sonrasında da bana bağırarak sövdüğünü tüm okul işitmişti zaten.
&
&
bagırma jisung tepemizde
bu arada yan shipleri sordugum yere yazmadıgınız bi götüm kalmıs amk kendi kafama göre takılıcam mecbur ya da o piti piti yaparım iyi günler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
young & dumb ✓
Fanficjisung: YENI REHBERLIKCI NE YAVVVVV OYLE SEY MI OLR OLMMM..!!!! YAYMA SOYLE DEDIKODULARI ULAN MERKEZZZ?!?!??? SAG OKUL SIMDIDEN PARTILERE BASLAMISTIR...METANETINIZI KORUYUN..!!!??KEMAL KILICDAROGLU ADAY OLMASIN.!!!!