Şimdi, üniversite yıllarının sonlarında gibi göründükleri den, beşinin iletişimlerini biraz kaybetmiş oldukları ve bu gece eski günlerin hatırına yeniden buluşacaklarına varıyorum.
Umarım arkadaş kalırlar.
Arkadaş grubumu düşürken dudaklarıma hüzünlü bir gülümseme bıraktım.
Yatağımdaki yastıklar, kuş tüyü yorganım defalarca okuduğum kitablarla dolu kitaplığım ve son olarakda favori kitapçım Bay terrip.Bay terrip, yetmişli yaşlarının sonunda iyi kalpli bir adam ve hala güçleniyor. Onu uzun yıllardır tanıyorum ve kendimi bildim bileli benim koruyucu bir fügürüm oldu.
Annemle babam benim sebep olduğum şeyden kaçmak için alkole dönmeden önce bile.
Cansız cisimler ve dededen bir kitapçı sahibi dışında arkadaşlarım olmadısını elbette çok isterim.
Arkadaş edilmeyi denedim. Lisede asla uyum sağlayamıyorum. Görünüşe görede yetişkin dünyasina da uyum sağlayamıyorum.
Nereye ait olduğumu bilmiyorum.
Sanki nerede olduğunu bulmaya çok yakınım ama ona uzanır uzanmaz geri çekiliyorum. Büyük olasılıkla gevezeliğimden.
Tutarlı sözler söyleyebildiğimden beri sahip olduğum bir özellik.Bay terrip bunu pek umursamıyor. Bir kulağımda sağır, ben gevezelik ettiğimde bana doğru dönüyor.
Sert kaldırıma çarpan bir teneke kutunun ani sesi beni gerçekliğe geri gönderdi. Şu anda benden bu kadar ilerlede olduklarını düşünürsek tam olarak anlayamadığım bir şeyin başında dikilen beş kişilik gruba defalarca baktım.
İçlerinden biri içeceği nesnenin üzerine fırlatır ve her tarafa sıvı sıçrar. Bir diğeri tekmeliyor ve kalbimin sıkıştığını hissediyorum.
Neye tekme atıyorlar bilmiyorum ama hak etmediğine eminim.
Başlar başlamaz grup bitirir ve hiçbir şey olmamış gibi gülerek konuşarak nesneden uzaklaşır.
Bunu neye yaptıklarını anlamak için adımlarımı hızlandırdım ve ne yaptıklarını anlayınca dudaklarımdan kısık bir nefes kaçtı.
Yaşlı ve Çelimsiz bir evsiz adam kaldırıma uzanmış, etrafa saçılmış birkaç eşyayı topluyor. Önünde durduğumu fark edince korkuyla gözlerini bir araya topladı.
"bayan, lütfen" sıska kollarını kaldırdı "sorun çıkarmak istemiyorum"
"hayır, hayır" yavaşça "yanlış bir şey yapmıyorsun" diyorum.
Gözleri hala korku dolu ve zavallı adam için kalbim acıyor. Kim onun kadar talihsiz birinin yanına gidip sebepsiz yere onu dövmeye başlar ki.
Ve o arkadaş grubunun sonsuza kadar birlikte kalmalarını istediğimi düşünmek. Artık inek turtasını hak etmiyorlar.
"o insanların yaptığını yapmayacağım, söz veriyorum" ona kesinlikle zarar vermek istemediğimi belli etmek için ellerimi kaldırdım. Yavaşça eğildim ve birkaç eşyasını toplamaya yardım ettim.
"iyi misin?" onu sorguluyorum, sesim endişeli.
"ben iyiyim" bana hafifçe çürüyen dişlerini göstererek minnetle gülümsedi ama asla yargılayacak biri değilim. Bu zavallı ruhun neler çektiğini sadece Yüce tanrı bilir.
"yiyecek için biraz para istermisin yoksa yeni bir palto istermisin" sweatshirt ün cebindeki yirmi doları kavrayarak onu sorguluyorum.
Ona ailemden çok, çok daha fazla ihtiyacı var. Birkaç kez kemerle vurulmak anlamına gelse bile.
"Gerçekten mi?" şaşkınlıkla soruyor, gözleri büyüyor "zorunda değilsin"
Cüzdanımıda yanımda getirmediğim için kendimi sessizce azarlayarak ona yirmi doları verdim.
"al lütfen" nazikçe elimden aldı "umarım bu sana biraz yardımcı olur"
"ah evet! Olacak" diye gülümsüyor "teşekkür ederim hanımefendi"
"rica ederim" ondan uzaklaşmaya başladım ve yinede Donny nin dükkanına indim.
a) barlar değil mi, b) kapalı değil mi ve c) küçük bir genç kız için yeterince güvenli görünüyormu.
Sert olduğum için kendimle gurur duyuyorum. Sadece fiziksel olarak değil, 1,70 boyunda dikey olarak biraz zorlanıyorum.
Ağlarım ama kimsenin yanında asla.
Gülümseyip etrafındaki birini mutlu edecekken neden ağlayıp etrafındaki birini üzesinki.