1

681 49 44
                                    

Temmuz ayının hiç şaşırtmayan sıcağını aldırmazdan, henüz yorucu işinden yeni ayrılmayı başarmış iken, Tokyo'nun çok bilinmedik sığ sokaklarında yürüyordu İsagi. Gün boyunca oturduğu sandalyesinden kalktığı andan beridir sızlayan bacakları umutsuzca onu taşırken aklından geçen tek şey bir bardak soğuk suyun ne kadar iyi gelebileceğiydi.

Normalde küçük bir köyden gelen İsagi, ailesinin baskısı ve ısrarları ile iş bulmak adına kısa bir süre önce Tokyo'ya taşınmıştı. Hala kalabalık ve işlek sokaklara alışmış değildi bu yüzden iş yerine her ne kadar uzak dahi olsa insanların tercih etmediği mahallelerden birine taşınmıştı. Açıkçası diğerlerinin buraları neden sevmediğini henüz anlamış değildi, belki çete üyeleri olarak gördükleri iri yarı insanlar yüzünden- ki İsagi sonuna kadar aslında Barou ve diğerlerinin iyi insanlar olduğunu savunabilirdi- ya da sokakların, diğer gezdiği bölgelere kıyasla, biraz daha bakımsız olmasından olabilirdi. Çocuk yetiştirmek için ideal bir yer değildi elbette ama İsagi'nin hayalleri arasında bir çocuk yer almadığından genç adam bu etkenleri pek sorun olarak görmüyordu.

Yüzünü yakan sıcağı biraz olsun rahatlatmak adına elini yelpaze olarak kullanırken biraz ötede bulunan küçük bir market gözüne çarptı. Her ne kadar eve ve işe gitmek için bu sokaklardan geçiyor olsa dahi etrafını gözlemleyen biri sayılmazdı, bu marketi ilk defa görüşüydü. Serinlemek adına hızlı adımlarla markete ilerlemeye başladığında neredeyse sokaktaki taşlardan birine takılıp yüz üstü yere düşmüştü.

"Hoş geldiniz!" Kasada büyükçe gülümseyen kadın İsagi'yi her müşteriye yaptığı gibi selamladı. İsagi hafifçe başını eğerek onu selamladıktan sonra serin dükkana giriş yaptı.

Bir bakkal kadar küçük değildi ama gelişmiş bir market kadar da büyük sayılmazdı içerisi. Raflar boyu dizilmiş ürünlere bir göz atarken sonunda içeceklerin sergilendiği buzdolabına varmış, sevdiği aromalardan birini seçerek kasaya ilerlemişti.

Kasiyer kadın gülümsemeye devam ederek içeceği okuttu ve ekranda görünen sayıyı sesli bir şekilde İsagi'ye iletti. Mavi gözlü alfa cebinden çıkardığı cüzdanı ile ödeme yaptıktan sonra dükkandan ayrılarak kapının hemen yanında duran banklardan birine oturdu.

Yorucu bir gün geçirmişti. Havanın bu denli sıcak olması da işine gelmiyordu. Soğuk içeceği bir süre sıcaktan kızarmış yanaklarına bastırdıktan sonra açarak tek dikleyişte bitirdi.

Biraz geriye yaslanarak bankta rahat bir pozisyon aldı ve gün boyunca tuttuğu nefesini rahatça verdi. Elinde olsa şuracıkta kıvrılıp uyurdu ama bu etik olmadığından dolayı sadece gözlerini kapatarak dinlendirmekle yetindi.

"Meguru, sana dükkanın önünü düzenlemen gerektiğini söylememiş miydim?" Bir kadın sesi duyuldu, İsagi umursamadan sadece gölgede esen hafif rüzgarla rahatlamaya devam etti.

Kadının sesinden sonra homurtular duyuldu, genç hir adamın sesiydi. Sonrasında ise birkaç metalin yere konma ve toprağa batan cisimlerin sesi duyuldu havada. Hafif bir müziğin mırıldanması ve sonrasında İsagi'nin burnunu gıdıklayan tatlı bir koku.

Mavi gözler yeniden açıldığında karşı dükkan, bir çiçekçi, çalışanlarından birinin yüzünde insan dışı mutlu bir gülümseme ile dükkanın önündeki vazoları düzelttiğini gördü. Karamel ve çocuksu süt kokusunun havada umursamaz bir şekilde yayılışından ötürü İsagi karşısındaki kişinin bir omega olduğunu kolayca çözmüştü.

Sarı gözler mutlulukla parıldar iken Dünya'dan bir haber önündeki çiçeklerle konuşuyordu, gülümsemesi bir an olsun solmamış, narin beyaz elleri ile camın önündeki çiçeklerin yerini yeniden ve yeniden bıkmadan değiştirmeye devam etmişti.

Belki dakikalar belki de saatler geçmişti... İsagi önündeki melekten bir türlü gözlerini alamadı.

"Ah, demek tatlı aşkın duygusu da böyleymiş."

Flower Boy 꽃소년 'BachiSagi, ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin