"Bilmek, tanımak istemez misin Hz. Rabiayı?"
Bugün/İstanbul
Boşluğa bakarken babamın sesiyle irkildim. Ses vardı ama cümleler yoktu. Ne dediğini anlamamıştım. Gözlerimi boşluktan alıp bu kez aynı boşluğa bakar gibi babama baktım öylece. Benim dalgın olduğumu fark etmiş olacak ki yanıma oturdu.
"İyi misin meleğim?"
Bir an kendime geldim ve bir an gözlerimi kaçırıp tekrar baktım babama.
"İyiyim"
"Dalgınsın."
"Bilmem dalmışım öyle."
"Bir sorunun mu var meleğim?"
"Ha-hayır. Öyle dersleri falan düşünüyordum."
"Bu akşam yemeğe gidelim mi annen, sen, ben?"
Bu soru benim ölümüm olmuştu sanki. Hayır desem huysuzluk yapan küçük kızlar gibi olacaktım. Evet desem yine bütün akşam tartışmalarını dinleyecektim. Sahi annemle babamı bildim bileli hep tartışıyorlardı ama konu neydi? Neydi alıp veremedikleri? Neyi çözemiyorlardı? Ne konuda anlaşamıyorlardı? Bildiğim tek şey bağrışmalar ve sık olmamakla beraber ufak şiddetler. Gerçi ufak şiddetler diyorum ama şiddet şiddettir. Ne olursa olsun güzel bir yanı yoktu.
Bu kadar anlaşmazlığa rağmen neden hâlâ sürdürüyorlardı bu evliliği? Benim için mi? Yok artık. Ben ufak bir kız çocuğu değilim ki. 24 yaşında gayet olgun düşünen, aklı başında genç bir kızdım artık. Bir an sormak istedim fakat bunlarla kafa patlatmak istemediğimden vazgeçtim ve birden"Olur" dedim.
Babam yüzünde ufak bir gülümsemeyle karşıladı bu cevabımı.
"Pekâlâ hazırlan o zaman. Ben gidip annene de haber vereyim."
"Tamam" dedim ve odama çıktım.
Kapımı kapatıp dolabıma yöneldim ve açtım. Kıyafetlerime göz gezdirdikten sonra dolabımı geri kapatıp yatağa oturdum ve derince iç çektim.
Hiçbirini istemiyordum. Ne kıyafet seçmek, ne onları üstüme giymek, ne makyaj yapmak, ne saçımı yapmak.. Bunların hiçbirini istemiyordum. Ne istiyordum onu da bilmiyordum.
Kalkıp aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Üzerimdekiler de fena değildi. Bunlarla pekâlâ yemeğe gidebilirdim. Babamın bizi az çok nereye götüreceğini tahmin ettiğimden üzerimdekiler orası için ne çok sıradan ne de çok abartılıydı. Sadece at kuyruğuyla bağladığım saçlarımda bebek saçlarım elektriklenmiş gibi gözüküyordu. Elime biraz saç sabitleyici köpüğü sıktıktan sonra bebek saçlarımı düzeltip sabitledim. Şimdi gayet düzgün duruyordu saçım. Cep telefonumu cebime koyup aşağıya salona indim.
Babam salonda oturmuş annemle beni bekliyordu."Ben hazırım"
Babam bana baktı
"Kıyafetlerini değiştirmemişsin."
"Üzerimdekiler kötü mü?"
"Yok hayır. Sen de annen gibi bir giydiğini bir daha giymezdin ya da dışarıya çıkacağımız zaman hemen gidip kıyafetlerini değiştirirdin. Son zamanlarda artık eskisi gibi olmadığını farkediyorum."
"Olgunlaştıkça bunlara olan ilgimi kaybediyorum sanırım. Tüm bunlar bana artık boş geliyor."
"Biraz annenle de konuşsan olmaz mı?" dedi sitemle gülücüğü birbirine karıştırarak.
"Sence annem değişir mi baba?"
"Sen değişebiliyorsan annen de değişebilir bence."
"Yine hangi konuda batıyorum gözüne Selçuk?"