özel bölüm.

285 23 9
                                    


iyi okumalar.


***


Kulağıma taktığım kulaklıklardan 729 gündür tek müzik çalıyordu. Jungkook'un ikimiz için seslendirdiği şarkı. Onun sesinden başka bir şey duymak istemiyordum. Sesinin tınısı o kadar güzeldi ki.

Tanrım, ben onu çok özlemiştim. 

Koskoca 2 yıl olmuştu. O gittiğinden beri hayatımda değişiklikler olmuştu. Dışarıya sadece psikiyatriste gitmek için çıkıyordum. Ve arada iştahsızlık yüzünden geçirdiğim bayılmalar sonucu hastaneye götürülüyordum. Yemek yiyemiyordum, sürekli kabuslar görüyordum. Ve sadece Jungkook'un sesini dinliyordum. Herhangi bir şey yapmak içimden dahi gelmiyordu. Jimin benim için uğraşacak diye mahvolmuştu, diğerleri de benim için çok uğraşıyorlardı ama bu daha ne kadar böyle devam edecekti ki? 

Ben sadece ona kavuşmak istiyordum. 

Onu görmek istiyordum.

2 yıl ya, insan bir kez olsun rüyasında görmez miydi? Bana küsmüş müydü? Onu kurtaramadığım için bana küsmüş olmalıydı. Yoksa beni bu kadar sevdiğini söylerken, gelmez miydi bir kez olsun rüyalarıma? Gördüğüm sadece O orospu çocuğunun sırıtışıydı, Jungkook'un sırtı dönüktü bana. Canım çok acıyordu, onun gözlerinin içine bakmayı o kadar çok özlemiştim ki. Bana gülümseyişi, kucaklayışı, sarılışı, öpüşü... 

Ben onun her zerresine kadar, her şeyini özlemiştim. 

"Chae?" Jimin sesiyle kulaklığı kulaklarımdan çıkardım. Üzerimdeki pikeyi çekiştirip oturur pozisyona geçtim. Üsten vücudumu süzdüm. Artık sadece kemiklerim kalmıştı, biri gelip kemiklerimi saymak istese rahatlıkla sayabilirdi. 

"Buradayım!" sesimi yükseltemeye çalışsam da sesim çıkmıyordu. Girdiğim krizlerin sonucunda ses tellerim zarar görmüştü. Salona giren Jimin beni görünce hafifçe gülümsedi. Benim bu halime üzülüyor olmalıydı. Elinden bir şey gelmediğini düşünüp kendini suçluyordu. Geceleri içerken hıçkırarak ağlıyordu. Ben kendimle beraber onu da mahvediyordum. 

Yanımdaki boşluğa yerleşti. "Nasılsın bugün, biraz daha iyi misin?" sorusunu sorarken elleri şişmiş gözaltlarımı okşadı. Başımı hafifçe salladım. Ama kendimi tutamadım, gözümden istemsiz bir gözyaşı döküldü. Bunun devamı da gelecekti. 

"Jimin, ben özür dilerim." başımı eline yaslayarak ona üzgünce baktım. Gözleri doluyordu. "Benim yüzümden kendini bu kadar paralama lütfen, ben hiçbir zaman iyi olmayacağım. Ben hiçbir zaman kalbimden bu yükü kaldıramam. Ben kaldırmak istesem de kalkmaz. Jungkook benim yüzümden gitti. Ailesi beni şikayet etmekle haklılardı, benim yüzümden öl-" hızlıca sözümü kesti Jimin. 

"Chae saçmalama lütfen, öyle bir şey yok. Ailesi üzüntüden ne yapacağını şaşırdı." güldüm, kahkaha dahi atmak istedim ama bunun için gücüm yeter miydi? Bilmiyordum. 

"Jimin öyle bir şey var. İki yıl oldu ya, iki yıl. Ailesi mezarlığına gitmeyelim diye yerini dahi söylemedi. Ben 9 yıldır sevdiğim adamın mezarına dahi gidemiyorum. Kaç kez gidip evlerine yalvardım, polisi arayıp şikayet ettiler sadece. Ben bununla yaşayamıyorum." gözlerimden damla damla yaş akıyordu. "Yarın benden gidişinin ikinci yıl dönümü ama ben o nerede bilmiyorum." Jimin kollarını bana  sardı sıkıca. Kafası omuzumdaydı ve onunda gözyaşlarını hissedebiliyordum.

"Chae ben onu buldum, hemen şimdi gitmek ister misin?" kalbimin atışları hızlandı. Gerçekten bulmuş muydu? Geri çekildim ve Jimin'e baktım. Yalan söylemiyordu. "Yarın gidebileceğimizi sanmıyorum, yıldönümü için ailesi orada olacaktır. O yüzden hemen şimdi yola çıkalım, arada gizlice gideriz olur mu?" heyecanla başımı salladım. Ben Jungkook'un yanına gidecektim, ilk defa görecektim. "O zaman seni odana çıkaralım hazırlan sonra çıkalım, ben diğerlerine haber vereceğim. Hep beraber gideceğiz." onların da olması çok iyi olurdu, zaten beni Jungkook ile tek bırakırlardı. 

Jimin beni odama çıkardığında kısaca hazırlanmıştım. Siyah pantolon ve kazak giyinmiştim. İki yıldır ilk defa dışarı çıkmak için heyecanlanmıştım. Aşağı indiğimde diğerlerinde geldiğini gördüm. Hepsi tek tek gelip sıkıca sarıldılar bana. Yanımda olduklarını hep hissettirmişlerdi bana ama o yoktu işte. 2 arabayla yola çıktık. Camdan sürekli dışarı izliyor ve stresten parmaklarımla oynuyordum. 

2 saatlik yolun ardından nihayet geldiğimizde hızlıca Taehyung ile içeri girdik. Diğerleri de peşimizden gelmişti hemen. Jimin ve Namjoon yerini öğrendiğinde önden ilerlediler. Onlardaki gerilimi hissedebiliyordum. Benim yüzümden onlarda hiç gelememiştiler. Jimin durduğunda hepimiz durduk. Başımı eğdim, onları bekleyecektim. Gelmek için sabırsız olan burada şu an donakalmış gibiydim. 

Aradan bir süre geçtikten sonra hepsi geri çekildi ve gitmeye başladı. Jimin hariç hepsi gözlerini silerek uzaklaştı. "Chae, seni dışarıda bekliyorum." Başımı salladım ona, hüzünlüce tekrardan arkasına baktıktan sonra gitti. Gitmek hepsine zor gelmişti. 

Peki, ben nasıl gidecektim? 

Biraz daha ilerledim ve yere oturduktan sonra kafamı kaldırabilecek gücü buldum kendimde. Fotoğrafını gördüğümde soluğum kesilmiş gibiydi. Çok güzeldi o, o kadar güzeldi hem de ağladım. Bu fotoğrafını daha önce hiç görmemiştim.

"Sevgilim?" derin bir nefes aldım. Devam etmek için bir güce ihtiyacım vardı ama benim gücüm Jungkook idi. "Ben sana gelmek için çok çabaladım, yemin ederim. Ama ailen haklı olarak izin vermedi. Bilsem Jungkook buradan çıkmazdım, bencilce gelecek ama benim sana ihtiyacım var. Ben 2 yıl önce seninle öldüm, yaşadığıma dair belirti verdiğimi hissedemiyorum. Ben senden sonra yaşamayı unuttum." fotoğrafına baktım tekrardan, buradayken kendimi ona daha yakın hissetmiştim. "Ben seni çok özledim Jungkook, uzun aradan sonra ilk defa ismini bu kadar andım. Bana sımsıkı sarılmana çok ihtiyacım var sevgilim. Jungkook seni hiç üzdüm mü?" Üzmüş olmalıydım, yoksa gelirdi, değil mi? "Özür dilerim, çok özür dilerim. Ne olur rüyama gel, konuş benimle. Bizim buluşmalarımız rüyalara kaldı sevgilim." hıçkırdım. "Sesimi kaybettim biliyor musun? Sana seslenirken ses tellerim zarar görmüş, sen sesimi çok severdin. Benimle ilgili sevdiğin her şeyi kaybediyorum ben. Keşke o arabadan hiç inmeseydin. Keşke senin yerine ben ölseydim. Bu o kadar çok büyük imtihan ki, altında eziliyorum ben her gün. Sensizliğin altında eziliyorum ben Jungkook. Nefeslerim daralıyor, çünkü sen artık nefes almıyorsun. Gülemiyorum, çünkü sen gülemiyorsun. Hiçbir şey yapamıyorum ben Jungkook, çünkü sen sadece uyuyorsun. Ve ben sadece sesinle uykuya dalmaktan başka bir şey yapmıyorum." 

Tanrım, bu acı nasıl bir acıydı? 

"Jungkook ben yapamıyorum, olmuyor! Sana gelmek istiyorum ama gelemiyorum! Beni neden bu acıyla bıraktın?!" belimdeki elleri itekledim. "Bırakın beni! Ne olur bırakın, gideyim ona. Yapamıyorum, bu acıyla daha fazla yaşamak istemiyorum." 

"Chae yapma lütfen! Ben bir kardeşimi kaybettim, ikincisi de gözlerime içine bakarak ölüyor. Benim için kolay mı sanıyorsun sen?!" kafamı göğsüne bastırdı, hıçkırıklarımı susturmak istedi. Duymak istemedi. Benimle beraber ağladı.

"Abi ben yapamıyorum, benim çok canım acıyor." sesim gittikçe azalıyordu. "Onsuz yaşadığımı hissetmiyorum, seni de kendimle beraber mahvettim ben. Çok özür dilerim, özür dilerim. Hepinizden özür dilerim." 

Tanrım sen bana onun için güç ver, lütfen. 

Ve sonra ne zaman batırdıkları bilmediğim sakinleştirici iğne yüzünden uyuyakaldım. Uzun bir uykuya dalıp Jungkook'a kavuşmak istedim. Ama en fazla 8-9 sonra yatağımda uyanacaktım. 

Ama en azından uykuya daldığımda Jungkook'u gördüm, bana gülümsemişti. Beni çok sevdiğini söylemişti. Rüyama gelmek için, ona gelmemi beklemişti. 

Seni çok seviyorum, senin beni çok sevdiğin kadar.


***

Chae ile ben de ağladım, her neyse umarım beğenmişsinizdir. İyi geceler.

Secret Lover | Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin