3.Bölüm

356 22 8
                                    

Gökhan seansa gireli beş dakika olmuştu. Odanın önündeki gri koltuklara çökmüş, bekliyorduk. Şansımıza hastane pek sakindi o gün. Yanımda oturan Sinan bana sokulup kulağıma, "Kanka bu kadın neden bana bakıyor?" diye fısıldayınca karşımızdaki yaşlı kadını fark ettim. Sinan'ın trajikomik çocukluk travması yüzünden yaşlı kadınlardan bir hayli ürktüğü bir gerçekti. Ama gözlerimi onun bahsettiği yaşlı kadına çevirdiğimde aslında korkmakta haksız olmadığını anladım. Bir hayli yaşlı, beyaz bir elbise giymiş, soluk benizli kadın, donuk bir ifadeyle gözlerini bile kırpmadan Sinan'a bakıyordu. Sinan, bana iyice sokuldu. "Oğlum koskoca kadın ne yapsın sana ya? Sal biraz..." dedim onu rahatlatabilmek için. Pek işe yaramadı.

Sinan'ı kolumdan savuşturup Ali'ye döndüm. "Ali ya... Doktor, Hale Teyze'lerin aile dostuymuş. Acaba Gökkuş'un anlattıklarını söyler mi Hale Teyze'ye?"

"Sanmam," dedi Ali. "Ama yine de dikkatli olmak lazım tabii."

"Bizimle de konuşacakmış kadın. Hale Teyze söylemiştir kesin. Gökhan'ın psikolojisini bizim bozduğumuzdan şüpheleniyor olabilir," dedim gülerek.

72

Ali, Oğuz ve Sinan'ı işaret etti. Sinan, yaşlı kadını görmemek için koltukta ters bir şekilde oturmuş, duvara bakıyor, Oğuz ise nereden bulduğunu anlamadığımız bir tekerlekli sandalye ve iki tane sopayla adına "koridor sörfü" dediği saçma oyunundan oynuyordu. Ali de güldü. "Bence Hale Teyze haksız sayılmaz," dedi.

Ona baktığımızı fark edince yanımıza geldi. Oğuz tekerlekli sandalyesini ayakucuma park ederken az kalsın ayak parmaklarımı eziyordu. Bacaklarımı panikle yukarı çektim. "Dikkat et!" diye uyardım. Duymadı bile. Yüzünde saçma sapan bir heyecanla, "Sevgili arkadaşlarım. Aklıma bir fikir geldi benim," dedi. Sinan da önüne döndü ve hepimiz biz de bundan korkuyorduk ifadesini takındık. Sandalyeden inip hemen dibimize çöktü. "Şimdi bizim bu sığır Gökhan'ı bu herif her hafta çağıracak buraya. Bizimki de gelmek istemeyecek."

"Eee, bunu konuşuyoruz sabahtan beri zaten," diyerek hepimiz onayladık Oğuz'u.

"İşte benim aklıma bir fikir geldi. Birazdan içeri bizi aldıklarında olabildiğince anormal davranalım. Biz öyle davranırsak bizim ruh hastası sığırımız aniden normal görünmeye başlar adamın gözüne."

"Bravo Einstein. Koskoca psikoloğu böyle kandırabileceğini mi düşündün?"

"Ayrıca bizim ekstra bir şey yapmamıza da gerek yok. Kendimiz olarak gayet tehlike arz eden oluşumlarız."

Yüzüne aşağılayan bir gülümseme yerleştirip, "Siz bilirsiniz," dedi. Tek kaşını kaldırıp ellerini yere dayayarak kendini hafifçe geriye attı. "Yalnız... Bir Mese tek başına savaşması gerekse dahi er meydanından kaçmaz." Elini göğsüne vurdu. "Ben davamda tek de savaşırım."

Ayağımla Oğuz'u itip kendimi rahatsız demir koltuklarda geriye çektim. "Şu günü atlatalım da bir şey istemiyorum."

Birkaç dakika hastanenin sessizliğine ayak uydurmaya çalışır gibi hiç kimsenin ağzından tek kelime çıkmadı. Oğuz'un,

73

sessizliğe karşı bağışıklık sistemi oldukça zayıf olduğundan ortamda daha fazla duramayıp bir bahaneyle yanımızdan ayrıldı. Sinan da karşısındaki teyzeden kaçmak için Oğuz'un peşine takıldı. Arkalarından başlarını belaya sokmamaları ve hemen dönmeleri için tembih cümleleri savururken içimdeki Yaprak, boşa enerji harcadığımdan duvardaki hemşire fotoğrafı gibi bana şşş yapıyordu. Sustum.

Yarım saat Ali'yle öylece oturduk hiç sevmediğimiz o hastane kokusunu solurken. Havadan sudan konuştuk. Bir kere gizlice elimi tutup cebine soktu kimse görmesin diye. Saçlarımı okşadı. Ne çok yakındı ne çok arkadaş... İnanılmaz güzel bir araftı bu. O gün arkadaşlığımıza verdiğimiz değeri en iyi anladığımız günlerdendi. O yüzdendi. İkimizde de nahif bir sevgi, tuhaf bir huzur vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

4N1K - 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin