Chapter Two: Anne
"Haydi Okan Abi! Patlat!" diye çığlık attık hep bir ağızdan.
Düğün davet edilen misafirler için bitmişti. Ve sırada sadece bizim olduğumuz bir after party başlamıştı. Salon boşaldıktan hemen sonra içeriden kucağımda taşıdığım üç tane şampanya ile dönmüştüm. Bir tanesini alkolsüzdü. Ve şimdi Okan Abi elindeki şişeyi sallıyordu.
Bizim çığlıklarımızla kapağını açtı ve köpüklerini bizim üzerimize doğru fırlattı. Kahkahalarla ona bakarken Seda Abla elindeki kadehleri getirdi. Her birimize koydu ve yüksek sesli müzik eşliğinde, elimizde kadehlerle dans etmeye başladık. Hiçbirimiz nasıl göründüğümüzü umursamadan dans ediyorduk. Şarkıya bağırarak eşlik ediyorduk.
Burada huzurlu hissetmemin nedeni buydu. Burası mükemmel hissettiriyordu. Güvendeydim. Rahattım. Beni yargılayacak insanlar yoktu. Kolumdaki izleri saklamama gerek yoktu.
Değişen şarkıyla bir anda ortam değişti. Herkes eşlerini kollarına alıp dans etmeye başladı. Tabii ben de sap olduğum için elimde üçüncü kadehimle sallanarak onları izliyordum.
Şarkıya sallanarak eşlik ettim. Bir süre sonra şarkı kendini daha hareketli notalara bıraktı. Az önce romantik bir şekilde dans eden çiftler simdi kahkahalarla dans ediyorlardı. Gözlerim aralarında en iyileri olan Lal ve Ali'ye takıldı. Gülümsedim. Az önceki dansları ve uyumları ile o kadar belliydi ki bu işte profesyonel oldukları, gözlerim dolmuştu onları böyle görünce. Özellikle de Lal'i. Gözleri parlıyordu. Onu ilk gördüğüm gün gibi değildi. Neşe saçıyordu. Sanırım bunu ben yapmıştım.
Onları gülerek izlerken biten kadehimi masaya bıraktım ve düğün alanından biraz uzaklaştım. Ses biraz boğuklaşınca durdum olduğum yerde. Villaya yakın bir yerdeydim. Arkamdaki duvara sırtımı yaslayarak yere çöktüm. Çantamdan sigara paketimi çıkarıp dudaklarıma koydum dalı. Ama çakmağım yoktu.
Bir süre çantamı aradım. İçini tamamen boşalttım ama rujdan başka bir şey yoktu. Boş çantayı yere fırlatıp kafamı arkaya yasladım. Gözlerimi yumdum. Hayatımı düşündüm bir süre. Aşık olmak istiyordum. Aşk bana çok uzak gelmiyordu aslında. Yani hayatımda hiç aşık olmamıştım. Ama yabancı bir duygu gibi de değildi. İçimde bir yerlerde hissediyordum. İki senedir hayatıma doğru düzgün tek bir insan girmemişti. Bunun sebebi evden asla çıkmamam da olabilirdi. Lal dans kursuna gidip tanışmıştı Ali ile. Ama ben alışveriş dışında tek başıma dışarı çıkıp yaptığım bir şey yoktu. Eskişehir'e geldiğimden beri tek gün bara bile gitmemiştim. Lal, Deniz ve Ali arada giderlerdi. Bense Sedalara giderdim. Onunla kahve dedikodulari yapardık. Bana mahallede olanları anlatırdı. Dışarı çıktığımızda da çok insan içine girmezdik. Ben kalabalık sevmezdim. Aslında öyle değildi. İçimde tarifsiz bir duygu vardı. İhanet gibi. Yeni birisiyle tanışmaktan korkuyordum. Bir erkege tutulmak istemiyordum. Kalbim boştu. Ama dolu gibiydi de. Garipti. Aşık olmaya uzaktım ama aşkı biliyor gibiydim.
Bir çakmak sesiyle gözlerimi açtım. Kendi düşüncelerimde savrulurken farklı bir ses duymak beni korkutmustu ve kalp atışlarım hızlanmıştı. Önümde bir alev vardı. Çakmak alevi. Kaşlarımı çatarak bana çakmak uzatan elin sahibine baktım. Yeşil gözlü çocuktu. Sigaramı yaktım hemen. Peşimden o da yaktı kendi sigarasını. Yanıma oturmuştu. Ve ben onu o çakmak sesine kadar fark etmemiştim.
"İlerideydim. Çakmağının olmadığını görünce geldim." dedi. Sanki benimle konuşurken kelimeleri seçiyor gibiydi.
"İmdadıma yetiştin. Saatlerdir sigara içemiyorum." dedim. "Evet, gördüm. Sanırım yanında Nehir olduğu için içmedin." Kafamı salladım. Bu kadar izlemiş miydi beni?