Special Chapter.

797 88 47
                                    

Hyunjin, evinde güzel karısı ve tatlı çocuğuyla oturuyordu. Neşeliydi, evet neşeliydi. Biriciği ölmüştü ama Hyunjin'in bundan haberi bile yoktu. Felix'e ne olduğunu sorma tenezzülünde bilinde bulunmamıştı. Evet, bir zamanlar onun için dünyayı yapabileceği, herkesi karşısına alabileceği, gerekirse ölebileceği biriciğini merak bile etmemişti. Acımasızdı Hyunjin. Çok acımasızdı, ama Felix onu böyle bile sevmişti. Hyunjin çocuğumun anaokulu ödevine yardım ediyordu, minik bir boyama ödevi vermişti hocası. Resimde; minik sarı civcivler olacaktı, ve bu yavru civcivler başında anne ve babası olacaktı.

"Baba, civcivler neden sarı?"

"Çünkü civcivler saflardır, o kadar saflardır ki ışıl ışıl parlayan sapsarı tüyleri vardır."

Hyunjin biliyordu. Felix'in aklına geldiğini biliyordu. Ama bilmemiş gibi yapıyordu. Korkuyordu çünkü, pişman olurum diye korkuyordu eğer onun hakkında düşünürse. Korkaktı Hyunjin.

Çocuğuyla yaptığı minik boyamadan sonra çocuğunu yatırdı ve eşinin yanına uyumaya gitti.

***

Sabah olduğunda kahvaltısını edip eşi ve çocuğuna minik bir öpücük kondurup işe gitti. Bir kaç saat geçtikten sonra geç olduğunu fark edip çıkmak için ceketini aldı ve çıkış kapısına doğru gitti. Tam kapıdan çıkacakken bir bağırış duydu.

"Efendim!"

Hyunjin duyduğu sesle arkasını döndü.

"Noldu?"

Çalışan cevap verdi.

"Şey bu gün size bir kutu içinde bir kaç tane mektup geldi. Size vermem söylendi." dedi elindeki kutuyla.

Hyunjin, çalışanın elindeki kutuyu aldı.

"Tamam sen gidebilirsin."

Hyunjin elindeki kutuyla arabasına bindi.

"Eve gidince okurum."

Okumadı.

1 gece oldu. 1 gün oldu. 1 hafta oldu. 1 ay oldu.

Okumadı.

Fakat 1 yıl sonra Hyunjin fark etti. Onu 1 yıl boyunca bekleyen tozlu kutuyu fark etti. 1 yıl boyunca aklına bile gelmeyen kutuyu fark etti.

Bu sefer okudu Hyunjin.

İlk önce tozlu kutuyu açıp içindeki bir kaç mektubu çıkardı ve kenara koydu. Kutuyu kenara çektikten sonra ilk mektubu eline aldı. Üstündeki yazıya baktı "One" yazıyordu. Hyunjin saçma buldu bunu. Korede yaşayarken neden İngilizce yazar ki biri diye düşündü.

Unutmuştu. Biriciğinin İngilizce aşkını unutmuştu. Felix, Avustralyalıydı ve İngilizceyi her zaman çok sevmişti. Hyunjine hep İngilizce öğretmek isterdi. Tabii Hyunjin her zaman ertelerdi.

Hunjin okumaya başladı, ilk başta anlamadı. Ama kelimeler uzadıkça, cümleler çoğaldıkça anlamaya başladı bir şeyleri.

1 mektup okudu, 2 mektup okudu, 3 mektup okudu, ve fark etmeden 1 mektup çoktan 8 mektup olmuştu. Hyunjin, anlamadı. Anlamak istemedi. Okudu, tekrar okudu, tekrar okudu. Anlayana kadar okudu. Anlamak istemiyordu, geçmişi Anlamak istemiyordu, şimdisi anlamak istemiyordu, geleceği anlamak istemiyordu. Kalbi anlamak istemiyordu.

Ama anladı. İstemesede anladı, ilk önce anıları geldi, sonra hisleri, sonra göz yaşları, sonra kelimeler. Hyunjin inanmadı. İstemedi inanmak. Ama gerçek olduğunu kendiside biliyordu. Pişman oldu. Biriciğini biraz daha ödemediği için pişman oldu, Biriciğine biraz daha sarılmadığı için pişman oldu, Biriciğine yeteri kadar seni seviyorum demediği için pişman oldu.

Pişman oldu Hyunjin. Biriciğini öldürenin kendisi olduğunu bildiği halde pişman oldu.

mi amor | hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin