"Kimse bu adam, kral adam vesselam." İbrahim'in keyifli çıkan sesi ile yazdığım yazıdan başımı kaldırıp ona baktım.
"Hangi adammış bu kral adam?" dedim.
"Kim olacak Dev aşkım tabi ki de kalbimizdeki gizli devrimci, gizli sosyalist, son fa-" İbrahim hayran hayran sözlerine devam ederken onu kestim.
"Bir dakika bir dakika, sen gizemli kişinin, bir erkek olduğunu da nereden çıkardın İbo? Anonim bağış yapmıyor mu bu?" dedim gözlerimi kısıp yapmacık bir sinire bürünürken.
Namı-ı diğer gizemli kişi veyahut İbo'nun 'son faşist bükücü' olarak adlandırdığı şahıs gazetemize her ay düzenli miktarda hatırı sayılır düzeyde bağış yapan biri. Öyle ki biz bu abla/abi her kimse yıllardır kimdir, necidir bulamadık. Parayı birçok kez almayı reddetsek de bizden biri olduğunu ve zamanı gelince aramıza katılacağını söylediği samimi bir mektup gelince bağışları kabul etmeye başladık. Çok bağış yapan yoktu. Hatta hiç yoktu. Neden bize yıllardır karşılıksız para veriyor bu da muammaydı.
Gazetenin kazancını tüm ekip eşit bölüşüyorduk. Mevkiinin veya başka bir şeyin önemi yoktu. Bu binanın sınırları içerisindeyseniz artık bambaşka bir evrendeydiniz. Tercihleriniz, yönelimleriniz, cinsiyetiniz, dininiz, diliniz, ırkınız... Bu çatı altında bir önem arz etmiyordu. Her konuda eşittik.
"Eşit bir toplum yaratmak istiyorsan ilk önce çevrendeki herkesle, her konuda eşit olduğunu iyice aklına kazıman gerekiyor. Eşitlik insanın kendisinde başlar" derdi babam.
Bağışlardan gelen paraya ise elimizi dahi sürmüyorduk. Genellikle ülkedeki farklı şehirlerde olan uzantılarımızda veya gazetemizde kullanıyoruz. Kalan para ise gazetemiz adına kadın sığınma evleri, çocuk yuvaları ve az sayıda da olsa ulaşabildiğimiz, aldığı düşük asgari ücretiyle kıt kanaat geçinen emekçilere veriliyordu.
"Ya ben nereden bileyim cinsiyeti ne! Hem ben onu erkek olan "adam" anlamında değil, hani böyle adam gibi adam insanlar vardır ya, kız erkek fark etmeksizin..." diye olayı toplamaya çalışıp daha da batırdığını, ona devrik devrik bakan gözlerimi görünce anlamış olacak ki cümlesini,
"İşte onları şey yaptım ben... Kastettim." diyerek bitirdi.
"Yeme beni be İbo ya. Sanki ben anlamadım da hadi neyse... Şu an sana açıklama yapacak zamanım yok ama unutma ki her bağış yapan kişi illa erkektir diye bir kural, kaide yok. Kadın bağışçılarımız da var." Diyerek önüme döndüm ve önümdeki basın açıklamasını yazmaya devam ettim. İbo ise önündeki karikatüre döndü. Ondan önce konuşacak gibi oldu ama senelik ağzımı açtırırsa başına gelecekleri biliyor olmalı ki devam etmedi. Amacının bu olmadığını elbette biliyordum ama sonuçta bağış denince aklına anında bir erkek gelmesi veya herhangi bir cinsiyet kastetmese bile eril anlam taşıyan 'kral, adam vs.' kelimelerin kullanılması maalesef ki yüzyılların bu toplumda bıraktıkları bir iz. Yanlış bir iz. Bizim amacımız toplumdaki her türlü eşitsizlik ile mücadeleyse eğer bunu ilk önce kendimiz uygulamalıyız. Kendi inanmadığımız veya tamamıyla benimsemediğimiz bir anlayışı topluma da benimsetemezdik. Değişim kişinin kendisinde başlar.
Dergimizdeki görsel tasarımlar İbo'nun sihirli parmaklarından çıkıyordu. Kendisiyle yolumuz bundan dört sene evvel kesişmişti. Basın özgürlüğü için yapmak istediğimiz bir basın açıklaması sebebiyle hakkımız olmasına rağmen, "izinsiz eylem" yaptığımız iddia edilerek göz altına alınmıştık. İfadelerimizin alınmasını beklerken İbo'yu orada, başı ellerinin arasında ileri geri sallanarak oturduğunu gördüm. Yanındaki avukatı ile konuşurlarken, internet üzerinden dijital bir dergi için karikatür çizimleri yaptığıyla alakalı bir şeyler duydum. Hemen ardından İbo,
YOU ARE READING
Orak Ve Kalp
AdventureBizdeki bu duygunun adı aşk, devrim aşkı, özgür bir ülke aşkı, eşit ve adaletli yaşamak aşkı. Amacımız iddia edilenler üzere ne halkı ayırmak ne de kin ve nefrete sürüklemek. Bizim varlığımızın tek ve en önemli gayesi birlikte bir yumruk olmak ve e...