Sir Aria L'amour'un Anısına.

340 10 0
                                    

İki mavinin birleşimine bakıyordu son sigarasını da yakmış iken. Sözleri tükenmişti lakin duyguları içinde dans etmeye devam ediyordu. Uçsuz bucaksız mavinin gecenin karanlığına karışmasını izledi sakince.

Ay'ın sudaki yansımasını bile gerçeklikten çok uzak bir şekilde anılarıyla bağdaştırabiliyordu.

Öyle bir karmaşaydı ki içindeki dört denizdeki olanca kaosu bir araya getirseniz anca eşdeğer olurdu ona. Bilmiyordu, kuş tüyünden damlayan mürekkeple öylece oynadı bir süre daha ne yaptığının farkında olmadan. Yalnız hissetmiyordu kesinlikle, tenini bir kadının dokunuşlarından daha hoş bir şekilde okşayan meltem ve kapının önünde ateşler içerisinde yüzmek zorunda kalmışçasına bağıra çağıra şarkı söyleyen ayyaş buna izin vermiyordu zaten.


Boşluk, içindeki buydu sadece; İnsan olmanın getirdiği bir boşluk.

Gayri ihtiyari bir şekilde eliyle ihtiyara ritm tutarak eşlik ediyordu. Bir şeyler yapması, üretmesi gerekiyordu. O bir sanatçıydı, ne kadar yerinde sayabilirdi ki ?! Bastonuna dayanıp ayağa kalktı ve odada bir ileri bir geri volta attı. Uzun zamandır yapmak istediği bir şey vardı, belki de artık zamanı gelmişti hayallerini gerçekleştirmenin... Kitaplığın önüne gelince şöyle bir duraksadı. Değer verilebilir olarak gördüğü tek eser orada kalıncaya kadar bastonuyla kitapları teker teker ayıkladı. Zaten çoğunu yakmayı düşünüyordu, alayı safsata doluydu.


Geriye ufak bir cep defteri kalmıştı sadece. İşte, şaheser buydu! Sade, gösterişten uzak ve en saf duyguların hatta günahların bile barındığı bir defterdi bu. Bir süredir dokunulmadığı üstündeki tozlardan belli oluyordu. Anlık bir tereddütten sonra üstünde "Sir Aria L'amour'un anısına." yazan defteri eline aldı. Bu bir günlüktü. Eline geçtiği günden beri gecesi gündüzüne karışmış, zaman algısı, duyguları, mantığı kaybolmuştu;


Yıllar önceydi ya da aylar belki de saatler emin değildi. Kendisini eserleri ile birleşirken kapısı çalınmıştı. Kapıyı açmasıyla uzun zamandır gördüğü en alımlı kadını görmesi bir olmuştu. Kafasından başlayıp vücudunun gerisini örten kırmızı bir elbise giyiyordu. Ya olmayan bir yağmurdan koruyordu kendini ya da birilerinden saklanıyordu halinden belli ki. "Tuhaf..." diye geçirdi içinden istemsizce adam, kırmızı oysa ki ne kadar da dikkat çekici bir renkti... İnsanların aklına pek çok şey getirebilirdi aşk, şehvet, nefret gibi. Oysa adamın aklına sadece büyük sulu bir biftek gelmişti bunu görünce. Belki de insan açken aklı sadece yemeğe çalışıyordur, kim bilir. Bu sırada kadın aceleci bir şekilde içeriye girip giremeyeceğini sorduktan sonra cevabını bile beklemeden içeriye dalmıştı.


Adam sakince kapıyı kapatıp bir soru bile sormadan işinin başına döndü. Kaybetmeyi kabullenemeyeceği bir şey üzerinde çalışıyordu. Yazdığı en güzel şey değildi belki ama saf duygularını sonunda ifade edebilecekti belki de. Aslında bu eserin pek bir farkı yoktu diğerlerinden, sadece o her eserini oluştururken böyle hissederdi. Lakin hepsinin sonu soba bacasındaki is olmaktı. Boş parşömene baktı hırsla, kızıyordu ona kendi kendine dolmuyor diye. Yine o uğraştırıcı işi yapacaktı, yazacaktı. Yine de heyecanı daha ağır basıyordu üşengeçliğine.


İlk çiziği atmıştı ki parşömene omzunda bir el hissetti, umursamadan yazmaya devam etti bir süre. Kadın ısrarcıydı, omzunu gittikçe daha sert sıkıp bir ileri bir geri oynatıyordu. Hışımla kalktı yerinden, kadının gözyaşlarına boğulduğuna şahit olmasa kadına fırçayı kayacaktı ancak gayet iyi biliyordu ki bir kadının göz yaşları şu kör dünya üzerindeki her şeyden daha ağırdı. Hem bu kadının hikayesini dinlerse kendisine malzeme çıkartabilirdi bundan. "Pekala, otur şöyle seni dinleyeceğim." dedi kadına ve en yakındaki koltuğu işaret etti. Gözyaşlarını silen genç kadın hafifçe titreyerek kendisine denileni yaptı. "Anlat bakalım, dinliyorum." dedi adam sakince. Kadın bir şey demeden cebinden ufak bir defter çıkardı ve adama doğru uzattı sadece. Adam eline alıp defteri şöyle bir inceledi. Ufak, kırmızı deri kaplı bir cep defteriydi bu. Üzerine altın sarısıyla "Sir Aria L'amour'un anısına." yazılmıştı. Adam yazının üstünde parmaklarını şöyle bir dolaştırdı, birinci sınıf bir işçiliği vardı kesinlikle. Bakışlarını defterden alıp tekrar kadın doğru kaydırdığında gözyaşlarının artık dindiğini fakat geldiği yerde hala pek çok hüznün dalgalandığını görebiliyordu. Neyin peşindeydi bu kadın? "Pekala, hediyen için teşekkürler. Açıkçası sosyetede adım duyulduğundan beri aldığım en güzel hediyenin bu olduğunu söyleyebilirim. Gerçi aldığım tek hediye olduğunu göz önüne alacak olursak bunun pek bir şey değiştireceğini sanmıyorum. Lakin, buraya kadar gecenin bu saatinde gizlenerek gelme sebebini hala merak ediyorum. Sadece bir defter vermek için olmadığını umuyorum, haklıyım değil mi?" diye dile getirdi merakını. Kadın cevap vermiyor sadece bakıyordu, belki bakışlarında çok şey söylüyordu ama Sir Aria bunu anlamakla uğraşacak kadar ahmak bir adam olmadığı için tekrar üsteledi devam etti. "Evet, dinliyorum?" Derin bir nefes sonrası kadın zar zor konuşmaya başlamıştı nihayetinde. "Bb-ben sadece... sadece bunu getirdim." diyebilmişti anca. Konuşmak için kendini zorladığı her halinden belli oluyordu.

GezginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin