Muhteşem ötesi kitap kapağım için ig:ayberanimations'a teşekkür ederim.Keyifli okumalar.
Kafeye okuldan çocukların gelmesi demek o günün Aybike için bir dakikanın bir saat gibi geçeceği anlamına gelirdi.Biliyordu yine onunla uğraşacaklardı.
"Aybike hadi,ne duruyosun sipariş bekliyor müşteri."
"Tamam Kader abla."
"Buyrun alayım siparişinizi."
"Bize şöyle en pahalısından üç pasta.He öyle senin gibi eziklerin yediği bisküvili pastalardan değil he ona göre.Üç tane de kahve getir.Hadi naş."
"Nasıl konuşuyosun sen benimle terbiyesiz.Ağzını topla."
Aybike yine frenleyememişti kendisini.Yapmaması gerekiyordu,biliyordu ama açlıktan öleceğini bile bilse haksızlık karşısında susmayı beceremiyordu.
Aybike sesini o kadar yükseltmişti ki tüm masaların odak noktası olmuştu bulunduğu nokta.
"Aybike noluyor yine burda kızım.Bu seni kaçıncı uyarışım.Geç şu tarafa.Efendim kusura bakmayın.Ben şimdi çözüyorum problemi."
"Bana terbiyesiz dedi.Ben buraya bunun için mi para ödüyorum.Sizin varoş kafenize geliyoruz,bir de üstüne hakaret yiyoruz.Kalkın çocuklar!"
"Kader abla yemin ederim durup dururken yapmadım.Bana ezik..."
"Aybike yeter!Senin yüzünden kaç müşteri kaybettim bugüne kadar farkında mısın?Çıkar önlüğünü sonra da çık git,bir daha uğrama bu kafeye."
Aybike daha fazla direnmenin sonuç getirmeyeceğini anlamıştı.Önlüğünü çözüp masanın üstüne bıraktı.Okul çantasını alıp hızla çıktı kafeden.
Üzülüp ağlamayacaktı Aybike bu defa."Ağlamak yok Aybike ağlamak yok Aybike.Şimdi seni en rahatlatan şeyi yapacaksın ve kendine geleceksin."
Aybike iki eli kanda da olsa her gün kütüphaneye gider,ders çalışır kafasını dinlerdi.Galiba insanların seslerinden uzaklaşıp sadece kendisini duyabildiği tek yer olduğu için en çok orada güvende hissediyordu.Yol boyu kendine telkinler vermişti.Babasının ölümünden sonra annesi 3 aylık kardeşi Umut'a bakmak zorundaydı ve çalışamıyordu.Abisi de kendisi gibi okuldan fırsat buldukça inşaat,seyyar satıcılık gibi işler yapıyordu ama bu para onları geçindirmeye yetmediği için Aybike de çalışmalıydı.Bundan sonra ne yapacağını tasarlayan düşünceler eşliğinde kütüphaneye ulaşmıştı.Hemen her zaman oturduğu köşeye oturmuş ve kitaplarını ve kalemlerini masanın üstüne bırakmıştı.Geleceğini kendi elleriyle inşa etmek için bu tek yoluydu.
Aradan geçen bir saatte okuduğu kolejin öğrencileri burayı doldurmaya başlamışlardı.Aslında paranın gücü onları ders çalışmaya mecbur bırakmıyordu ama okul geneline bir grup projesi verilmişti,kazanan gruba yurtdışı gezisi ödülü verilecekti ve iki gün süresi kalmıştı.Aybike hiçbir gruba dahil olmamış,sadece üniversite sınavını düşünüyordu.
Aybike sorular içinde boğulurken yorulan gözlerini ovuşturmak için gözlüğünü çıkarmıştı.Tam karşısında denk geldiği bir çift gözle karşılaştığında her zman olan şey olmuştu.Kalbinin içinde binlerce kuş kanat çırpıyordu sanki yine ve bu sadece onu görünce oluyordu.Çocuk yanlış anlamasın diye bir dakikanın sonunda gözlerinin üstündeki gözlerini çekmiş ve başını öne eğmişti.Telefonun ekranından kendine bakmaya çalışmış ve dağılmış saçlarını toplamak için başını tekrar kaldırdığında yine bakışlarını üstünde yakaladı çocuğun.Aybike kızıl saçları beyaz teni ve kendine has gülüşüyle bu çocuğun bir masal kahramanı olduğuna inanıyordu.Onu ara sıra burda görüyordu.Sık sık ders çalışmaya değil ama kitap okumaya geldiğini fark ediyordu.Her defasında karşısına oturur ve sık sık göz göze gelirlerdi ama Aybike bu çocuğun kendisine sevgi duyma ihtimalini bir kere bile aklından geçirmemişti.Şimdi yanındaki grup arkadaşı olan pahalı parfüm kokulu marka ayakkabılı lüks ceketli kızları görünce acı gerçekle bir kere daha karşılaşmıştı.Demek projeyi kazanırsa bu kızlarla çıkacaktı yolculuğa.Ne şanslılardı!
Aybike ara ara gözlerini çocuktan ayırsa da o,karşısında bir Yunan heykeli gibi dururken aklını derse veremediğinden sık sık onu seyre dalıyordu.Okulda hiç görmezdi onu.Bu kütüphaneyi bu kadar sevmesinin,buraya bu kadar istekli gelmesinin sebebi farkında olmasa da belki de buydu.Onu görme ihtimali... Onun varlığını hissetmek burayı bu kadar huzurlu kılıyordu belki de,kim bilir?
Aybike,titreyen telefonuyla daldığı rüyadan uyanıp eline dayadığı başını çocuktan kaldırıp arayana baktı.Annesiydi.Hemen telefonu alıp dışarı fırladı.
"Gelirken kardeşine bezle o her zaman ki mamadan al,çok geç kalma Aybike hadi!"
"Tamam anne."
Kovulduğunu söyleyememişti ve bunları alacak parası henüz yoktu.
Eliyle başını ovuşturup derin bir nefes alıp verdi.Tuvalete girip yüzünü yıkadı.Aynadaki ifadesine bakıp burukça gülümsedi.
"Şu haline bak.Fakirsin,çirkinsin ve aptalsın Aybike.Mutluluk,aşk senin neyine ya?"dedi.Tuvaletten çıkanlar,kendi kendine konuşan genç kıza garipseyen bakışlar atıyordu.Yerine geçtiğinde onun gitmiş olduğunu gördü.Birden anlamsızlaşmıştı her şey,gitmenin vakti geldi diye düşündü.Kitabını çantasına koyacakken arasından yere düşen zarfı eline aldı şaşkınlıkla.Üstünde
"Aybike'ye..." yazıyordu...Yine bekleriz efendim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilinmeyen bir adamın mektubu | ayber
Teen Fictionbir mektup düzeltir mi her şeyi,yoksa var olanı da yıkıp geçer mi?