19🐧Bir Takım Kurabiye Mevzuları

1.6K 141 10
                                    

bu bölüm sonu hangi kitabın final yapacağını tahmin etmeniz gerekiyo durumu küçük bir oyuna çevirdim epiphany ve destroya okuyucuları olarak sizler iki kitaptan hangisinin bir sonraki bölüm final yapacağını tahmin ediyorsunuz tabi isterseniz
bende açıklamasıyla beraber doğru tahmin yapan ilk kişiye final yapan kitabın final bölümünü ithaf ediyorum

tabi epiphany okuyucusu değilseniz bu küçük oyuna katılmasanız da olur
iki kitap için de yeni bölüm salı günü gelicek dilerseniz o süreçte diğer kitabı da okuyup tahmininizi yapabilirsiniz çok öpüyorum

19| Bir Takım Kurabiye Mevzuları

Dün akşam Güney gelmişti.

Yani amacı eve girmekti galiba.

Bana kek yapıp getirmişti. İçeri girme niyeti vardı ama ben panikleyip çocuğun elinden kek dolu tabağı alıp, tabiri caizse çocuğu kapıdan kovmuştum.

Üstelik yaptığı kek inanılmaz lezzetliydi. Bir ıslak kek aşığı olarak kesin bir şekilde yediklerimin en iyisi olduğunu söyleyebilirim.

Ve bende bugün onun için kurabiye yapmıştım.

Yani onun için dediysem, tabağı boş vermemek için.

İlk defa mutfakta bu kadar uzun zaman geçirmek ve özene bezene bir şey hazırlamak benim için zor ve yeniydi.

Yine de bu kadar heyecanlanmış olmam ve hevesle kurabiyeler için uğraşmam beni bile şaşırtmıştı. Islak kek sevdiğini düşünüp aynı yoldan ilerleyerek kakaolu ıslak kurabiye yapmıştım. Fırından çıkan kurabiyeleri şerbete bandırıp ayrı bir tabağa yerleştirdim. Hepsiyle işim bitince aralarından en güzellerini seçip Güney'in tabağına yerleştirdim. Kurabiyelerin üzerine hafif pudra şekeri serpiştirip tabağın üstünü havlu peçeteyle kapattım.

Neden bu kadar uğraştığımı bilmiyordum. Neden onun için bu kadar özenmiştim bilmiyordum. Dışarıdan birkaç kurabiye alıp o şekilde de verebilirdim. Neden benim için bu kadar değerliydi hiçbir fikrim yoktu.

Kimi kandırıyorum elbette bir fikrim vardı.

Sanırım Güney'den hoşlanıyorum.

Ve sanırım o da benden hoşlanıyor.

Ama burada ufak bir sorun var.

Yankı.

Yankı'nın videolarını izlemeye başladığım andan beri ona sadece hayranlık duygusu hissetmediğimi düşünmüştüm. Yani gerçekten sesini çok seviyordum ve onun söylediği şarkılarda kendimden bir şeyler buluyordum, hala buluyorum. Anonim olması bile beni heyecanlandırıyor. Bu yüzden başta sadece hayran olduğumu düşünsem de sonrasında belki biraz daha fazlasıdır diye düşünmeye başlamıştım. Tabi ki tanımadığım birine abartı hisler beslememin saçmalık olduğunun farkındayım ve kendimi bu konuda sürekli uyarıyorum. Sadece belki ufak bir hoşlantı ya da beğeni olduğunu düşünüyorum.

Ama Yankı'nın Olcay olduğunu düşününce bir şey hissetmiyorum. Geriye sadece sesine hayranlığım kalıyor.

Ve Güney'i düşününce...
Önce sinirleniyorum. Sürekli sırıtması, beni her an gıcık etmeye çalışması, olur olmaz yerlerde bana yürümesi, saçma salak davranışları... bunlar beni sinirlendiriyor. Hemen ardından gülümsemeye başlıyorum. Sürekli sırıtması, benimle uğraşması, bana yürümesi hatta saçma salak davranışları... hepsi gözüme tatlı gelmeye başlıyor. Sonrasında kızarıyorum. Benimle şarkı mırıldandığı o an, dudağını dudağıma değdirmesi, öpüşmemiz, sıcacık ellerinin boynumda ve yanağımda turlaması...

Ne oluyor bana anlam veremiyorum.

Başımı iki yana salladım, heyecanla tabağı elime alıp kapıya yöneldim. Puding kapının önünde bana bakarken ona "Geliyorum kızım." deyip ev pofuduklarımla çıktım. Zaten iki adım yer gidiyordum.

Güney'in kapısını hafifçe tıklatıp beklemeye başladım. Çok geçmeden ayak seslerini duydum ve kapı açıldı. Uykudan uyanmış gibiydi. Gür saçları dağılmış, üzerindeki uzun gri tişörtün yakası oldukça açılmıştı. Kısık gözleriyle birkaç saniye yüzüme bakıp gözlerini kırpıştırdı. "Lodos?"

"Güney?" Gülümsemesini beklemiştim ama, yüzünde mimik oynamıyordu. Yeni uyandığı içindi galiba.

"Bir şey mi oldu?" dedi elini ensesine atıp.

Ona bakarken bile utandığımı hissediyordum. Lodos Ataoğlu böyle biri değildi anasını satayım. "Tabağını vereyim dedim."

Bakışları elimdeki tabağa inince kurabiye dolu porseleni ona doğru uzattım. Şaşırmış gibi görünüyordu. Tabağı alıp hafifçe peçeteyi kaldırıp kurabiyelere baktı. Yüzüne odaklanıp ifadesini kaçırmamak istedim. Ama yüzü hiç değişmedi. Soğuk sesiyle "Teşekkür ettim." dedi.

Neden şimdi böyle olmuştu?

Yutkunup kaşlarımı çattım. "Rica ederim, iyi akşamlar."

Sinirle arkamı dönüp iki adım atmıştım ki durdum. Sormazsam rahat edemezdim, bir cevap almalıydım. Geri dönüp aynı mesafeyi geri kapattım. "Bir şey mi oldu?" dedi. Kapıyı kapatmak üzereydi.

"Evet." dedim düşünmeden.

"Ne oldu Lodos?" dedi. Neden sırıtmıyorsun be çocuk?

Kapıya doğru yaklaşıp "Neden soğuk davranıyorsun, bir sorun mu var?" dedim.

"Yok bir şey." deyip yanağının içini ısırıp başını eğdi. Kesinlikle bir şey vardı.

Dudağımı ıslatıp "Hareketlerinden anlayabiliyorum bir şey olduğunu Güney, uzatmadan söyleyecek misin gideyim mi?" dedim.

Yerden başını kaldırıp ilk defa gördüğüm bu aşırı ciddi ifadesiyle bana baktı. "Ben bir şey öğrendim."

Endişelenmeye başlıyordum. "Ne öğrendin?" dedim kaşlarımı çatıp.

Boşta kalan eliyle boğazını kaşıdı. "Artık küçük sırrını biliyorum, Lodos."

Sıçmıştım.

.

Destroya | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin