4. Bölüm
-"Rüzgar'ın selamı var."-
"Ben katil değilim."Şimdi ise herkesin aklında aynı soru vardı.
Bayılmış mıydı, ölmüş mü ?...Üçümüzde şaşırmış bir şekilde önümüzde duran kanlar içindeki Rüzgar'a bakıyor, hiç birimizin hareket edecek kadar cesareti olduğunu sanmıyordum. Sadece benim birkaç saniyeliğine Metin ve Barış'a baktığımı, ikisinin de kilitlenmiş gibi önümüzdeki Rüzgar'a baktığını gördüğümü hatırlıyorum. Ondan sonra da hiçbirimizin ne hareket etmeye, ne de konuşmaya cesareti kalmamış, neredeyse 15 dakikadır önümüzdeki ölmüş mü, bayılmış mı bilmediğimiz Rüzgar'ın kanlı bedenini inceliyor, korkuyla bakıyorduk. Upuzun sessizlikten sonra duyduğum çok tanıdık sesle yerimden sıçradım.
"Açelya."Ses korku doluydu. Hemde sadece korku değil, endişe, kaygı ve korku doluydu. Sanırım 15 dakikadır kullanmadığım sesimi, uzun bir sessizlikten sonra kullanmam gerekiyordu. Kekeleyeceğim çok belli olan sesimle konuşmak için ağzımı araladım.
"Efendim."
7 harf, 1 kelime... normalde çok kolay gözüken o kelime ağzımdan zar zor çıkmış, neredeyse narkozlu gibi zorla konuşmuştum. Gelecek cevabı içinde bulunduğumuz durumdan dolayı hemen beklemiyordum. Tekrar kısa bir sessizlik ve tekrar okulun duvarlarında yankılanan bir ses. Ama bu ses, bu ses... daha çok korku doluydu.
"Şey, Nabızını kontrol etsek mi artık ?"
Metin! Metin'di bu, Metin'in sesiydi.
Şimdi Metin'in söylediği şeye odaklanmam gerekiyordu. Nabızını kontrol etmemiz gerektiğini söylemişti. Ona göre de ya hastane'ye götürecek, ya da... bilmiyorduk işte. Bir sonuca ulaşmamız gerekiyor, onun içinde nabızını kontrol etmemiz gerekiyordu. En önde ben vardım, benim kontrol etmem gerekiyordu. Diğerlerinin eli dahi değmemeliydi. Sadece ben. Biraz daha yerimde durduktan sonra neredeyse durmaktan ağaç olmuş bedenimi hareketlendirdiğim anda yavaş ve ses çıkarmamaya çalışan adımlarla Rüzgar'ın kanlı... Rüzgar'ın yerde yatan bedeninin yanına yaklaşıyordum. Yaklaştıkça içim korku doluyordu, yaklaştıkça içimi şüphe dolduruyordu. Yavaş yavaş Rüzgar'ın bedeninin yanına geldiğimde yere eğildim ve biraz inceledim. Bu kadarına gerek yoktu. Bu kadarına cidden gerek yoktu. Hele ki benim gibi gereksiz biri için. İnceledim, İnceledim... Ama dokunmaya cesaret edemiyordum. Fakat görevi ben kendi isteğimle üstlenmiştim, ben kontrol edecektim. Yavaşca elimi, yasladığım dizimden çekip, bileğini elime aldım. Nabızının olduğu yere baş parmağımı koyarak, tenimde kalp atış hızında bir atış olması için dua ediyordum. Kontrol ettiğimde.Atıyordu!
O an hangi duyguyu yaşayacağımı bilmiyordum. Barış'a mı kızmalıydım, korkmalı mıydım, üzülmeli miydim ya da mutlu mu olmalıydım ? Buldum! Belki de ortamı yumuşatmak için minik bir şaka yapmalıydım.
Yüzümdeki o mutlu ifadeyi silip yerine üzgün ve endişeli bir ifade yerleştirdim. Yavaşca ayağa kalkıp, arkamı döndüğümde ilk Barış'ın gözleriyle gözlerim buluşmuş, korku dolu gözlerini ve yüzünü görmüştüm. İlk başta yapmakla yapmamak arasında kalmıştım. Riskliydi çünkü, böyle bir ortamda böyle bir şaka yapmak. Ama sonra ortamın yumuşaması için gerekli olduğunu düşünmüştüm.
"Atmıyor..."Ağzımdan çıkan kelimenin ağırlığı Barış'ı tekrar endişelendirmişti. Barış o an ne yapacağını bilemeyip koşarak yanıma geldiğinde bana sarılmaya ve sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Açelya, özür dilerim ben... ben cidden özür dilerim. Kendimi kaybettim ben..."
Bunları söylerken bende çıldırıyor gibi bir ifade takınmış, çıldırıyor gibi davranıyordum. Barış bana sarılmaya çalışıyor, ben ise iki elimi yumruk yapmış kendimden uzaklaştırmaya çalışıyor, bir şeyler söylüyordum,
"Hayır, git burdan. İstemiyorum seni artık. Katilsin sen."
ki, tam o sırada bomboş koridorda ağlamanın büyük bir kahkaya dönüşmesinin yansıması duyuldu. Bu ses bana aitti. Sanki Nanno'nun o tahmin ettiğiniz sahneleri gibiydi. Ürkünç.
Barış ilk anlamaz gözlerle bana bakmaya başlamış, ve sanırım delirdiğimi düşünmüştü. Ben kahkahalar içinde gülerken, Barış'ın ne yapacağını bilemeyen suratına bakıyordum. Sonra gülmeme bakılırsa şaka yaptığımı az da olsa anlamış gibi yüzüne rahatlamış bir ifade takınmış, öyle olmasını umuyordu. Sonra düşündüğümde, karar verdim.
Artık şaka yaptığımı açıklayıp bu korku ve gerilim dolu anı bitireceğimde bir anlığına gözümün arkaya, yani Metin'e kaymasıyla bilmem kaçıncı şoku yaşamıştım.