Selin hanımla biraz daha konuştuktan sonra ayağa kalkıp ,iyi günler dileyip evden ayrıldım. Geldiğim taşlı yolu geri yürüdüm biraz yürüdükten sonra ana yola tam anlamıyla varmıştım. Nasıl hissettiğimi soracak olursanız yalnız, yalnız ve kimsesiz sanki kendi kendimi doğurmuşum büyütmüşüm gibi. Ailem yanımda olsaydı ilk iş görüşmemi onlara anlatırdım heyecanla onlara sımsıkı sarılırdım. Ama maalesef böyle bir şeye gücüm yetmezdi. Biraz daha yürüdükten sonra 25 adım ötedeki parka gidip oturdum, orada oturup saatlerce düşündüm. Artık üzülmek, kırılmak istemiyordum bu zamana kadar hep başkalarının hayatına özenmekle geçti hayatım. mesela Efsun vardı tek arkadaşım, tek dostum annesiyle tıpkı abla kardeş, arkadaş gibiydi. İnsan arkadaşının hayatına özenir miydi? evet ben özeniyordum. Her neyse bu kadar üzülmek yeterliydi . daha fazla parkta oyalanmadan ayaklandım cebimdeki kulaklığımı ve telefonumu aldım bu sıralar favorim olan AŞK ŞARKISI / LİVE 'yi açtım eve doğru yürümeye başladım. Derken başıma düşen yağmur damlasıyla gülümsedim. Anlaşılan yağmurda acılarıma ortak oluyordu. Yağmur damlaları yüzüme düşerken şarkının en sevdiğim nakaratı yağmur damlaları bile güzel kılmıştı. *Düşer gökten göğsüme taşlar düşer gözlerimden yaşlar yeniden çok kadın hiç kadın,aptal...*
*
Başımda zangır zangır titreyen şey de neydi? rüyada mıydım yoksa daha fazla dayanamayıp uyku mahmurluğuyla gözlerimi araladım, bakışlarım yavaş yavaş netleşirken titreyen şeyin dün uyumadan önce kurduğum alarm olduğunu anladım. Alarmı durdurmak için elimi rast gele sallayınca hedefimi tam 12 den vurup alarmı yere düşürmüştüm. Umarım kırılmamıştır diye içimden söylenirken gözlerimi korkuyla yavaşça yere kaydırdım. kahretsin! paramparça olmuştu babamın bana aldığı hediyem... yere düşen damlalarla ellerim istemsizce gözlerime gittiğinde ağladığımı o an fark ettim. Kendi kendime komut vererek "Ayağa kalk yosun ve sakın ağlama ağlamak zayıflıktır " kendim haklıydı ağlamak zayıflıktı ama birazcık ağlamak zayıflık olmazdı değil mi? "bir dakika ben şuan kendimle mi konuşuyordum "diye söylenerek kahkaha atmaya başladım .Pekala derhal bir psikolağa gitmeliydim. sonunda ayağa kalkmayı başardığımda gözüm telefonuma çarptı elime alıp saate baktığımda saat 6.17 yi gösteriyordu biraz daha oyalanırsam geç kalacaktım. Hemen lavaboya gidip önce bel hizamdaki hafif dalgalı saçlarımı tepeden topuz yaptım güzelce yüzümü yıkadım ardından çilek aromalı macunumu pembe dış fırçamın üzerine döktüm hızlı hızlı fırçalayarak ağzıma 3 kez su tuttum bunu bir kez daha tekrarlayarak banyodaki işlerimi halledip gardrobumun başına geçtim Neyse ki kahvaltı yapmaktan nefret ediyordum birde onunla vakit harcayamazdım doğrusu. Ne giysem diye düşünürken sarı saçlarım ve yeşil gözlerimi ön plana çıkaracağını düşündüğüm yeşil diz üstüme gelen kadifemsi elbisemi aldım ve giymeye başladım. Üzerimi giydikten sonra saçlarımı at kuyruğu şeklinde topladım tabi tatlı görünmem için kenarlardan ufak tefek saç tutamlarımı aralardan çıkarmayı ihmal etmedim. Saçlarımda bittikten sonra geriye bir tek makyajım kalmıştı fazla abartıya kaçmayarak her zaman dudağımdan eksik olmayan gece yatarken bile sürdüğüm kırmızı rujumu sürdüm gözlerime rimel sürdükten sonra kısa bir eyeliner sürdüm ardından yanaklarıma allık uygulayıp makyaj işini de tamamlamış oldum. Artık hazırdım yeni hayatımda ilk günüm...
< "Şöyle vereyim" diyerek elimdeki yüz lirayı taksiciye doğru uzattım. "Allah bereket versin ablacım" dediğinde güldüm. Ardından arabadan inip kapının girişindeki taşlı yoldan geçerek kapının sol tarafında duran zile bastım daha 1 dakika bile geçmemişti ki kapı açıldı kapıyı açan egoist patronumdu bir süre bakıştıktan sonra sessizliği bozan ben oldum ben konuşmayacaksam konuşmayacaktı sanırım. "Günaydın Yekta bey" dedim sevecen bir sesle ama egoist bey hala bana bakmaya devam ediyordu beş parmağımı gözüne sokarak salladım. "hu huu burada mısınız" sonunda konuştuğunda, "koşuya çıkacağım 1 saate dönmüş olurum üst kattaki en soldaki oda senin, yatağının üzerinde elbiselerin var giyin ve ben geldiğimde kahvaltı mutlaka hazır olsun bu arada önce büyükbabama hazırla dezgahın üzerinde hazırlayacaklarının listesi var." dedi ve çekti gitti tam bi EGOİSTTİ . Eve girdim direkt üst kata çıktım ardından dediği gibi en soldaki odaya girdim. Odama şöyle bir göz gezdirdim beyaz bir gardrop, yatak başlığım gri tonundaydı yatağın sol tarafına duran komidinin üzerinde gece lambası konulmuştu yatağın sağ tarafında ise beyaz bir makyaj masası duruyordu üzerinde birkaç ruj ve parfümden başka bir şey yoktu. Odam gayet sade ve hoştu. yatağa doğru yürüdüm üzerinde duran elbiseleri alıp hızla üzerimi değiştirdim . Sonra alt kata inerek mutfağı aradım ve sonunda bulduğumda tezgaha doğru ilerledim liste neredeydi kahve makinasının üzerinde bir kağıt duruyordu elime aldım ve listemi diye baktım listeydi hemen okumaya başladım * damates salatalık yıkanıp doğranacak * ha yani siz söylemeseniz yıkamayacaktım ya! diye içimden söylenerek okumaya devam ettim *krem peynir zeytin ve çilek reçelini kahvaltı tabağına azar azar yerleştir. bir bardak su ve dolabın yanında duvara asılı olan küçük ecza dolabından şeker ve tansiyon ilaçlarını kahvaltısını yaptıktan sonra içir. Odası alt katta mutfağın çarprazına denk gelen oda* Diye bitiyordu liste daha fazla oyalanmadan tüm dolap kapaklarını açtım açıp kapatmakla uğraşmak istemiyordum hem eşyaların yerini bilmediğim için kolay olurdu. Sonra buz dolabının kapağını açtım reçel peynir bir domates birde salatalık alarak dolabı kapattım bu arada telefona alarm kurmuştum bu da benim kendimi gaza getirme şeklimdi belirli bir süre ayarlayıp süre bitmeden işimi bitirmem gerekiyordu alarmı tam 15 dakikaya ayarlayıp hızlı hızlı çıkardığım sebzeleri yıkadım gözlerimi tüm dolaplarda gezdirip servis tabağı aradım iyi bir gözlemci olduğum için hızlıca buldum doğradığım sebzeleri tabağa düzenli bir şekilde dizdim ardından bir dilim peynir keserek onu da tabağa yerleştirdim son olarak çekmeceden bir kaşık alıp reçelide tabağa koydum ardından masanın üzerinde duran ekmek sepetinden 3 tane ekmek çıkardım ve küçük ecza dolabına yöneldim kapağı hafif kaydırarak üzerinde tansiyon ve şeker ilacı yazılı şişelerden birer tane çıkarıp çay tabağına koydum bir bardak suyu da doldurduğumda işim bitmşişti hemen tezgahın üzerini temizleyip hazırladıklarımı tepsiye yerleştirdim ve odaya doğru yol aldım.
2.BÖLÜM SİZLERLE OYLAMAYI UNUTMAYIN ..💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~GEÇMİŞİN İZLERİ
JugendliteraturCebimdeki kulaklığımı ve telefonumu aldım bu sıralar favorim olan 𝑨𝑺̧𝑲 𝑺̧𝑨𝑹𝑲𝑰𝑺𝑰 / 𝑳𝑰̇𝑽𝑬 'yi açtım ve eve doğru yürümeye başladım derken başıma düşen yağmur damlasıyla gülümsedim. Anlşılan yağmurda acıma ortak oluyordu...🍂