bu yaktığım dördüncü sigaram ve sen hala yoksun.

382 36 92
                                    

،، ◟ 🍓⋆ ઇ!!

Kırmızı saten örtü kenara yığılmış kumaş yığınının içinden büyük uğraşlar sonucu bulunmuş, içi sandviçlerle ve tatlılarla doldurulmuş hasır sepetin üstüne gelişigüzel atılmıştı.

Mayıs'ın sonları, pembe sıcakların üstüydü. Güneş yavaştan ciddileşmiş, ışığıyla yeşil gezegeni ısıtmaya başlamıştı. Sıcak güneşe kafa tutar gibi esen meltem ise çok başına buyruktu. Genç kız, sepetinin olmadığı kolunu biraz kaldırıp yüzüne gelen perçemlerini eliyle düzeltti. Güneşin ısrarcı ışınları daha bembeyaz tenine ulaşmadan ılık meltemle havaya karışıyordu. Kolunu iyiden iyiye acıtan sepeti eline aldı. Yoluna kararsız adımlarla devam etti. Üzerinde çok düşünmemişti. Deli aklının kurbanı olduğu bile söylenebilirdi ama içinde de en ufak bir pişmanlık hissetmiyordu. Hatta sanırım bu ani hareketi yanıtsız kalacak diye korkuyordu sadece. Sepeti daha sıkı kavradı, adımları daha da belirginleşti. Siyah, kalın topuklu botu kaldırımda adeta kraliçenin konvoyu geçercesine ses çıkarıyordu.

Sonunda nehirin başına gelmişti. Karşı tarafa geçmeli ve ordaki merdivenlerden çimenlere inmeliydi. Nehirin üstündeki tek köprüye yöneldi. Parmaklıkları kavradı ve köprüde ilermeye başladı. Göz ucuyla nehirin başını yokladı.

Herhangi bir sürpriz yoktu, gelmemişti.

Zaten hiçbir zaman olması gereken yerde zamanında bulunmamıştı. İş görüşmesi olsun, rastgele bir buluşma olsun her zaman geç kalırdı.

Paslı parmaklıkların elinde bıraktığı kahverengi izi üstün körü üzerine silmişti. Zaten giydiği beyaz atlet renk renk boyalarla yeterince kirli duruyordu. Merdivenlerden inip nehirin başında biraz adımladı. Sanki defalarca gelmemiş gibi, aynı akarsunun karşısında defalarca piknik yapmamış gibi suyun agresif akışını izliyordu. Elindeki hasır sepeti çimlerin üstüne koydu ve saten örtüyü eline aldı. Nazikçe, katlanmış örtüyü açıp yere serdi. Kendini de örtünün üstüne bırakıp sepeti yanına aldı. Kapağını kaldırıp kendi hazırladığı sepeti dikkatlice inceledi. Acaba şimdi hepsini çıkarıp atıştırmalıkları hazırlasa mıydı yoksa gelmesini mi bekleseydi?

Belki beklenen misafir hiç gelmezdi ve bütün bu hazırlıkları umutsuzca geri toplamak zorunda kalırdı. Eline aldığı sandviçi sepete geri bıraktı ve cebinden telefonunu çıkardı.

17.57

Vakit gelmişti.

Arkasını dönüp merdivenlerin oraya baktı.

Hiçbir hareketlilik yoktu. Bıkkın bir nefes verip cebinden paketini çıkardı. İçinden sigara alınan, üzerinde italik bir fontla Blast yazılı sigara paketi tekrar kullanılmak üzere saten örtünün üzerine fırlatıldı.

Nana, küçük Shin'in yurtdışına gitmeden önce hatıra verdiği, boynunda asılı olan çakmağı açıp sigaranın ucunu ateşe verdi. Zehirden derince içine çekti, o saniye tüm vücuduna yayılmış dumanla kaşları çatıldı ve tekrar geri yavaşça dumanı üfledi. Parmaklarının arasında kaybolan ince sigara her çekişinde daha da küçülmüş, en sonunda sadece kenara atılmış izmarit kalmıştı.

Ardından bir sigara daha yakıp onunla da ciğerlerini zehirledi.

Sonra bir tane daha...

. . . ♡

Nana, sıkılmıştı.

Dizlerini kendine çekip başka zaman olsa hiç ilgilenmeyeceği ama şu an ilgilenebileceği tek şey olan nehiri ve o nehirde yavrularıyla akşam gezintisine çıkan anne ördeği izlemeye koyuldu.

nehirde havai fişekler çiçek açtığında dönHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin