Rose

142 18 38
                                    

Medyaya koyduğum şarkı ya da her hangi üzücü bulduğunuz bir şarkı ile okursanız, daha duygulu olacağına inanıyorum.

İyi okumalar.
___________________________________________________________________

Yine sabah oldu, yine kuşlar cıvıldadı. Ama, gözlerine bir kere bile uyku uğramadı. Keşke uyuya bilseydi, belki o zaman rüyasında onu görebilirdi. Mutlu bir şekilde.

İlk kez, istemeyerek dükkanına gitti. Sevgili çiçekleri ona gülümserken, o sadece kamelya ile bakıştı.

Sonunu getiren çiçeği, kendi elleri ile ona vericekti.
Yapabilecek miydi gerçekten? Kendinde o gücü bulabilecek miydi?

Nadideydi. Bir zamanlar, ona verilmesi gereken bir çiçek olduğunu düşünürdü. Peki ya şimdi?

Saatler geçti, vakit geldi. Tüm gün üzgün olan suratına bir gülümseme kondurdu.
Güzel, beyaz saksıda ki Kamelya'yı eline aldı.

Eskisi kadar soğuk olmayan havada çiçekle birlikte, sevdiği oğlanın yanına adımladı.

İçinde ki, sıkıntı geçmezken yüzünde ki gülümsemesini asla düşürmedi.

Bi karara varmıştı Chan.
Gerçekleri bir kenara atıp, son zamanlarını güzel oğlana adayacaktı.

En azından, öyle sanıyordu.

Her zaman ki o gölün başına geldiğin de, içinde ki sıkıntı büyüdü ama belli etmedi.

Göl ışıltısını kaybetmişti. Gökyüzünde ki dolunay ona bağırıyordu.
'Geç kaldın!'

Ama aksine, Changbin mutluydu.

"Geç kalmadın." Dedi yorgun sesi ile. Tam zamanında yetişmişti.

Chan ise yanına vardığından beri, ayakta donmuş bir vaziyette göle bakıyordu.

Hayır...

Bakışlarında ki dehşet, Changbin'i korkuttu.
'Sorun değil Chan.. sen bana kamelya mı getirdin ya. Yeterde artardı benim için.'

Düşüncelerini, dile getirmek yerine son gücü ile ayağa kalktı. Elinde tuttuğu saksıya baktı. Sıkmaktan parmak boğumları kandan kesilmişti.

Büyük ellerin üstüne konumlandırdı küçük ellerini.
Bu, temasla transa girmiş olan Chan irkildi. Karşısında ona, minettar gözlerle bakan oğlanı gördüğünde ise dudakları titremeye başladı.

Kan tutmuş gölün üstünde ki yapraklar. Son geceleri olduğunun habercisiydi.

"Teşekkür ederim, isteğimi yerine getirdiğin için. Teşekkür ederim, her şey için." dedi zorlukla.

Konuşamadı. Konuşamıyordu. Dili tutulmuştu sanki. Biri ona yardım etmeliydi. Bu çaresiz durumdan ikisini de kurtarmalıydı.

Tanrım, lütfen duy beni...

Changbin'in kavradığı saksı, güçsüz ellerinde daha fazla duramadı. Ve yere düştü.

Parçalara ayrıldı. Yere savrulan toprakla birlikte çiçekte öylece durdu.

Aynı ikisi gibiydi. Chan parçalara ayrılırken, Changbin bir şey yapamadan solmayı bekliyordu.

CAMELLİA °BinChan°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin