Zona💅
Tt hesabı açtım takip edenleri öpüyomuşum.
@/pffzel....
Jungkook düğüne birkaç saat kaldığı için odasında oturup gergin gergin düşünüyordu. En nefret ettiği gündü bu. Biraz daha odada oyalandıktan sonra çalan telefona baktı.
Sevgilim.
"alo?"
"Jungkook, aşkım. Hadi in herkes seni bekliyor."
Jungkook sıkıntılı bir nefes verip onu onayladı. Telefonu kapatıp aynanın karşısına geçti. Yakalarını düzeltip aşağı inmeye hazırlandı.
Aşağı inerken aklındaki tek şey jimin'di. Onu çok üzmüştü..
Aşağı indiğinde tüm gözler ona ve geline çevrilmişti. Gelin hemen jungkook'un koluna girip gülümsemeye başladı. Jungkook'da zoraki gülümseyip yürümeye başladı.
Masaya doğru ilerlediklerinde alkışlar çoğalıyordu. Arkada sade bir şarkı çalıyordu. Jungkook ve gelin masaya geçip oturduktan sonra memur gelip yanlarına oturdu.
"iyi günde kötü günde...
Evet diyormusunuz?"Gelin mutlulukla kafasını sallayıp "evet" diye bağırdı.
Aynı soru Jungkook'a yönlendirildiğinde Jungkook etrafa bakmıştı. Babasını gördüğü an kaşları çatılmıştı. Onu zorla bu kız ile evlendirmesini asla unutmayacaktı. Babası onu Jimin'den ayırmak için elinden gelen Herşey yapıp tehtid etmişti.
Jimin'i öldürtmekle..
Jungkook'un da başka çaresi kalmadığı için mecburen bu kızla evlenip Jimin'i kaybetmemek için şarta uymak zorunda kalmıştı.
Fakat Jimin'in ne kadar acı çektiğini de biliyordu. Ama elinden buna karşı birşey gelmiyordu.
Onu kendinden uzaklaştırmak için kötü bile davranmasına rağmen Jimin bırakmıyordu onu. Öyle güzel seviyordu ki...Jungkook aklındaki düşüncelere fazla dalmışken aniden irkilip o da "evet" demişti.
Bunu söyledikten sonra hızla kalkıp kimseyi dinlemeden oradan çıkmaya başlamıştı. Arkasından çağırıldığını duyuyordu fakat Jimin ona gelmesini söylemişti. Ve o da merak ediyordu.
Gidecekti.
Geçen yarım saatin sonunda arabasını Jimin'in evinin önünde durdurup derin bir iç çekti.
Arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladı. Saksının altındaki anahatarı aldı. Anahtarın yerini biliyordu. Çünkü Jimin onlar sevgiliyken Jungkook'da eve o olmadığında bile gelebilsin diye oraya bırakıyordu.
İçeri girdiğinde ev boş gibiydi. Ses yoktu.
"Jimin?"
Jungkook seslenmesine rağmen kimse yoktu. Acaba uyuyormudur diye odasına doğru ilerlemeye başladı Jungkook.
Odanın kapısını açtığı an gördüğü görüntü ile öyle şaşırmıştı ki bedeni buz kesilmişti.
Küçük beden karşısında kanlar içerisinde yerde yatıyordu.
Jungkook kendine geldiği ilk anda hızla ilerleyip yanına diz çöktü.
Ensesinden tutup kafasını dizlerinin üstüne koydu. Jungkook daha fazla gözyaşlarını tutamadı. Onun acı dolu gözyaşları, dokunmaya kıyamadığı melek yüze akıyordu.Jungkook jimin'in eline bakınca elinde bir kağıt olduğunu gördü.
Hızlıca açıp, gözyaşlarının bulanıklaştırdığı gözüyle okumaya başladı."Jungkook sevgilim.
Bunu okuduğunda çoktan ölmüş olacağım. Sakın kalkıp hastaneye falan götürmeye çalışma. Çünkü ben öldüm. Beni sen öldürdün Jungkook.
Hani sen bana demiştin ya doğum günüm deki tek dileğim senin yok olman.
Bende bu dileğini gerçekleştirdim Kook.
Artık severmisin beni?
Beni neden sevmedin?
Nedenini belki sende bilmiyorsun.
Gerçi beni kim sever ki?Ama ben seni çok sevdim Jungkook.
Bir gül verdim sana, ama koparmak zorunda kaldım. Benide böyle kopardın jungkook, sana gelmek için ölmek zorunda kaldım.
Eskiden her sana baktığımda koca bir deniz görürdüm. Ben o denize kapıkdıkça sen beni kurtarırdın gülüşlerinle. Ama artık o deniz beni boğuyor Jungkook. şimdi beni kurtarmayı bırak beni denizinde boğan sensin.
Doğum günün kutlu olsun..
En güzel hediye benimkidir umarım. "Bitti..
....
Öpüyorum sizi
Başka bir fic ile görüşmek üzeree
ŞİMDİ OKUDUĞUN
söyle, kaç bahar oldu? | jikook
Teen Fiction"Bir gül verdim sana, ama koparmak zorunda kaldım. Benide böyle kopardın jungkook, sana gelmek için ölmek zorunda kaldım." Mini fic. (1 günde bitirebileceğiniz türden çerezlik bir fic.)