2. Bölüm

6 1 0
                                    


(Seoho)

Aydınlık bir sabaha gözlerimi açtım. Belki ispatlayamazdım ama gökyüzünün söylendiği gibi masmavi olduğuna emindim. Sarı olduğunu söyledikleri güneş, tepede parlıyordu. Yakıcı sıcaklığına rağmen ılık bir rüzgar vardı. Belki de rüzgar sadece güneşin sıcağını yüzümüze vurmak için esiyordu.

Yanımdaki şapşallara baktım. Wheein ve Harin en yakın iki arkadaşımdı ve beni hayatım boyunca hiç yalnız bırakmamışlardı.

"Harin bize pamuk şeker alır mısın?"

Wheein'in isteğini gülümseyerek karşılayan Harin koşarak büfeye gitti. Hayatı boyunca en büyük hatası bu olmuştu. Ondan istenen hiçbir şeyi geri çeviremiyordu.

Wheein tam homurdanmak üzereyken Harin geri döndü.

"Ne renk olsun?"

"Tabi ki sarı!"

Wheein'den yanıtını alınca bana döndü.

"Sen ne renk istersin?"

Wheein'den yediği dirsekle başını eğdi.

"Şey... Pardon, bazen unutuyorum."

"Sorun değil. Benimki de sarı olsun. Hoş, pembe de getirsen ben ayırt edemeyeceğim."

Pamuk şekerlerimizi yerken yanımızdan iki kişi geçti. Kol kola gezip herkese aşklarını mı sergiliyorlardı cidden?

"Kızın üzerindeki ceket çok hoş. Kırmızı bir insana anca bu kadar yakışabilir."

Wheein'in hayranlık dolu bakışlarına engel olmak için önüne geçen Harin sert bakışlarını ona dikti.

"İnsanların vitrinlerini incelemeyi kesmeni söylemiştim."

"Tamam tamam, iç güzellik daha önemli bla bla..."

Tartışan ikiliye göz devirerek baktım. Ben sıkılsam da onlar asla atışmaktan sıkılmıyorlardı.

"Harin, sen en iyisi Wheein'i eve bırak. Ben de sizden ayrı huzurla doğayı dinleyeyim."

"Beni ne diye ve bırakıyormuş? Ben kendim giderim."

"Ben seni her zaman eve bırakırım zaten. Huysuzluk etme de yürü."

"Öyleyse beni taşımak zorundasın."

Wheein onun sırtına atladı ve bana el sallayıp yürümeye başladılar. İki dakika önce şiddetlenen baş ağrımdan eser kalmamıştı.

"Ben gidiyorum Keonhee."

Duyduğum sesle az önce kol kola yürüyen çifte döndüm.

"Tamam, ben de sıkıldığımda eve dönerim."

"Görüşürüz~ Lütfen kendine dikkat et."

"Benim için endişelenme. Yıllardır yalnız yaşıyorum."

İkili vedalaşıp ayrıldığında erkek olan banka oturup arkasına yaslandı. Etrafı kocaman bir gülümsemeyle izliyordu. Sanırım ben hariç herkesin gülümsemek için bir sebebi vardı.

Etrafa göz gezdirirken aniden bakışları bende sabitlendi ve gülümsemesi büyüdü. Ben de karşılık olarak kocaman gülümsedim. Bakışlarında anlam veremediğim bir şeyler vardı. Ne renk baktığını bilmiyordum, ama gözbebeklerindeki derin hüznü görebiliyordum. Belki de gülüşüne inanmamamın tek sebebi buydu. İçinde büyük bir acı taşıyor olmalıydı.

Bir süre daha onun gibi etrafı izledim. İkimizin arasında kocaman bir fark vardı. Ben mutsuzluğumu yüzüme yerleştirdiğim ifadeyle net bir şekilde belli edebiliyordum. Fakat o kocaman bir gülümsemeyle gerçek hislerini gizliyordu.

Belki de onun gibi biriyle arkadaş olmalıydım. Böylece mutlu olacak bir sebep veya yüzüme yerleştireceğim sahte bir gülümsemeye sahip olabilirdim. Kim bilir? Belki bir gün gerçekten bütün kalbimle gülebilirdim.

Kalbimdeki RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin