2.4

2.4K 121 17
                                    

Eylem elinde ki sigarayı söndürürken titreyen telefona baktı. Kimin aradığını biliyordu, umursamadı. Aslında başka sigara içmeyi düşünmüyordu ama elleri istemsizce paketine ulaştı. Birkaç saniye sonra ciğerlerine dolan beyaz zehirle arkasına yaslandı.

Günlerdir dışarı çıkmamıştı, ne zaman yemek yediğini de hatırlamıyordu. Ona kalsa kahve ve sigara ile hayatını sürdürebilirdi. Yemek yemeği eskiden çok severdi, annesinin yemeklerini... Üç yıl önce elinden alınan annesinin yemeklerini.

Çocukken düşünürdü, ailemden biri ölse ne hissederim diye. Babasının ölümünü hayal ederdi, nasıl üzülürdü küçücük hali ile. Ama annesi, annesinin ölümünü düşünmek, onu krize sokuyordu. Daha küçücük bir çocukken başlamıştı anksiyete krizleri, o anları hayal etmesi bile yetiyordu krize girmesine.

Bir babayı kaybetmek, anne kaybetmek ile aynı şey değildi, özellikle iyi bir anneyi kaybetmek. Ciğeri yanıyordu, kelimenin tam anlamıyla ciğeri yanıyordu. Nefes almaktan nefret ediyordu, annesinin sesini unutuyordu. Onu en çok üzen, en çok mahveden şey buydu, annesinin melek gibi sesini unutmak. 

Telefon onu annesi ile olan anılardan koparıp titremeye devam etti. Bıkkın bir nefes ile telefonu eline aldı. Mert yazısını görünce kalbin de oluşan sızı yüzünden küfür etti.

Hayatında yaptığı en büyük hayatı yapmış, birine güvenmişti. Annesini öldüren adamın oğluna güvenmişti.

Eylem'in babası Türkiye'nin en büyük televizyon kanallarından birinin sahibiydi. Siyasilerle içli dışlı ilişkileri vardı, Eylem'in annesi bu durumdan hiç memnun değildi, sürekli bu yüzden kavga ettiklerini hatırlıyordu. Mert'in babası, büyük partilerden birinde, söz sahibi bir konuma sahipti. Eli, kolu her yere uzanıyordu, kime ne isterse yaptırabilecek durumdaydı. Eylem'in babası hariç.

Tayfun Bey'in, Mert'in biricik babasının, istemediği bir haber medyaya sızmıştı, hem de Eylem'in babasının kanalı tarafından. Doğrular gün yüzüne çıkmıştı belki, belki insanlar gözünü açmıştı ama Eylem annesini kaybetmişti bu haber karşılığında.

Tayfun Bey, içinde ki bütün öfkesini Canan'dan çıkarmış, onu kızından, sevgi dolu hayatından koparmıştı. 

Eylem ardı arkası kesilmeyen mesajlardan birine dokundu.

Mert; Eylem abla,

Mert; Sen misin,?

Mert; Senin saçların sarı mı?

Mert; Ben de büyük kız olunca sarı olacak saçlarım, abim izin verdi.

Mert; Abim seni çok seviyor

Mert; Beni daha çok seviyordur ama, değil mi?

Mert; Ben onun prensesiyim, öyle diyor bana.

Mert; Eylem abla, babam ona vuruyor

Mert; Bize de vuruyor, en çok da anneme

Mert; Abim bizi hep koruyordu ama şimdi kötü kokan ilaçlar içiyor sürekli

Mert; Babam ona vurduğun da hep düşüyor, eskiden hiç ama hiç düşmezdi

Mert; Eylem abla, onu üzdün mü;?

Mert; Lütfen onunla barışır mısın?

Mert; Annemin canı yanıyor, onun canı yanınca benimki de yanıyor

Eylem mesajları okurken akan gözyaşlarını fark etmedi. Mert'in bir oyunu değildi bu, biliyordu onun bir kardeşi olduğunu. O adamın onlara şiddet uyguladığını da biliyordu, Mert'i onlarca defa patlamış dudağı, yaralı yüzüyle görmüştü.

Küçük kızı düşündü, hissettiği şeyleri. Elinde ki sigaranın külü kahve bardağına düştü. Yapacağı şeyden pişman olacak mıydı bilmiyordu ama yapması gerektiğini biliyordu.

Eylem; Abine onu okulda beklediğimi söyler misin bir tanem?







Buralar çok boş kalmış...

eğer hoşunuza gittiyse yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfen.

SİGARA// TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin