İnsana hayat veren nefes bu kadar acı olabilir miydi? Olabilirmiş... Hani vardır ya bazı anlar, asla unutulmayan, unutulmasın diye zamanın donmasını isteyen, unutulmamak için o anda hapsolan, kaybolmasın diye zihne kazınan, işte şu an zamanın donmasını, bu anda hapsolmayı ve dünyanın durmasını istiyordum. Vücuduma her gün uğrayan nefes, benim için yabancılaşmıştı. Hayatta kalmak için soluduğum nefese ben yabancılaşmıştım. Güneş batıyor ve gece doğuyor. Fakat ben? Ben de batıyorum, battıkça batıyor dibi görüyorum ama ben doğmuyorum. Battığım yerde batmaya, battığım çukurda hapsolmaya devam ediyorum. Gündüz geceye, gece gündüze hediyeyken ben hep geceyi yaşıyorum. Hadi artık bir mucize olsun...
Sabah olmuş, güneş açmıştı. Akşam oturduğum yerde uyuyakalmıştım. Gözlerimi yavaşça açarak neler olup bittiğini anlamaya çalıştım. Ellerimle yerden destek alarak kalktım. Elimle yüzümü ovuşturarak ayılmaya çalıştım, kollarımı arkaya gerdikten sonra kendime gelmiştim. Tahminimce okul saatini kaçırmıştım. Saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu aramaya başladım ki aklıma telefonumu dün gece babamın aldığı geldi. İçime dolan acı ile sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Kapımın önüne geldiğimde kapıyı açmak için kapı kolunu aşağıya indirdim fakat kapı garip bir şekilde açılmadı. Kapının sıkıştığını düşünerek tekrar kapı kolunu aşağıya indirdim ve kapı tekrar açılmadı. Bu sefer kapı kolunu sık tekrarla aşağıya hareket ettirmeye başladım fakat kapı yine açılmadı. Elimi kapı kolundan çekerek ellerimi saçlarıma götürdüm. Kendi evimde kendi odamda beni kilitlemişler miydi? Okulum ne olacaktı? Okulumdan çok hayatım bu saatten sonra nasıl olacaktı? Ellerim saçlarımda oda da bir ileri bir geri giderken nefes alamadığımı göğsümün sıkışmasından fark ettim. Yere oturarak saçlarımı çekmeye başladım. Saç çekme huyum küçüklüğüme dayanıyordu. Ne zaman zorda olsam ellerim saçlarıma gider ve saçlarımı çekmeye başlardım. Bu ilk başlarda çok sorun olmazken büyüdük sonra demirim ve tüm değerlerimin düşmesiyle birlikte saçlarım dayanıklılığını kaybetmesiyle saçlarım günden güne azalıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ve saçlarımı çekmeye devam ettim. On dakikalık süre sonunda ellerimi saçlarımdan çektim ve elimde gördüğüm bir top kahverengi saç beni yerden yere vurmaya, battığım bataklıkta daha da batmaya itmişti. Elimdeki saç yumağını hızla yere savurarak kapıma doğru ilerledim. Ellerimi yumruk yaparak kapımı yumruklamaya başladım. Fakat ne gelen vardı ne giden. Daha fazla direnmeden, kapıyı çalmaktan vazgeçmiş bir şekilde yere oturup, dizlerimi karnıma doğru çekerek ağlamaya başladım. Her şeyi mahvediyordum. Yaşamayı gerçekten hak ediyor muydum? Tüm yaşananları hak etmiş miydim gerçekten? Ben her şeyi gözümde fazla mı büyütüyordum yoksa olması gerektiği gibi miydi?
Halsiz bir şekilde kapımın önünde ağlıyordum ki kapımın kilidinin açıldığını duydum. Oturduğum yerden hızla kalkarak kapının karşısına geçtim. Kapı nihayet açılmıştı. Kapıyı açan annemdi. Yorgun gözler ve hayal kırıklığıyla yüzüme bakıyordu. Annem elinde bir tepsi yemekle gözlerime bakıyordu. Gözleri adeta bir yangın yeriydi. Annem odama bir adım atarak elinde olan yemek tepsisini masaya bıraktı. "neden kendi evimde kendi odam da kilitliyim?" anneme yönelttiğim soruyla annem gözlerime derin derin bakmaya başladı. "sen kendi evinde kendi odan da nasıl intihar etmeye çalıştıysan o sebepten kilitlisin" elim ayağım tam anlamayla buz kesmişti. "a-ama n- nası..." "nasıl mı? Baban çektiğin videoyu gördü. Sen ne yapmayı düşünüyordun Eylül? Ben seni bu günlere kendini öldür diye mi getirdim?" annem konuşmakta öyle zorlanıyordu ki sesi titriyor gözleri yağan bir yağmurcasına boşalıyordu. Anneme cevap veremedim öylesine sadece susup annemin çırpınışlarını izledim. Annem nefes alarak konuşmaya devam etti. " seni ilk kucağıma aldığımda, kokunu ilk içime çektiğimde, seni ilk kollarım arasında tuttuğumda dünyalar benim olmuştu Eylül... Ben seni dünyam yapmıştım Eylül. Dünyamı başıma yıkacağını nerden bilebilirdim ki? Bir erkek için mi kıydın bileklerine? Sana dünyası diyen anne ve babanı düşünmeden mi yaptın bunu? Ben sensiz nasıl yaşarım Eylül? Hiç düşünmedin mi bunu? Daha minicik bir bebektin sen. Konuşup derdini anlatamayan, minicik bir bebek. Kaç yaşına gelirsen gel benim hep minicik bebeğim olarak kalacaktın sen. Şimdi o minicik bebek büyümüştü ve derdini anlatabiliyordu. Fakat benim minicik bebeğim derdini anlatmak yerine bileklerini kesmekte bulmuştu çareyi. Benim minicik bebeğim annesini düşünmeden, annesinin elinden minicik bebeğini almak için bileklerini kanatıyordu. Öyle hayal kırıklıklarıylayım ki Eylül. Dünyamı başıma yıktın. Küçücük elleri ayakları olan minik bebeğim annesinin başına dünyasını yıktı." Annem gözyaşları içinde öyle çaresiz ağlıyordu ki kendime bunu yaptığıma değil de anneme bu cümleleri kurdurttuğum için kendimden utanıyordum. Annem elimi alıp kalbine bastırdı ve derin bir nefes almaya çalıştı. "bak Eylül kalbim zorlanıyor nefes alırken, kalbim acıyor nefes almaya çalışırken" annem elimi bıraktıktan sonra hayal kırıklıklarıyla yüzüme bakarak başını iki yana salladı. "şimdi söylesene bana Eylül, senin de babandan ne farkın kaldı? Benim arkamda kızım var derdim. Anlıyorum, ben yalnızmışım şu dünya da Eylül. Benim arkamda ne kocam ne kızım ne de ailem varmış. Ben yapayalnızmışım şu dünya da. Teşekkür ederim be kızım, canın sağ olsun. Şu yaşımda da yalnız olduğumu öğrettin ya bana sana da helal olsun..." annem elleriyle yanaklarındaki yaşları sildi. Bana sırtını çevirerek "tuvalet ihtiyacın varsa gider baban akşam seninle konuşacak o vakte kadar odadan çıkman yasak. Tuvaletten çıktıktan sonra kapıyı tekrar kilitleyeceğim." Annem odamdan çıktıktan sonra odamda tek başıma kaldım. Annemin sözleri beni öylesine derinden etkilemişti ki yaptığım şeyden köpek gibi pişmandım. Ayaklarım ve ellerim uyuşmuş, karnım deli gibi ağrıyordu. Çok kötü bir haldeydim fakat stres yaptığım için çok çişim gelmişti. Annemin ardından odadan çıkarak tuvalete gittim. İşimi bitirdikten sonra elimi yüzümü yıkadım. Elime doldurduğum soğuk suyu yüzüme çarparak hafif afalladım suyu kapattıktan sonra yüzümden sular damlayarak aynaya baktım. Gözlerimin altı mosmor, yüzüm bembeyazdı. Kaç saattir bir şey yemiyordum, bunun yanı sıra çok az uykuyla ayakta duruyordum. Yüzümü asılı olan havluya sildikten sonra tuvaletten çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen FictionBEN BİR KARDELEN'İM, ÜZERİMDEKİ TÜM KARI DELİP ÇIKACAK KADAR GÜÇLÜ BİR KARDELEN'İM. SOĞUK BANYO MERMERLERİNDE NASIL TOPARLAYACAĞIM BEN DİYE HIÇKIRA HIÇKIRA AĞLAYAN, KAYBOLMUŞ SOKAKLARDA BULUNMAK İSTEYEN, KÜL OLMUŞ BİR ORMANIN İÇİNDE CANLI KALMAYA ÇA...