"Bu içki gecesinin amacını sorabilir miyim, Bay Kim? Lütfen bu kadar şişeyi taşımamın boş bir sebebi olduğunu söylemeyin."
Apartmanın merdivenlerini çıkarken birbirine çarptırmamak için büyük bir savaş verdiğim poşetler kollarımı ağrıtmaya başlarken önümden çıkan bedenin gülüşünü duydum. Kalbimin ritminin bozulduğunu da tabii.
"Bay Jeon, sizi boş bir sebeple bu kadar yorar mıyım sizce? Ayıp ediyorsunuz."
Benim saygı ekleriyle konuşma oyunuma devam etmesi gülmemi sağladığında hemen ardından, "Raflarımda şişelerin güzel gözükeceğini düşünüyorum." deyişi tüm gülüşümü yüzümden sildiğinden adım atmayı bırakıp merdivenlerin ortasında öylece kalakaldım.
Dalga geçiyordu?
Arkasını dönerek yüzümde oluşan ifadeye bakıp kıkırdadı. "Bir şeyleri test etmek istiyorum ama şişelere gerçekten bayılmam yalan değil, tek tek raflarıma dizeceğim." diye söylenerek basamakları çıkmayı bitirdiği gibi kapının şifresini girerken hafifçe kaşlarımı çattım. "Neyleri test etmek istiyorsun?"
Kapıyı aralarken omzunun üstünden bana bakıp, "Onu sarhoş olunca göreceğiz." dediğinde ısrar etme konusunda tamamen pes etmiştim. Çünkü neden içeceğimizi ve neyi test edeceğini asla söylemeyecekti. Felaket inatçı biriydi. Ben de öyleydim ancak şu an ellerimdeki abur cuburlar ve alkollerle dolu poşetler yüzünden çok yorgun hissediyordum. Bu yüzden bu konuyla ilgili bir şey demeyi es geçerek eve girmiş, üzerimi değiştirdikten sonra da Taehyung'la birlikte ortamı hazırlamaya başlamıştım. Bir sürü şakalar, dalga geçmeler, espriler ve 'şakadan' flörtleşmelerle geçen bir saatin sonunda büyük balkonunu muazzam bir yere dönüştürmüştük.
Şimdi ise üçüncü şişenin dibini görmek üzereydik ve gözlerim, ayaklarımın altındaki şehir manzarasında değil de daima Taehyung'un üstündeydi. Bıcır bıcır konuşup bir şeyler anlatıyor, anlatırken ise dudaklarını büzüp parmaklarını kıvırcık saçlarına dolayıp duruyordu. Ona bakmayıp kime bakacaktım ki? Ömrümde görüp görebileceğim en güzel insandı.
Son bir aydır beni her türlü zorluyor, sınırlarımı aşıp duruyordu ve ben ona hiç engel olamıyordum. Engel olasım gelmiyordu. Gecenin bir yarısı odama gelip gördüğü kâbus yüzünden dolu gözleriyle şarkı söylemem için gülerek yalvardığında onu nasıl reddedebilirdim? Kim Taehyung benim için bambaşka bir şeydi ve yapmam dediğim ne varsa yaptırıyordu.
Aslına bakarsanız, size şu son bir ayı anlatsam çok daha iyi olacak.
İlk başta Taehyung'un evinde yaşamaya çalışmak biraz zor olmuştu. Sonuçta eski sevgilimdi ve ona karşı kendimi mahcup hissediyordum. Biraz da gurur yapıyordum tabii. İlk başlarda diken üstünde gibiydim, onunla sevgiliyken her gün girip çıktığım bu ev beni hiç rahat hissettirmiyordu ancak Taehyung'a bu noktada şükranlarımı iletebilirdim.
Eve alışmam ve rahat edebilmem için her şeyi yapmıştı. Öncelikle bana boş olan odasını vermiş ve kendi zevkime göre düzenlememde yardımcı olmuştu. Evin düzenini, koltukların yerlerini, mutfak eşyalarını istediğim gibi değiştirebileceğimi söylüyor; kendi evini benim rahat edebilmem için konforlu bir alana dönüştürmeme izin veriyordu. Kendisinin neredeyse obsesif kompulsif bozukluğu olduğuna inanmama rağmen hem de.
Tüm bunlar yüzümü gülümsetip duruyordu.
Kendimi mahcup hissetmemem için -böyle söylüyordu- tüm mutfak ve temizlik işlerini üzerime yığıyor, mutfak giderlerini ortak ödememize izin veriyordu. Akşamları otururken istediğim filmi veyahut diziyi açabileceğimi ve zevkime güvendiğini söylüyordu. Kafasına göre bana fark ettirmeden dolabımdan kıyafetlerimi alıp giyiyor ve karşılık olarak kendi kıyafetlerini bana giydiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
judas
Fanfictionyazan: qoeris prompt sahibi: starkamour i wanna love you but something's pulling me away from you jesus is my virtue, and judas is the demon i cling to ex-lovers to lovers