Zamanında, dünyanın bir bölgesinde, hiçbir ülkeye bağlı olmayan, bir ada varmış. Huzur dolu bir ada olmasına rağmen kimse gitmez, gitseler bile adada yaşayanlara garip gözlerle bakarlarmış çünkü bu adanın vatandaşlarının dudaklarının ve ağızlarının olması gereken yerde çiçekler açar, büyürmüş. Konuşmak ve ağız gerektiren hareketler dışında -yemeğin bünyeye girmesini sağlayan kısacası ağızın yerini tutan uzvu saymazsak- gayet normal bir insan bünyesine sahiplermiş oysa.
Hatta aklından gelen her şeyi düşünmeden söyleyemedikleri, iletişimlerini sağlamaları zaman gerektirdiği ve cümleleri tamamlanana kadar zaten aklındaki düşünceleri sakinleştirdiği için çok daha sağlıklı işleyen bir akıl yapısına sahiplermiş. Bir vakit iletişimlerini kendi buldukları birtakım yöntemlerle sağlayınca rahatlık batmış ve ağız yaratmaya karar vermişler çünkü onlarda insanlardı, her zaman daha fazlasını istemek onların bir ihtiyacıydı, iç güdüsüydü.
Bu haber aylarca gazetelerde, evrensel haberlerde gezmişti. Dünyanın dört bir yanından bilim adamları çağırmışlar ve onlara ağız yaratma yolunu bulmaya teşvik etmişlerdi (para ile). Sonunda bilim insanları vatandaşların -onların deyimiyle- "kusurlarına" bir çare ürettiler.
Büyük bir kutlamayla, bir konuşamazı operasyona sokmuşlardı. Altı aydır üzerine çalışılan çare başarıyla bulunmuş, artık bir konuşamazın ağzı olmuştu!
Ülkede nereye baksan bir kutlama vardı ve bu operasyon yaklaşık 3 ay sonra herkesin ulaşabileceği hale gelmişti. Tabii konuşamazlar bunu kaçırmamış evlerinı, arsalarını hatta bazıları organlarını satmıştı "normal insan" olma uğruna.
Bir yıla kalmadan bu adada neredeyde konuşamaz kalmamıştı. bu soy tükenmeye başkadıkça, kalan konuşamaz kesim (bazıları maddi durumu olmadığından bazıları ise bu operasyona katiyen katılmak istemediğinden ve bunu ahlaken doğru bulmadığından konuşamaz kalmışlardı) ilginç bir biçimde, kötü bakışlar, yanlarından geçerken kulaktan kulağa söylenen sözler, hatta ağıza alınmayacak küfürler almaya başlamıştı!
Aradan bir yıl daha geçti ve artık konuşamaz katliamları çıkmaya başladı haberlere. Yeni doğan konuşamaz bebekleri acımasızca öldüren insanlar bile vardı! Tabii özlerini, kendilerini öldürdükten sonra daha hayalleri bile olmayan bir bebeği öldürmek vız gelir tırıs gider.
Adada suç oranları akılalmaz bir şekilde yükselmiş, ada eski huzurunu kaybetmişti. Asfaltlarda konuşamazların çiçekleri vardı. sokaklarda, güzel mimarlerin üzerinde, kısaca adanın her yerinde gül, lale, menekşe vb çiçeklerin yaprakları vardı, kanla kaplı.
Konuşamazlar adası artık kaosun eviydi.