Bölüm 2

17 1 1
                                    

Dünkü yorgunluğumun acısını derin ve uzun bir uykuyla yenebilmiştim. Uyandığımda saatin fazlasıyla geç olduğunu gördüğümde Yoon'un çokta çıktığını tahmin edebiliyordum. Yataktan doğrulup gerinleştim. Tanrım... Ölü gibi uyumuştum resmen. Yatakta doğruluğumda yatağımın tam karşısında duran paket dikkatimi çekti.  Acaba Yoon'a mı gelmişti? Ah.. öyle olsaydı onun odasında olurdu. Ve üzerinde küçük bir not vardı.

*Küçük Tavşanımız'ın vakit geçirecek bir şeyleri olmalı değil mi?*

Bu notu okuduktan sonra kim olduğunu anlamıştım. Yüzümde küçük bir tebessüm oluşurken paketi açmaya başladım. Bu kesinlikle Yoongi'nin işiydi. Küçüklüğümüzden bu yana bana küçük sürprizler yaparak beni şımartırdı. Paketin içinden bir sürü boya, fırça ve tuval vardı. Evet.... Resim çizmeye bayılırım. Hatta sergi açma planlarım vardı fakat babamın bu işi saçma bulmasından dolayı sergi açamamıştım.

Daha kahvaltı yapmasam da aç olduğumu düşünmüyordum. Kahvaltı bir süre bekleyebilirdi. En azından çizimimi bitirene kadar.....  Her şeyi hazırlayıp boyaları çıkardığımda aklımda çizecek hiçbir şeyim olmadığını fark ettim. Bir yerden başlamak gerekiyordu. Boyaların bir kısmını palete sıkıp fırça ile karıştırdım. Tuvale bakarken yutkunup siyah boyalı fırçayı tuvale sürmüştüm.

Tanrım.... Çizimim bitmişti ve... Ve benim çizdiğim bu şey gerçekten utanç vericiydi. Daha ilk kez gördüğüm hatta kavga ettiğim adamı ilham alarak nü çalışması yapmıştım. Yaptığım ilk Nü olmasa da gerçekten en iyi çizimim olabilirdi. Kalp atışlarım hızlanmıştı.... Onun bedenini tam istediğim gibi çizmiş olmam isteğimi arttırıyordu. Derin nefesler almaya devam ederken ince fırça ile tuvalin üzerine ismini yazdım. Kim Taehyung....

Akşama doğru Yoongi'nin Jimin ile beraber eve gelişi ile akşam yemeğimizi yemiştik. Odama çıktığımda saatler önce çizdiğim portre gözümün önünde duruyordu. Bu şekilde durması gerçekten sakıncalı durumdu. Üzerini bulduğum bir örtü ile örtüp, üzerimi giyinerek tekrar salona indim. Ayakkabılarımı bağlarken hafif yüksek sesle konuşmuştum.

"İşlerim var geç geleceğim beklemeyin beni"

Arabama binip her zaman gittiğim -Bugün farklı bir amaç için gittiğim- bara sürmeye başladım. Arabayı sürerken aklımdaki düşüncelerden kendimi alıkoyamıyordum. Ne diye onun çıplak vücüdunu çizmiştim? Üstelik ona karşı bir şey hissetmiyordum bile. Bırak bir şey hissetmeyi vücudunu bile görmemiştim ki. Sadece arzuladığım vücudu onun vücudu olarak çizmiştim. En önemlisi şuan neden onu görmeye gidiyordum? Bir elim direksiyondayken diğer elimle saçlarımı karıştırmıştım. Kısa süre içerisinde geldiğim bar'a göz attım. Arabamı park edip bara girdiğimde yüksek koltuklardan birine oturdum. Gözlerim onu arıyordu. Yoksa işten mi çıkmıştı?

Tüm bunlar beynimde dolaşırken kafamı çevirdiğimde bir kadınla fingirdeşen adamı gördüm. Burnumdan sert soluklar alıyordum. Gözüm bacaklarına kaydığında tekrar çizimim aklıma gelmiş gözlerimi kaçırmıştım. Tekrar ona döndüğümde onun da bana baktığını fark ettim. Kahretsin..... Bu tarafa geliyordu. Nasıl tanımıştı ki beni? Belki sadece içecek almaya geliyordur....

Omzumda hissettiğim elin ardından derin bir nefes alıp sakinleştim ve arkamı döndüm. Dudağımda hissettiğim sıcaklık ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Neydi bu şimdi? Bir sarhoşla uğraşacak vaktim yoktu. Omzundan itip dudaklarımı sildiğimde çatık kaşlara ona bakıyordum. Fakat o bunu umursamadan sarhoş hali ile omzuma yığılmıştı. Kendi kendime küfürler ediyor bu lanet durumdan sıyrılmak istiyordum. Kim Taehyung.... Nasıl böyle sarhoş olabilirsin?

Omuzuma yığılan adama bakıp derin bir iç çektim. Ciddi misin kook, başına iş almadan duramıyorsun oğlum... Bedeni benden oldukça büyük olan bu adamı koltuklara taşımak zor olsa da kolunu omzuma atıp onu koltuğa kadar taşımıştım. Koltuğa bıraktığım bedenine baktığımda yutkunup arkamı döndüm. Gitmek için bir adım attığımda bileklerimde hissettiğim el ile dişlerimi sıkarak derin bir nefes aldım. Hızlıca tekrar sarhoş olan aptal adama baktım. Ayakta duracak hali yoktu hâlâ oyun peşindeydi.

"Ne istiyorsun be!"

Yüzünde şımarık bir gülümseme oluşan bu aptal adama yumruğumu geçirmemek için zor duruyordum. O ise dalga geçer gibi gülüyordu. Ne günah işledin de bu hallere düştün Kook. Tabi ya... Allah'ım söz veriyorum artık Yoongi'nin eline işemeyeceğim lütfen beni şu durumdan kurtar.

Tuttuğu elimi boşta kalan elim yardımıyla kurtarmıştım. Elimi kurtarmak için onu itmek zorunda kalmıştım. Yere düşmesini umursamadan bardan çıktığımda arabama binmeme birkaç adım kalmışken olduğum yerde durup saçlarımı karıştırdım.

"Siktir. Gerçekten siktir."

Kendi kendime küfürler savururken hızlı adımlarla tekrar bara döndüm. Hâlâ yerde yatan aptal adama bakarken yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Bunu fark eder etmez yüz ifademi düzeltip yanına gittim. Kolundan tutup sertçe yerden kaldırdım.

"Yürü gidiyoruz."

"Nereye gidiyoruz Jeon..."

İsmimi hatırlıyor muydu? Ben olduğumu bilerek mi öpmüştü yani? Saçmalık gerçekten sadece sayıklıyor işte.

"Evin nerede senin amına koyayım?"

Zoraki ayakta tuttuğum adam cebindeki telefonu çıkarıp bana uzattı. Ne yani telefon numaramı falan mı istiyor bu haldeyken. Telefonu elime aldığımda haritalar kısmının açık olduğunu gördüm, haritalarda kendi evini yıldızlamıştı. Akıllı çocuk. Bu kadar içen birisi olarak evinin yerini bulmamızı kolaylaştırıyordu. Kim bilir kaç kişi seni evine götürdü...

Arabama bindiğimizde evinin konumunu açarak sürmeye başladım. Çalan telefonuma göz attığımda Yoongi'nin aradığını farkettim. Kahretsin... Saat gecenin bir yarısı ve ben ayyaşın teki ile uğraşıyorum. Aramayı reddedip yola odaklandım. Yaklaşık yarım saat içinde eve gelmiştik. Önce kendim arabadan inip daha sonra isminin Taehyung olduğunu bildiğim aptal adamı koluna girerek arabadan indirmiştim. Kapıya geldiğimizde anahtarı almak için elimi cebine götürdüm. Neyse ki ilk seferde anahtarın olduğu cebi bulmuştum. Eve ait olduğunu düşündüğüm anahtar ile kapıyı açtıktan sonra ikimiz de içeriye girmiştik. Kapıyı arkamızdan kapattıktan sonra sarhoş adamı salondaki koltuğa bıraktım.

Evi gerçekten muhteşem ötesiydi. Siyah rengin hakim olduğu bu ev gerçekten mükemmel görünüyordu. Göz ucu ile koltukta çoktan uyumuş olan Kim'e baktım. Ona doğru ilerledim, parmağımı omzuna dürtüp uyandırmaya çalıştım

"Kalksana. Yatağına yat gidiyorum ben."

Tepki alamayınca avucumun içi ile alnıma vurdum. İş yine bana kalmıştı. Odasına kadar taşındıktan sonra yatağa atmıştım. Evet kesinlikle atmıştım. Yatak odasında da salondaki gibi siyah renkler hakimdi. Yatakta yatan bedenine yaklaşıp üzerindeki tşörtü çıkardım. Kaslı vücudunu gördüğümde çizimim canlanmıştı gözümün önünde. Siktir... Neredeyse aynıydı. Düşüncelerimden sıyrılmak için derin bir nefes aldım. Masanın üzerindeki kağıt ve kalemleri kullanarak not yazdım.

*Piç kurusu, zengin züppe.*

Bunu neden yaptığını bilmesem de notu masanın üzerinde bırakıp evden çıkmıştım. Saat gece yarısı 2 ye yakındı. Eve geldiğimde Yoongi'nin evinin anahtarı bende olduğu için şükür ettim. Kimseyi uyandırmamak için yavaşça kapıyı açıp direkt odama gittim. Üzeri örtü ile kapalı olan tuvale bakıp derin bir nefes aldım. Üzerimi bile değiştirmeden kendimi yatağa atıp gözlerimi kapattım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 29, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Piccolo UbriaconeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin