Tumblr: lostgirlfandom
Çeviri bana aittir.uyarı; kan, yaralanma, dikiş
~
Masada oturmuş, çalışmana odaklanmışken garaj kapısının açılma sesini duydun. Sen gözlerini bilgisayarın ekranından ayırmadan işini bitirirken, bir araba kapısı açıldı ve kapandı. Arkandan gelen ayak seslerini duydun.
Dengesiz ve topallayan ayak sesleri.
Gözlerini kapattın ve derin bir nefes alarak konuştun.
-"Bekle, ilk yardım kitini alıp geleyim."
Arkanı döndün ve Frank'in yüzündeki minik, arsız gülümsemeye bakıp başını salladın. Kan, yüzünün çoğunu kaplamıştı, öyle ki kandan yüzündeki morluklar görünmüyordu neredeyse.
-"Sağol, bebek." dedi Frank kısık ve pürüzlü bir sesle. Elindeki eşyaları ve çantasını odanın bir köşesine bıraktı.
Yüzünde bastırmaya çalıştığın minicik bir gülümseme oluştu bir an. Sandalyeden kalkıp banyoya giderken o da peşinden geldi.
İlk yardım setini alıp ona döndüğünde, acıyla yüzünü buruşturaraktan tişörtünü çıkarmış olduğunu görmek seni bir an duraksattı. Vücudunda merminin sıyırarak geçtiği kısım kurumuş kanla kaplıydı. Kurumuş dudaklarını dilinle ıslattın, yutkundun ve o tezgaha otururken ona yaklaştın. İlk yardım kitini yanına koydun ve kapağını açtın.
Korku yüzünden kalbin midende atıyor gibiydi. Gazlı bezleri ve dikiş iplerini hazırlarken, Frank seni izliyordu. Yaralarını ve yan tarafındaki mermi sıyrığını incelerken içinde büyüyen endişeyle dudaklarını ısırdın.
Kesiklerini ve yaralarını temizlerken ona bakmamaya çalıştın.
O ise gözlerini bir an ayırmadan seni izliyordu.-"Endişelendin." dedi aniden.
Yumruklarını sıkmak için büyük bir istek duydun o an.
-"Ah, hadi ya?" dedin alaycı bir sesle ve sonunda onunla göz teması kurarak.
Gözlerinden bir an için bir çok duygunun geçtiğini görür gibi oldun ve sonra kafanı aşağı eğerek tekrar göz temasını kopardın. O kısacık anda dahi Frank senin gözlerinde korkularını, endişelerini ve ona verdiğin değeri görebilmişti, sen fark etmesen de.
-"Endişe etmene gerek yok."
Yaralarından birini daha bandajlarken derince içini çektin.
-"Şu an hiç yardımcı olmuyorsun Frank."
Bir saniye için gözlerini tekrar ona çevirdin, kirpiklerini kırpıştırdın ve dudaklarında konuşmaya başlamadan önce minicik, sinirli bir sırıtış oluştu.
-"Şu an, seni öpmek mi istiyorum, yoksa yüksek bir köprüden aşağı itmek mi, emin değilim." dedin alayla.
Dudaklarını yaladı ve kafasını yana yatırarak sana baktı.
-"Hangisi olacağını ben seçebilir miyim?" dedi sırıtarak.
Burnundan soludun ve yaralarını dikmeye geri döndün. Yan tarafındaki kurşun yarasını dikme işin bitmişti ve üstünü bandajlarken dudakların hafifçe kıvrıldı.
-"Belki, seçmene izin veririm. Belki."
İşin bitmişti o yüzden doğruldun ve yaptığın işe bakmak için bir adım geri çekilecektin ki, Frank bacaklarının da yardımıyla seni kendine çekti. Bir eli beline, diğeriyse çenene gittiğinde keskin bir nefes çektin ve gözleriniz kilitlendi. Gözlerinin içine bakarken çenendeki eliyle yanağını okşadı.
Gözlerindeki bakışın yumuşadığını gördün, öyle inceliyordu ki seni, sanki her bir parçanı hafızasına kazımak ister gibiydi.
Ellerini onun kollarına koydun. Yarattığı hava her seferinde midende bir şeyler uçuşmasına sebep oluyordu. Sen kurumuş dudaklarını yalarken, onun gözleri senin bu hareketine odaklandı. Yalnızca bir saniye sonra sana uzanmış, dudaklarını yumuşak ama tutkulu bir şekilde senin dudaklarına bastırmıştı.
Kendini ona doğru iterken gözlerin kapandı ve kollarını boynuna doladın.Bir süre sonra öpücük sonlandığında geri çekilmedi ve alnını senin alnına dayadı. Sonra dudaklarına minik, tatlı sade bir öpücük daha bırakıp geri çekildiğinde istemsizce gülümsedin. Dalga dalga yaydığı sıcaklık seni mayıştırıyordu, kendini geri çekmedin. Kokusunu içine çekmek ve sıcak tenini, kollarını hissetmek heyecandan tüylerinin diken diken olmasına sebep oluyordu.
-"Ben de endişe ediyorum." dedi çok kısık bir sesle aniden.
Gözlerini açtın ve ona baktın.
-
"Biliyorum." dedin neredeyse fısıldayarak.
Biliyordun. Senin sonunun da ailesi gibi bitebilme ihtimalinin kabuslarına girecek kadar onu çıldırttığını biliyordun. Aynı şeyleri tekrar yaşamaktan ölümüne korktuğunu biliyordun.
Ama Frank'in seni ne olursa olsun koruyacağından emindin.-"Ben yanındayım. Seni koruyacağımı bil... Tıpkı senin de benim yanımda olduğun ve beni koruyacağını çok iyi bildiğim gibi." dedin sıcacık ve güven verici bir gülümsemeyle.
Tekrar dudaklarına kapanmadan hemen önce, Frank'in dudakları içten bir gülümsemeyle kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mᴜʟᴛɪғᴀɴᴅᴏᴍ Iᴍᴀɢɪɴᴇꜱ | TR
Фанфик"𝕽𝖊𝖛𝖊𝖗𝖎𝖊: 𝖆 𝖘𝖙𝖆𝖙𝖊 𝖔𝖋 𝖇𝖊𝖎𝖓𝖌 𝖕𝖑𝖊𝖆𝖘𝖆𝖓𝖙𝖑𝖞 𝖑𝖔𝖘𝖙 𝖎𝖓 𝖔𝖓𝖊'𝖘 𝖙𝖍𝖔𝖚𝖌𝖍𝖙𝖘, 𝖆 𝖉𝖆𝖞𝖉𝖗𝖊𝖆𝖒"