ikinci bölüm:

270 27 1
                                    

bir hafta sonra...

Uyur uyanık bir haldeyken omzumu sarsan bir şey hissetmemle, geçen haftalarda kucağımda gezinen farelerden biri olabileceği düşüncesi zihnimi tamamen uyandırıp gözlerimi açmama neden olduğunda çok yakınımda gördüğüm yüzle birlikte koltuğa kıvrılan bedenimi hızlıca doğrulttum.

"Ödüm koptu, Taehyung! Böyle uyandırılır mı insan ya?" Göğsüme tutunan elimle birlikte koltuğun önüne diz çökmüş Taehyung da irileştirdiği gözleriyle bana bakarken boğazını temizleyerek başka bir yere odaklanmaya çalıştı ancak birkaç saniye içinde gözleri yeniden beni bulmuştu.

"Özür dilerim, korkacağını bilemedim. Nasıl uyandırabilirdim ki?" deyişi ile yanıma, koltuğun boş tarafına yavaşça oturduğunda gözlerimi onun üzerinden çektim tuhaf hissettirdiği için.

Pekâlâ, Kim Taehyung, her şeyden önce uzun bir süre arkadaşım olan, yaklaşık dört ay önce ortak bir karar sonucunda ayrıldığım, üç ay boyunca bir ilişkimin olduğu eski sevgilimdi.

İki, üç kişiyle daha birlikte olmuştum bu zamana kadar ancak Taehyung'la çok kısa bir süre çıkmış olsak da hiç kimseyi onun gibi sevmemiştim. Yeri bende ayrıydı. Kafa dengiydi aslında, tatlı biriydi. Gayet yakışıklı ve güzeldi, tam benim tipimdi. Herkesten farklı olduğunu bas bas bağıran kendine has huyları vardı ve seviyordum tüm bunları ancak anlaşma konusunda biraz sıkıntı yaşamıştık. İkimiz de çok inatçıydık öncelikle, bu yüzden birçok konuda gereksiz yere tartışıp duruyorduk. Geri adım atmak ne bilmiyorduk. İlk ciddi ilişkim de onunlaydı, bu nedenle nasıl davranacağımı tam çözemiyordum. Sürekli onu kırıyordum fark etmeden ve o da beni kırıyordu kendi üzüldüğü için. Bu sürüp gidiyordu böyle. En sonunda böyle olmayacağına kanaat getirerek yollarımızı ayırma kararı almıştık. Sergilediği oyunları izlemem haricinde dört aydır onu hiç görmemiştim farklı bölümlerde olduğumuz için. Unutup unutmama konusunda bir şey diyemeyecektim bu yüzden ancak kötü hatırlamıyordum onu. Sadece bazen, 'keşke burada olsaydı şimdi.' dediğim oluyordu ama onun iyi ve mutlu olduğunu gördükçe 'bana gerek yok demek ki' diye düşünmeme engel olamıyordum.

Kısacası, Kim Taehyung'la ilişkim de böyleydi ve gecenin bu saatinde tiyatro kulübünde ne işi olduğunu tahmin etmek pek zor değildi. Tiyatro kulübü başkanının eski sevgilim olduğunu nedense aklımdan çıkarmıştım buraya yerleşirken.

"Niye buradasın, Jeongguk?" Yumuşak bir tonda sorduğu sorusuyla dirseklerim dizlerim üzerinde dinlenirken başımı yavaşça ona çevirip tekrardan önüme döndüm. Kafası çok tatlı duruyordu. Sanıyorum ki perma yaptırmıştı ve koyu bir sarıya boyatmıştı. Felaket tatlı duruyordu, ona bakmak istemiyordum.

"Öyle gerekti." diye, başımdan savmak için verdiğim cevap ona hiç yeterli gelmemiş gibi bir nefes bıraktı sadece ikimizin olduğu büyük odaya. Alaycı bir gülüşe benziyordu bu nefes sesi.

"Bavulunu buldum. Ne zamandır burada kalıyorsun?" Bu sefer bir nefes bırakan ben oldum ancak bu kesinlikle bıkkınlık barındırıyordu. Niyetinin kötü olmadığının farkındaydım ancak derdimi anlatıp bana acımasını falan istemiyordum. Yakın zamanda bir ev bulup çıkacaktım zaten. Keşke daha iyi saklasaydım bavulu.

"Burada kalmıyorum elbette, Taehyungie! Saçmalama. Bugün geldim, uyuyakalmışım öyle dinlenirken. Hatta iyi ki uyandırdın beni, gidecektim ben de zaten şimdi. Hadi, görüşürüz." diyerek birden ayaklandığımda kostümlerin arasından çıkartılmış bavuluma doğru yürüyordum ki bileğime sarılan parmaklarıyla durmak zorunda kaldım. Pekâlâ, beni biraz zorlayacaktı anlaşılan.

"Yalan atma."

"Niye atayım yahu!" Ona dönerek bileğimi ondan kurtarmak için parmaklarımı onunkilere doladığımda daha çok sıktı kaşlarını çatmaya başlarken. "Ayağın havada."

judasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin