Bölüm-2: Keskin Acı

13 1 0
                                    

  Mani rüya gördüğünü sandı, öyle olmasını istiyordu. Ama boğazındaki keskin, tarif edilemez acı, basit bir rüya için oldukça gerçekti. Işık Mani'ye gittikçe yaklaşıyordu ama yaklaştıkça ufak parçacıklara bölünüyordu. Işık hüzmeleri Mani'nin etrafından süzülüp geçiyordu. Görsel bir şölen yaşandığını söylemek çokta yanlış olmazdı. Beyaz ışık hüzmeleri yavaşça renk değiştiriyor, mavi, pembe arası bir tona bürünüyorlardı. Mani'nin içinde bulunduğu karanlığı aydınlatıyorlardı. Oldukça gösterişli olan bu görsel şölen anlamsız gelse de, Mani'ye acısını unutturmuştu. Bu şölen göze oldukça hoş gelse de ışık hüzmeleri yavaşça sönükleşiyor, yerini garip anlaşılmayan bulanık görüntülere bırakıyordu. Bu görüntüler sanki çeşit çeşit yaşanmışlıklar barındırıyordu. Sanki Mani'nin hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Ama bir gariplik vardı, görüntüler her ne kadar ona aitmiş gibi hissettirse de, bir o kadar uzak hissettiriyordu. Görüntüler yavaşça içine nüfuz ediyordu. Mani içinde bir şeylerin oturduğunu hissetmeye başladı. Sanki ona ait ama kayıp olan yaşanmışlıkları geri geliyordu. Yavaşça görüntüler silinmeye başladı. Karanlıkla baş başa kalmıştı. Boğazındaki acının yavaşça dindiğini hissediyordu. Gözlerini kapatıp kendini karanlığa bıraktı, tüm bu olanlar onu ölümü çağrıştırıyordu. Daha birçok hedefi vardı. Sue ile güzel vakitler geçirecek, yıldızlara dokunan bir krallık kuracaktı...

  Yavaşça gözlerini araladı. Karanlıktan dolayı tam seçemese de karşısında kaldığını odanın tavanı duruyordu. Boğazında sıcak bir sıvı hissetti, elini attığında eline bulaşan bu şeyin kan olduğunu anladı. Biri onu uyurken öldürmeye mi çalışmıştı? Nasıl hala canlıydı? Peki ya Sue, ona nolmuştu?  Şaşkınlığını atıp hızlıca yatağından doğruldu, kafasını sağa çevirdiğinde Sue ona dehşet dolu gözlerle bakıyordu. Çokça korkmuş, oldukça irkilmişti. Mani, Sue'nin elinde hazineden aldığı tırpanını gördü, kana bulanmıştı. Onu öldürmeye çalışan kişi Sue miydi? Sue yüksek bir sesle:
"- Boğazını kestiğim halde nasıl canlı olabilirsin, nası bi' saçmalık bu! Ne tür bi yaratıksın!" diye panikle bağrınmaya başladı.
Mani tüm bu olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Çocukluğundan beri sevdiği, her şeyini adadığı kız neden bunu yapmıştı, ne gibi bir sebebi vardı? Sue korkuyla uzaklaşmaya başladı. Ne olup bittiğini anlamıyordu, tüm bunlar bir kabus olmalıydı, her şey saçmalıktan ibaretti. Mani yavaşça ayağa kalktı, öfkeli değildi sadece olan bitenlere anlam vermeye çalışıyordu. Mani titrek bir ses tonuyla
"- Niye?" diye sordu.
Sue dehşete düşmüş şekilde ona bakıyordu. Cevap verebilecek kadar konuşamıyordu. Mani tırpanı Sue'nin elinden aldı. Sue, onu öldüreceğini düşünüyordu, yalvarmaya başladı. Mani öfkeli bir ses tonuyla:
"- Kaybol!" diye bağırdı. Sue hızlıca yayını alıp koşarak oradan uzaklaştı.

 Mani yatağa geri oturdu. Tüm bu olanları kavramaya çalışıyor, mantıklı bir çıkış yolu arıyordu. Sue'nin beyni mi yıkanmıştı? Yıkanmışsa neden dehşete düşmüş şekilde ona bakmıştı? Tüm bu karmaşanın içinde oldukça dingin bir ses yükseldi:
"- Sakin ol evlat, insanlara asla güven olmaz."
Bu ses Mani'nin kendi sesine benziyordu. Ayrıca dışarıdan gelmiyordu, tam kafasının içinde belirmişti bu ses. Mani kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aynı ses:
"- Ben senin geçmişten gelen bir parçanım. Az önce gördüğün tum o görüntüler senindi. Senin hatıralarındı." dedi.
Mani olan bitenleri anımsamaya başlamıştı. Eksik parçalar bir bir yerine oturuyordu. Bu sesin sahibi Yüce Kral Benda idi. Benda efsaneye göre 734 yıl önceki savaşta dünyayı kurtaran, tüm uluslara refah ve rahatlık getiren efsanevi savaşçıydı. Ama tüm bu hikayeler ve efsaneler sadece bir saçmalıktan ibaret değil miydi? Benda astları tarafından ihanete uğramadan önce kendine oldukça güçlü bir reenkarne büyüsü yapmıştı. Fakat bu büyünün zayıf bir yanı vardı; olanları hatırlayabilmek için ölmesi gerekiyordu. Fakat bir aksilik olmuştu, büyü tamamen düzgün çalışmıyordu. Mani'nin Benda olması gerekiyordu fakat böyle bir şey söz konusu bile değildi. Ne kişiliği geçmişti, ne de düşünceleri. Mani şuan Benda'nın hatıralarına sahip olan birisinden farklı değildi. Zaten anılara net şekilde sahip değildi. Anılar silik silikti. Benda:
"- Demek öyle. Yeterince güçlü değilmişim." dedi.
Mani:
"- Şimdi ne olacak, bedenimi ele mi geçireceksin?" dedi.
Benda:
"- Hayır, bu sahte dünyadan oldukça sıkıldım. Bunca yıl boyunca Dünya'yı uzaktan gözlemledim. Onları kurtarmama rağmen, onlara güzel hayatlar sunmama rağmen asla doymadılar. Hep daha fazlasını istediler. İnsanlar oldukça iğrenç varlıklar." dedi.
"- Anılarımla beraber güçlerim de sana geçmiş olmalı. Bu güçlerle nasıl işler yapacağın sana kalmış ister intikam alırsın, ister bu bitik Dünya'yı güzelleştirmeye çalışırsın." diye ekledi.
Mani:
"- Peki ya tırpan, bu da senin silahın mıydı?"
Benda:
"- Kendine oldukça güzel bir silah bulmuşsun. Bu tırpanı hiç görmemiştim, ama içinden dolup taşan gücü hissedebiliyorum. Umarım tüm bu güçle pişman olmayacağın bir hayat geçirirsin. Kendine yaşamaya değer bir sebep bulur, bunun doğrultusunda yaşarsın. Ayrıca unutma evlat, insanlara asla güven olmaz...

 Benda'nın sesi kaybolmuştu. Sanırım tüm bu garip olaylar buraya kadardı. Mani tekrar yalnızdı. Tüm bu konuşmalara rağmen, hala yaşananlar mantıklı gelmiyordu. Sue'nin intikamı reenkarne olmak için Benda'nın planı mıydı? Hayır, öyle değildi. Eğer öyle olsaydı Benda her şeyi sessizce Mani'ye bırakmazdı. Onu ele geçirmek için en ufak çaba bile sarfetmemiş, üstüne ona büyük bir güç bahşetmişti. Öyleyse Sue ona kendi isteğiyle ihanet etmişti. Bu ihanetin tutarlı bir yanı yoktu. Mani olan bitenleri kabullenmeye çalışıyordu. Ama öylece yapamıyordu, öylece sıyırıp atamıyordu. Mani'nin gözlerinden yavaşça birkaç damla gözyaşı süzülmeye başladı. Sanki bu damlalarla içinde ölen bir şeyleri atıyordu. Değersiz fazlalıkları, bedeninden uzaklaştırıyordu.
Mani o gece ölmemişti ama duyguları ölmüştü...

  Mani sabaha karşı dur durak bilmeyen sorgulamaların ardından kafasını toplamıştı. Ama ne eski neşesi vardı, ne de eski pozitifliği. Karanlık birisine dönüşmüş, oldukça soğuk bakışlarla bakıyordu etrafa. Handan çıkarken parayı ödemek için hancıya yöneldi. Hancı, Mani'nin üstünde kanla kaplanmış kıyafeti görünce irkildi. Ayrıca dün gelen çocuktan oldukça farklı birisi duruyordu karşısında. Dün beraber geldiği kızın gece yarısı, oldukça acele bir şekilde çıkarken gördüğünü anlattı. Mani cevap vermeden parayı bırakıp handan ayrıldı. Hayata dair bi amacı kalmamıştı, artık kaybedecek bir şeyi de yoktu. Tüm bunlar güç arzusuna dönüştü. Yeterince güçlü olsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Ne ailesini kaybedecek, ne de böyle bir ihanete uğrayacaktı. Ayrıca yeni güçlere de sahipti. Bunları test etmek istiyordu. Fakat bulunduğu krallıkta insanlar kafasına göre yaratık kesemiyordu. Bunun için bir çeşit oluşuma katılmak zorunluydu. Bu oluşuma; "Maceracılar Loncası" deniyordu. Bu oluşuma katılan kişiler bir nevi krallık için çalışan insanlara dönüşüyordu. Emir almadıkları gibi düzenli para da almıyorlardı. Kendi istekleri doğrultusunda çeşitli avlama görevlerini tamamlayarak, görevlerin büyüklüğüne göre paralar kazanıyorlardı. Mani loncaya doğru yola koyuldu. Loncadan içeri adımını attığında sahip olduğu bu karanlık aura insanları ürkütmüştü. Resepsiyona doğru yöneldi, katılmak istediğini belirtti. Görevli birkaç sınavdan bahsetti, bu sınavlar doğrultusunda en düşük 3 kademeden birine sahip olacak, yavaşça kademeleri tırmanacaktı. Daha yüksek kademeler, daha yüksek para bir yana, daha zorlu görevler demekti. Mani sınava hazırlanırken, arkada bulunan maceracıların birinden bir ses yükseldi:
"- Hey çocuk, burası oyun parkına mı benziyor?" bu cümleye diğer insanların kahkahaları eşlik etti. Mani durumu içinde sorguladı, tüm bunlar bir sirk gösterisi miydi?
Mani yavaşça adama doğru yöneldi, adam bu karanlık aura karşısında güçlü durmaya çalışıyordu. Maceracının yüzünde hissettiklerine rağmen, pek ciddiye almıyormuş gibi bir ifade vardı. Hala onu bir çocuktan öte görmüyordu. Mani kafasını yukarı kaldırdı, soğuk gözleriyle adamı süzdükten sonra yakasından tutup duvara doğru fırlattı. Adam duvara çarpıp yere yığıldı, Mani tekrar adama doğru yöneldi. Adam dehşete düşmüş şekilde sürünerek köşeye geçti, kaçmaya çalışıyordu. Etraftaki maceracılar ne olup bittiğini kavrayamamıştı. Mani dün olanların öfkesini çıkarıyormuş gibiydi, bir nevi kendini rahatlatıyordu. Adamı tekrardan yakaladı, o sırada içeri lonca başkanı girdi. Oldukça güçlü bir aurası vardı. Mani'ye dönüp durmasını söyledi, Mani başkanı kaale almadı. Adamı tekrardan yakaladı, adam hayatı için yalvarıyordu. Başkan Mani'yi durdurmak için bileğinden yakaladı. Bu Mani'ye etki etmemişti, eline sinirini çıkarabilceği bir hedef daha geçmişti sadece. Adamı dışarı doğru fırlatacakken başkan zarar görmemek için elini geri çekti. Kendini dışarda ağrı içinde bulan adam hiç durmadan koşarak oradan uzaklaştı. Mani başkana baktıktan sonra resepsiyona geri yöneldi. Başkan diğer görevliye yönelerek ne olup bittiğini sordu. Olanları öğrendikten sonra başkan Mani'ye yaklaştı:
"- Hey evlat, sınava gerek kalmadı." dedi.
Resepsiyona dönüp "Bu çocuk artık Kuvars bir maceracı. Belgeleri hızlıca halledin." diye ekledi.
Maceracılar arasındaki sıralama ise şu şekildeydi:
(Yukarıdan aşağıya seviye yükselecek şekilde:)

Bakır
Çelik
Zümrüt
Kuvars
Uridyum
Atium
Platin
Mitril

  Olanlar karşısında herkes şaşırmıştı. 4. seviyeden başlayan bir maceracı, daha önce neredeyse görülmemiş bir şeydi. Loncada seviye sayısının az olmasına karşın, seviye atlamak oldukça güçtü. Mani seviyesine uygun en yüksek görevi istedikten sonra loncadan ayrıldı. Gücünün bir kısmını görmüştü, görmekle kalmayıp az da olsa test bile edebilmişti. Mani kendini rahatlamış, tatmin olmuş hissediyordu. Görevine doğru yola koyuldu. Karşısında insan değil bir yaratık olacaktı. Dolayısıyla kendini tutmasına da gerek kalmayacaktı. Gücünün sınırlarını zorlayabilecek bir fırsat geçmişti eline. Bunu değerlendirmekten çekinmeyecekti...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Klaveria KingdomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin