Selamlar, bu ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışım olursa, şimdiden kusura bakmayın. Bol küfür ve argo içerir. +18 sahneler var. Rahatsız olan varsa şimdiden uyarıyorum.
iyi okumalar, yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
Jungkook
Aldığım haberle, hala olayın şokunu atlatamamışken, kulağıma dayamış olduğum telefonumdan gelen arkadaşımın sesiyle, kendime gelmeyi başarmış ve konuşmak adına kemirmekten kurumuş olan dudaklarımı zor da olsa sıralamayı başarmıştım. "Sen ne dediğinin farkında mısın jimin? Ortada hiçbir neden yokken, biranda neden oraya atanayım? Tanrı aşkına bana bunu açıkla." Sesimin sert çıkışına engel olamadan, aklımdaki sorular, bir hışımla dudaklarımdan döküldü. Karşıdan gelen üzgün ses tonu ile, çatık kaşlarımın yerini, daha yumuşak bir hale bırakırken, telefondan gelen sesle ağzım şokla aralandı. "Üzgünüm jungkook, böyle olmasını bende istemezdim. Ama geçen yaptığın kavgadan dolayı, bay join böyle olmasına karar verdi. Gitmeni bende istemiyorum, orası tekin yer değil. Hele ki özellikle herkesin korktuğu bir mahkum var, herkes ondan korkuyor, umarım onun koğuşuyla ilgilenen sen olmazsın dostum."
Jimin' in endişeli çıkan sesiyle, sesimi daha yumuşak ve bir o kadar da kısık çıkan sesimle o soruyu sordum. "Bu mahkumun adı ne?" Karşı taraftan gelen bıkkınlık içeren nefesin ardından, gelen cevapla, gözlerini yumdum ve derin bir nefes aldım. "Kim taehyung." Tekrar konuşmak adına, yumduğum gözlerimi araladım. Derin bir nefes alarak. Sessiz bir küfür savurup, telefonu yüzüne kapattım. "Sikeyim, en olmayacak yere tahin edildim."
Solandan, hızlı adımlarla, çıkarak odama ulaşmak için, evimin merdivenlerine doğru yöneldim. Her çıkışımda, tahta olan merdivenimden çıkan, gıcırdama sesini bile özleyeceğim aklıma gelmezdi. Neden mi? Çünkü yaşadığım yer busan ve gideceğim yerse seul. Bu sebepten üzülmüyor değilim. Sırf sikik bir olay yüzünden, 25 yıllık yaşadığım ve bende derin anılar bırakan, şehrimden ayrılıyordum. Eğer elimde olsa şuan o jackson'u öldüresiye döverdim. Uzaklaştırma almış piç. Bundan 1 hafta önce, yine koğuşlarla ilgilenirken, yine o herif yanıma geldi. Geçmişim konusunda konuşulmasından nefret ederim ve bunu en iyi bilenlerden birisi de bu herif.
Ama bu sefer çok ileriye gitti ve bende kendimi tutamadım. Iki yumruk sallamamla yeri boylayan herife baktım. Üzerine doğru yürürken tanıdık gelen o tok sesle, bakışlarım sağ koridorda bulunan, müdürümüz joon'un sinirli bir ifadeyle, bize doğru ilerlemesi, bir yandan da ağzından ağıza alınmayacak küfürler savurması oldu. Tekrar eski yerime doğrulup, bakışlarımı o piçe dikip, ellerimi de kalçalarıma doğru düşürerek, yumruklarımı sıkarken, çoktan joon'un buraya gelmesi bir oldu.
"Hemen odama, şimdi!" Yeri göğü inletecek, derecede çıkan sesiyle, tehditkar cümlesinin ardından, topuklarını ters çevirerek, tekrar geldiği yönü dönerek, odasına ilerledi. Ayakkabılarının çıkardığı tok sesle, içim ürperiken. Bakışlarımı tekrar, yerde bana sırıtarak bakan herife çevirdim. Ona doğru ilerledim. Ayağımı kaldırarak, karnına çok sert bir tekme geçirerek, müdürün odasına doğru ilerlemeye başladım. Odasına vardığım anda, kapıyı tıklamış. "Gir!" Gelen gür sesle, beklemeden, siyah geniş kapının kulpunu tutarak, aşağı indirdim ve kendime yetecek kadar iterek, aradan odaya girdim. Odasının tam ortasına doğru ilerledim ve durdum. Ellerimi önümde birleştirerek, bakışlarımı ayaklarıma diktim. Bu esnada tekrar çalan kapı ile, oraya bakma gereksiniminde bile bulunmadan, bakışlarımı ayaklarıma tutmaya ve müdürden gelecek olan azar için kendimi hazırladım. Müdürün sert sesi ile, girmesi için onay vermesinin ardından, sandalyesini bize taraf çevirerek, bakış odağını bize çevirdi. Bu esnada yanımda oluşan hareketlilik ile, onunda yanımda durduğunu anladım. Klasik bir azarın ardından, beklemediğim birşey oldu ve müdür bana 1 hafta uzaklaştırma verdiğini açıkladı. Ağzım şokla aralansa da, hiçbirşey söyleyemedim ve tekrar başımı eğerek odadan çıkmak için, ayaklarımı kapıya yönelttim. Bu esnada ikinci bir şokun beni karşılayacağından habersiz. Müdürün sesi tekrar kulaklarımda yakalandığında, duyduğum şey ile, bakışlarımı, müdürün üzerime diktiği bakışlarla buluşturdum. "1 hafta sonucunda, ya bizimle çalışmaya devam edeceksin ya da başka bir yere tayin edeceğim seni jeon."
"Neler diyorsunuz bay joon! Sırf böyle bir olay yüzünden, beni gönderemezsiniz." Yüksek ve bir o kadar da sinirli çıkan sesime ben bile şaşırmış olsamda, şuan bunların hiçbiri önemli değildi. Müdürün elini masaya sert bir şekilde vurması, irkilmeme sebep olsa da, kendimi hızla toparlayarak, vereceği cevabı bekledim. Bu esnada hala jackson'un bana sırıtarak bakması, sinirlerimi daha da zıplatsa da kendimi tutmayı başarabildim. Müdürün sesi tekrar kulaklarımda yankılanınca, kabul etmiş bir ifade ile, tekrar bakışlarımı müdüre diktim. "Bu ne cüret! Daha karar vermedim. Her yaptığın hareket , kararımı etkiliyor bay jeon. Şimdi ikinizde dışarı!"
Bakışlarımı kapıya yönelterek, hızla kapıya doğru yöneldim. Kapıya varmam ile, kapı kulpunu aşağı indirerek, kendimi odadan dışarı atmam ile, sesli bir küfür savurmam ani oldu. O günden bu yana tam 1 hafta geçti ve en yakın arkadaşım jimin' in az önce verdiği haberle sinir kat sayılarım kat kat arttı. Yenilmiş bir edayla, bunları düşünmeyi bırakarak, merdivenlerden hızla çıkarak, karşımda bulunan odama doğru hızla yürüdüm. Evim iki katlı olsa da küçük ve şirindi. Bu da bana yeterli oluyor. Lânet anılar, hepsini özleyeceğim. Iç geçirerek, bayaz ve ideal boyda olan odamın kapısını, sert bir şekilde kapı kulpunu elimle tutarak açtım. Kapıyı iterek, odama hızla girerek, siyah büyük gardrobumun üzerindeki, siyah geniş bavulumu alarak yere bıraktım. Tekrar yerden doğrularak, gardrobumun, kapaklarından tutarak, iki yana açtım ve hızla gerekli olan kıyafet bölümüne yöneldim. Siyah her zaman cazip geldiği için, genelde kıyafetlerimin çoğunluğu siyahtır. Birkaç siyah tişört, gömlek, sweat, pantolon, eşorfman, çorap, boxer, hepsini bir köşeye topladım ve düzenli bir şekilde bavuluma yerleştirdim. Ordaki hapishane dışardan ne kadar güzel ve ihtişamlı dursa da, içini kimse bilemez. Çalışanlara özel bir katı olduğu için, orda yatılı kalacaktım. Bu yüzden ev tutma derdim olmayacağı için, içime azda olsa su serpildiğini hissettim. Daha fazla oyalanmadan, dolabımın kapaklarından tutarak kapattım. Gerekli parfüm, şarj aileti, gibi malzemelerimi de alarak, bavulumu kapattım.
Bavulu tekerleklerin üzerine gelecek şekilde ayarlayarak sapını yukarı çekerek elime aldım. Yerde sürüyerek, çoğunluğu siyah olan odama son bir kez göz atıp, hızla odamdan dışarı çıktım. Bavulu kaldırarak, merdivenlerden yavaş bir şekilde indirerek, zemin kata ulaştığımda, karşımda bulunan dış kapının yanındaki askılığa doğru ilerledim. Üzerimdeki siyah dar kota ve kaslarımı belli eden, siyah dar tişörtüme uygun olan, siyah kot ceketimi üzerime geçirdim. Arabanın anahtarını da alarak, yine siyah hafif topuğu olan botlarımı da ayağıma giyip, bağcıklarını da bağladıktan sonra, hazır olduğuna kanaat getirdikten sonra, dış kapı kulpuna elimi yaslayıp, aşağı çektim ve kapıyı kendime çekerek açılmasını sağladım. Bavulu tekrar elime alarak, dışarı çıktım ve ardımdan kapıyı da ardımdan kapattığıma emin olduktan sonra, güneş ışığının gözlerimi esir alması ile, gözlerimi sıkıca yumarak, yüzümü buruşturdum. Evimin önünde bulunan, klasik model siyah arabama doğru yavaşça ilerlerken bile, hayatıma yenilikler katacak olan ve ne olacağını bilemeden gideceğimi düşünüyorum. Hiç bilmediğim bir ortam. Çok tekin olmadığı ile alakalı bir sürü söylenti olduğu da doğru. Hele jimin'in bana söylediği kişi? Kim taehyung. O adam hakkında daha çarpıcı ve beni kendine çeken söylentiler var. Ama daha bunu düşünmeye başlamadan kendimi arabamın yanında bulmamla, aklımda oluşan soru bulutunu yok yettim. Cebimde bulunan anahtarımı çıkararak, arabamı açması için düğmeye bastım. Farların yanıp sönmesi ile açılmış olan arabamın bagajına doğru bavulumla beraber ilerledim. Bagajı da bir hışımla açarak, bavulu düzgün bir şekilde yerleştirdim. Bagajı da kapatarak, sürücü koltuğuna doğru yöneldim. Kapıyı çok sert olmayacak şekilde açarak, kendimi araba koltuğuna bıraktığımda, derin bir nefes alarak kapıyı kapattım. Anahtarı da takarak, arabayı çalıştırdım. Kafamı geriye doğru hafif yatırarak, gözlerimi kısa süreliğine kapatarak, kendime gelmeye ve heyecanımı yenmeye çalıştım. Ama nafile. Tekrar başımı dik konuma getirerek, duruşumu dikleştirdim. Ayaklarımı sırasıyla, frene ve gaza denk getirerek, sol elimi direksiyona, sağ elimi ise vitese atarak, çalışır durumda olan arabamı, seule gitmek amacı ile sürmeye başladım. 2 saatlik yol olsa da, yolculukları sevdiğim için sorun değildi. Bende bu yolculuk süresince, aklımda tekrarlamış olduğum sorularla, boğuşmaktan geri durmadım...
Kısa bir tanıtma, bu ilk hikayem olduğu için hatalarım olmuş olabilir. Şimdiden affola. Umarım beğenirsiniz. Aklımda çok güzel şeyler var. Bölümleri en kısa zamanda yazmaya çalışıcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mahkûm//taekook
Mystery / Thrillerhe's a young boy who's just been assigned to his job. a prisoner who will turn his life into a dungeon. the beginning of the story: 13/02.2023