1. Bölüm

30 0 0
                                    

İlk öncelikle ben yazarınız Deniz. Bu hikayeyi yazarken bambaşka bir şey istediğimi fark ettim. Sıradan bir erkeğe aşık olan bir kızın hikayesiydi bu, üzerinde çok düşündüm ve son hali bu oldu! Umarım beğenirsiniz...

"Bu gün Frankenstein'lar hakkında konuşmak istiyorum." Dedi tarih hocamız. Aslında aramızdan herkes bir gün bir Frankenstein olabilirdi. Genelde bunlar kendi gönülleriyle gidenler olurdu ama bu Frankenstein'lar tarafından sorun değildi. Evli çiftler bulunduruyorlardı ve bebeklerin beyinlerine o makineden yerleştirirlerse bir kişi daha çoğalmış oluyorlardı. Bu yüzden her ailenin 2 çocuk yapmasını şart haline geldiğini okumuştum. Tarih hocamızın sesi bütün sınıfı doldurunca artık derse odaklanmam gerektiğini anladım.

"Frankenstein'lar her şeyi hesaplayabilirler, bir şehirden bir şehre, bir kıtadan bir kıtaya olan uzaklığı bakarak hesaplayabilme yeteneğine sahipler. Bu yüzden beyinlerinin yerine yerleştirilen makineleri her gün daha çok gelişiyor. Öğrendiğiniz üzere Frankenstein'lara pek güvenmemeliyiz. Öğrencilerimizin bir Frankenstein'la arkadaş olmasını hoş görmeyiz. Frankenstein'lara dair başka bir bilgisi olan var mı?"

Gözlerimi sınıfta gezdirdim. Babası gönüllü olarak Frankenstein'lara katılan çocuk -adının Can olduğunu duymuştum- yavaşça elini kaldırdı. Sosyal hocamız - Sedat Bey mi demeliyim?- elini cevapla der gibi ona doğru uzattı.

"Onların geleceği görebildiğini duymuştum ve bir kıyamet bekliyorlar." Bunu mırıldanarak söylemişti. Buna benzer bir şey duymuştum ama kıyamet beklemekte ne demekti? Belki de hani o etrafı su basacak söylentisi gibiydi ama Frankenstein'ların görüşlerinin hepsi doğru çıkmıştı ve bunu birçok kez ispatlamışlardı. Geçen ayki yıldırım düşmesinden onlar sayesinde kurtulmuştuk. Tabi ki bu insanların onları hoş görmesi demek değildi. Bizim açımızdan onlar bir araya toplanmış canavarlardı.

"Aynen öyle Can." Öğretmen sınıfı süzdü. Bu sessizlik beni biraz korkutmuştu.

"Başka diyeceği olan var mı?" Sessizlik devam etmesi kimsenin bir şey demeyeceği anlamına geliyordu. Hoca yavaşça kafasını aşağıya eğdi ve ağzını açtı. Biraz öylece bekledikten sonra bütün gözlerin üstünde toplandığına emin oldu.

"Bilim adamlarımızın geliştirdiği imha etme makinesiyle bu Frankenstein denen topluluğu yenmeyi düşünüyoruz." Yerimde rahatsızca kıpırdandım ve gözlerimi Can denen çocuğa çevirdim. Yeşil gözleri dolmuştu. Kafasını önüne eğdi ve umursamıyormuş gibi yaptı. Onu gerçekten anlıyordum. Birden elimi havada bulunca hoca bile şaşırmıştı.

"Evet Arya..." Yerimden kalkma zahmetine girmediğim gibi yan gözle Can'a bakıyordum.

"Bazılarımızın sevdikleri..." Bu söylediğim anda Can'nın kafası bana doğru dönmüştü. Gözlerindeki merakı hissetmiştim. "Yani sevdiklerimizde orada onlarla birlikte... B-ben derim ki imha etmek yerine onları kurtarsak?" Bütün sınıfın bana bakması rahatsız etmişti. Yan gözle tekrar Can'a baktığımda bana içtenlikle gülümsediğini gördüm. Bu cesaretimi toplamama yetmişti.

"Bu nasıl olacak?"

"Onların beyinlerine takılan makineyi bizde bulalım. Bizim şartlarımıza göre... Demek istediğim onların beyninden o makineyi çıkarıp insanlara uyum sağlamasını sağlayacak bir makine koyabiliriz. Eğer bunu yaparsak hem insanlar daha mutlu olmaz mı?" Tarih hocamız bu dediğimin üzerine şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı ve haklısın anlamında başını salladı. Gözlerim istemeden Can'a gidiyordu. O ise gözlerini hocamıza dikmiş umutla bakıyordu.

FrankensteinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin