2. Bölüm

4 1 0
                                    


79 Gün önce

Uyanmış, kahvaltımı yapmış ve terasa çıkmıştım. Okan uyandığımda yanımda yoktu. Ama masanın üstüne bıraktığı not biraz da olsa içimi rahatmıştı.

Duşa girip çıkmış, ardın da üzerime toz pembe kalın askılı bir crop altına da yine toz pembe dizlerimin biraz üstünde biten bir tayt giymiştim. Beyaz spor ayakkabılarımla da harika görünüyordum.

Kahvaltımı yaparken telefonda Okanla konuşmuştum. Şimdi ise terasta anlık gelen bir dürtüyle saçlarımı iki yandan örmeye başlamıştım. Aslında bugün kızlarla buluşacaktık ama sonradan plan iptal olmuştu.

Okan bana bu saç şeklini acayip yakıştırırdı. Ve bende severdim. Gayet tatlı bir modeldi. Bir anda terasa dalan Tuğkan ile yerimde sıçramış ve yarısını örmüş olduğum saçım tekrar açılmıştı.

Karşı sandalyeme oturup bana gülmeye başladığında ona kızgın bakışlarımdan attım. "Neber Sis?"

"Hiç iyi değilim Tuğkan. Ben bu saça yarım saattir uğraşıyorum." dedim.
"Beceremiyorum demiyor da" diye sessizce söylendiğinde kafasına yastık fırlattım. Yakalayıp gülmeye başladı.

"Biraz daha sessiz söylen. Duyuyorum" diyip arkama yaslandım. "Ne bu gerginlik kızım. Kendine gel" dedi ve ona fırlattığım yastığı geri bana fırlattı. Ama ben onun gibi yastığı havada yakalayamadığım için diğer ördüğüm saçım da bozulmuştu.

"Örmüyorum saç falan ya" diyerek ayağa kalktım. "limonata alacağım ister misin?" diye sorduğumda kafasını salladı. "Olur olur" diyerek onayladığında terastan çıktım.

Bardaklara limonata doldurup geri terasa çıktım. Tuğkan kaşları çatık bir şekilde telefonda biriyle mesajlaşıyordu. Bardağı önüne bırakana kadar geldiğimi bile fark etmemişti.

Kafasına hafifçe vurup "Ne o öyle? Kötü bir haber mi aldın?" diye sordum. Kendi koltuğuma oturduğumda Tuğkan kafasını telefonundan kaldırıp bana baktı. "Okan'ın bir kaç işi çıkmış ama önemli değil"

"Ne demek bir kaç işi çıkmış?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.
"Önemli değil dedim ya sis." dedi ve limonatasından bir yudum aldı. Onun ağzında benim lakabımdı sis. Asla kız kardeş anlamına gelmeyen bir lakaptı ama.

"Söylemezsen söyleme. Ben zaten öğrenirim" dedim ve masanın üzerindeki telefonumu elime aldım. Rehberde "Aşkım" yazan yere tıkladım ve kulağıma götürdüm.

"Efendim?" Onun sesini duyunca sinirlerimin anında yatışması normal miydi? "Neredesin sen?" diye sordum kendimi toparlayarak.

"İşteyim Simge." dedi ve derin bir nefes alıp bıraktı. "Ne zaman gelirsin?" diye sorduğumda "İşim ne zaman biterse" diyip kestirip atmıştı. Bıkmış mıydı benden? "Tamam rahatsız etmeyeyim seni o zaman" dedim ve onun karşılık vermesini beklemeden telefonu kapatıp masanın üzerine fırlattım.

"Noldu sis?" diye sordu Tuğkan. "işi varmış" dedim yüzümü asarak. "E çok normal değil mi?" diye sordu Tuğkan. "bunaldı sanırım benden" dedim ve kollarımı önümde bağladım.

Tuğkan dalga geçer gibi bir kahkaha attı. "Okan'ın bu hayatta bunalacağı son kişi bile değilsin sen sis. Üzülme" dedi ve göz kırptı. Gülümsedim. "Ben odada uyuyacağım biraz, görüşürüz" dedim ve ayağa kalkıp terastan çıktım.

🧸

Telefonumun zil sesi beynime işlerken gözlerimi açtım. Kucağımda uyuyan kuki'yi yatağın diğer tarafına koydum. 2 yıl önce ısrarlarım sonucunda bir pomeranian'ım olmuştu.

BilinmemezlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin