when you are young, they assume you know nothing

32 8 0
                                    

TW❗️ kendine zarar verme, taciz

Donuk ifadesiyle cebinden anahtarlarını çıkarmış, Ardından telefonunu da eline alıp şarkıyı kapatmıştı. Kulaklığı hala kulaklarındayken kapıyı açtı sessizce.

Bugün eve erken gelmek zorunda kalmıştı ki bundan nefret ediyordu. Sevgilisinin arkadaşlarıyla planı çıkmış, bir nevi onu ekmişti. Tabii Jimin böyle adlandırmıyordu bunu.

Eve girdiğinde ses çıkarmadan haraket etmeye özen göstererek ayakkabılarını çıkardı ve odasına doğru yol aldı. Kapısını kapattı, kitledi. Üzerindekilerden kurtuldu, ardından yumuşak uzun bir sweatshirt giydi. Yatağına uzandığında tavanı izledi bir kaç dakika, o sırada kapının çalınmadan zorlanmasıyla yerinden sıçramıştı.

"Kapıyı kitlememeni söylemiştim Jimin."

Eline geçen eşortmanı altına geçirmeye çalışırken çekmeceden çıkardığı ıslak mendil ile yüzündeki çok hafif makyajı silmeye çalışıyordu. Bu sırada kapı zorlanmaya, arkasındaki adamın da sesi sinirli bir şekilde çıkmaya devam ediyordu.

"Kapıyı aç."

Islak mendili çöpe attıktan sonra sweatinin koluyla yüzünü kuruttu. Ardından kilidi açtı. Hızla açılan kapı ve ardından ona doğru yürüyen kalıplı adamla geriye sendelendi.

"Uyuyordum."

"Kapıyı kilitlemen yasak."

Gözlerini kaçırdı Jimin.

"Biliyorum, üzgünüm."

"Üzgün olman yetmiyor."

Ardından görülebilecek en iğrendirici sırıtışı sunmuştu.

"Çok uykum var, iyi geceler."

Oğlan arkasını dönüp yatağına doğru yürüyecekken kolundan yakalanmasıyla olduğu yerde donup kalmıştı.

Adam tuttuğu kol ile birlikte çocuğu hızla kendine çekmiş, arkasından sarılırken elini karnında gezdirmişti. Jimin kendini çekmeye çalışsa da becerememiş gözlerinde birikmeye başlayan yaşlarla öylece kalakalmıştı.

Jimin adamın ellerinden kurtulmaya çalışırken çenesini sıkmış, gözlerinden yaşlar süzülmüştü.

"B-bırak beni"

Adam kulağına eğilmişti.

"Kız gibi davranma Jimin. İyi geceler."

Ardından yanağına iğrendirici bir şekilde öpmüş ve onu bırakıp dışarı çıkmıştı.

Jimin kendine geldikten sonra koşarak Kapıyı kapatmış ve arkasında yere çökerken sweatinin koluyla öpüldüğü yeri yok etmek istermiş gibi güçlükle silmeye başlamıştı. Sessiz hıçkırıklarla ağlıyor, yanağını kanatacak bir şekilde  siliyordu.

Bir kaç dakika öyle geçti. Sonunda derisinin yandığını algıladı ama hâlâ tahriş etmeye devam ediyordu.

Ardından bir mesaj sesi duyuldu,

bir kere

ve bir kere daha.

Jimin sessize almak için sinirle ayağa kalkmıştı ki telefonu eline aldığında gördüğü mesaj kutucuğu ile yatağına çöktü.

Jungkook

: Biliyorum sana bakmamı, beni görmeyi dahi istemiyorsun.

: Ama ben senin için bu kadar kolay vazgeçemem Jimin, özür dilerim.

Ardından Jimin daha kötü ağlamaya başlamıştı. Kafasında yok saydığı, bastırmaya çalıştığı hisleri, düşünceleri gün yüzüne çıkmıştı.

Bazı şeyleri itiraz etmeyi, yok saymayı bir anlığına bırakmıştı. Kendisi olduğu gibi davranmıştı.

Oda içten içe bazı şeyleri istiyordu belki de.

Jimin

Anlamıyorsun

Bana nasıl yardım edebilirsin ki Jungkook?

Onlardan bir farkın olmadığını nerden bilebilirim?

Seni daha aşağıya çekmekten başka bir
şey yapmam

Jungkook

: Sana yardım etmek için elimden geleni yapacağım Jimin.

: Yanımda sen varsan seninle aşağı çekilmekten gram pişmanlık duymam

: Çok klasik gelecek ama

: Ben onlar gibi değilim Jimin. Bunu ne zaman anlayacaksın bilmiyorum ama anlayana kadar burda bekleyeceğim, seni sevmeye devam edeceğim.

Görüldü

O da öyleydi belki, O da herkes gibiydi. Ama Jimin'in içinden bir ses, onun öyle olmadığını fısıldıyordu.

Tıpkı onu okulda ilk gördüğünden beri içindeki sesin güzel şeyler fısıldaması gibi.

Ama o sesi dinlemeli miydi?

Bu sana son seslenişim, bunca yıl beklemişim...

Tous les mêmes - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin