Her zamanki gibi abisiyle gül bahçesinde oynuyorlardı . Çok mutluydular. Bu bahçenin kendisi için lanetleneceğini bilmiyordu daha. Abisi ise eline birkaç gül almış dikenlerini koparıyordu tek tek. Abi ne yapıyorsun, diye sordu merakla, Jungkookta cevapladı, "Taç yapacağım senin için" . Kocaman gülümsemesi ile elindeki minik yaralar gerçekten tezattı ama kardeşim için değer diyip duruyordu. Soobin ise abisini hayranlıkla izliyor sanki bu anın her saniyesini kafasına kazıyordu. Çok mutluydu yanında abisi vardı daha ne isteyebilirdiki?
Bu hayattaki en büyük destekçisi hep abisi olmuştu en azından 14 yıllık hayatında. Abisi ise ondan 3 yaş büyüktü. Tacı bitirdim!! dedi Jungkook ve kardeşinin kafasına koydu, kenarıdan sarkan kurdale kesinlikle tacı daha güzel kılıyordu. Jungkook sevgiyle kardeşine baktı. Seni çok seviyorum Soobin hep yanında olacağım hayatın boyunca bunu asla unutma dedi ona ve alnına bir öpücük kondurdu. Hadi eve gidelim dedi sonra çünkü geç kalırlarsa dayak yiyeceğini biliyordu. Bu yüzden hemen yola koyuldular.
Soobin kafasındaki çiçek tacını düşürmemek için ekstra bir çaba sergiliyordu kısaca tatlı bir telaş içindeydi. Jungkook onun bu haline gülmemek için zor duruyor bir yandan da evdekilere yapacağı açıklamayı düşünüyordu. Kapının önüne geldiler, Jungkook elini cebine sokup anahtarı bulmaya çalışırken Soobin üşümüş ellerini ısıtmak için sıcak nefesini iki eline üflüyordu,hava soğuk sayılmazdı aslında ama serindi ve rüzgar esiyordu. Jungkook anahtarı buldu ve kapıyı açtılar, Soobin'i arkasına almıştı eğer ailesi kızgın ise onu korumak için.
İçeri yavaş ve titrek adımlarla girdiler. Jungkook içeriye göz attı,anne ve babaları televizyon izliyordu ve eve geldiklerini fark edince günün stresini atmak,kısaca onları azarlamak istediler fakat kızılacak bir şey yoktu sonuçta tam zamanında gelmişlerdi eve, gözleri Soobin'in çiçekten tacına takıldı. Kısaca istedikleri bahane ellerine geçmişti söylenip durdular. Taçlar ve çiçekler kızlar içinmiş. Neden asla erkek çocuğu gibi davranmıyorlarmış. Jungkook ise bunları daha fazla duymamak için Soobin'i arkasına saklayarak odalarına geçmişti.
Soobin çiçekten tacı çıkarıp bir kutunun içine koydu, bu kutu özeldi onun için. En güzel hatıraları vardı içinde. Ama en çok abisiyle olan hatıralarını seviyordu. Jungkook kardeşinin yanına gelip elini omzuna koydu "Sence tam olarak ne zaman susacaklar?" Soobin güldü ve iç çekti "Muhtemelen ikimizden biri ağlamaya veya kriz geçirmeye başladığı zaman...Bilirsin severler günümüzü mahvetmeyi" Jungkook iç çekti ve kendini yatağa bıraktı "Hadi uyu şimdi kardeşim,emin ol bu hayattan bir gün kurtulacağız." Bir süre sustu ve yutkundu, gözlerini kapadı "Hatta belki de...başka bir hayatta daha mutlu olacağız?"...
Uyumaya çalışıyordu ama başarılı olamamıştı. Düşüncelerini susturamıyordu ve bu onu gerçekten deli ediyordu. Soobin'in de uyuyamadığını fark etti sonunda. Oda yorulmuştu yorulmasına ama uyuyamıyordu bir türlü. Yatağından kalktı ve kitaplıklarına doğru yürüdü. Abisininde uyuyamadığını biliyordu. Soobin okumak için rafından bir kitabı aldı "Abi yarın da dışarı çıkabilir miyiz?" Jungkook kafasını kaldırıp Soobin'e baktı "Hayırdır, neden?" Soobin'in utandığı her halinden belliydi yanakları al al oldu ve alt dudağını ısırdı "Şeyy...Belki beraber Taehyung abiyi ve Yeonjun'u görmeye gitsek diyorumm?" Jungkook güldü kardeşinin bu haline, hala küçük bir çocuk olarak görüyordu onu aslında ama resmen büyümüştü. Hatta aşık olmuştu...Çok hızlı büyüyorlar... "Peki peki gidelim yarın ama testlerini çöz önce. Biliyorsun yükseltmemiz gereken netler var!" Soobin kitabın kapağını açarken oflayıp pufluyordu, veremiyordu dikkatini fazlasıyla özlemişti sevgilisini. Aynı durum Jungkook için de geçerliydi en sonunda Soobin kafasını test kitabının üzerine gömdü. "Sıkıldım ben yaa!" Jungkook da pes etti... veremiyorlardı kendilerini. Kitabını kapattı ve iç çekti "Bende veremiyorum kendimi...yoğun bir haftaydı" Soobin Jungkook'un isyanından güç aldı "Şimdi gidelim mi?!"