Benim Mucizem... (One Shot )

695 44 61
                                    

Beyaz güllerle dolu bahçede sana doğru bir adım daha attım. Gülümseyip elini tutacakken bir an için her şey dondu ve yakışıklı, mükemmellik abidesi prensim, yani sen elinde terliğiyle anneme dönüştün. Bir anlık şaşkınlık sonrası bütün her şeyin rüya olduğu kafama dank ettiğinde önce bahçe sonra da annem yok oldu ve etrafı karanlık sardı. Söylenerek gözlerimi açtığımda gerçekten de elinde terliğiyle annem yanımda dikiliyordu.

"Okula geç kalacaksın yine! Kaç defa seslenmem lazım!"

Annemi aldırmadan yorganı kafama kadar çektim. "Beş dakika daha lütfeen..." Yalvarırcasına çıkan sesim dahi sevgili anneciğimi etkilememiş olacak ki yorganı çekiştirmeye devam etti. "Bak bak bak! Kime diyorum! Kalksana kızım! Geç kalacaksın yine!" Daha fazla dayanamadım ve yorganı tekmeleyip yatakta doğruldum. "Kalktım işte ya! Ne var azıcık daha uyumama izin versen! Hıh hıh ne olur! Vallahi senin yüzünden evde kalacağım anne!" Annemin söylediklerimi idrak etmesine fırsat vermeden banyoya doğru koştum. Çünkü biraz daha bekleseydim terlik alnımda ikinci bir kafa daha çıkartabilirdi. Sabah sabah büyük bir şişlik istemediğimden bütün gücümle koşmam gerekiyordu anlayacağın. "Allah'ım ne yapacağım ben bu kızla! Daha yaşı kaç başı kaç evlenme hayalleri kuruyor ya!"

Annemin söylenmelerini dinlerken ister istemez kıkırdadım. Evet, az önce ki diyalogdan anlayacağın üzere - ki zaten sen bunu biliyorsun- ben Türk'üm. Bunu bilip bilmediğini bilmiyorum ama babamın işi için buraya yani Kore'ye geldik. Her zamanki klasik hikâye anlayacağın... Neyse kısa olan hikâyem için olayları daha da uzatmaya gerek yok, kaldığım yerden devam edeyim.

Adına okul dedikleri fakat biz öğrenci milletine göre tımarhaneden farksız olan hapishaneye sevgili babacığımın beni bırakması için yalvardım ama başarısız oldum. O yüzden şu an var gücümle okula doğru koşuyorum. Geç kaldım. Yine...

Okulun bahçesine adım attığımda ayağım girişteki tümseğe takıldı ve yerle ilişkiye girmek üzereyken kolumu yakalayan öküzcük buna mani oldu.

" İyi tutuş öküzcük!"

Derin derin soluk alırken karşıma dikildi ve başını iki yana salladı. "Yine o rüyalardan birini gördün değil mi? O yüzden geç kaldın?" Saçlarımla girdiğim savaştan sağ çıkamayacağımı anlayıp topuz yaptım ve biricik sevgili en yakın arkadaşım Sehun' un sorusunu geçiştirdim. Okul binasına doğru yürümeye başladığımda elini omzuma atıp beni kendine çekti. "Eee! Senin beyaz atlıyla işler nasıl gidiyor?" Derin bir nefes alıp ofladım. "Ah ahh! Annem olmasa biz şimdiye evlenip 95544524 tane çocuk yapmıştık." Büyük bir kahkaha attığında bende ona katıldım. Gülmeye ara verip biraz daha soluklandım "İlk ders ne öküzcük?" Umutla Sehun'a baktım. Bana sırıttığında ilk dersin tarih olduğunu anlamam uzun sürmedi. Yani bu demek oluyor ki ilk ders uyuyabilirim! Süper bir haber değil mi?

Ayaklarımı sürüyerek sınıfa girip sırama oturdum. Sehun' da peşimden masama oturdu. Saate baktığımda dersin başlamasına birkaç dakika vardı. Dikkatimi Sehun' a verdiğimde onun önümde oturan kızla ilgilendiğini fark ettim. Gözlerimi devirip başımı dizine yasladım. Madem orada oturmaya niyetliydi buna da katlanmak zorundaydı.

Tam gözlerimi kapatacakken içeri sen girdin. Kalbimin hızlanmasına engel olamazken yüzüme ister istemez bir gülümseme yerleşti. Sana biraz daha dikkatli baktığımda bu günde dünkü mükemmelliğinden bir şey kaybetmediğin aşikârdı. Belki biraz daha yakışıklı bile olabilirdin dünle kıyaslayınca. Aslında senin mükemmelliğini anlayabilmek için sana benim gözümden bakmalarına gerek yoktu.

Park Chanyeol' ün mükemmelliği karizmasından da gelmiyordu. Tabii ki istediğinde çok fazla karizmatik olabiliyordun ama seni mükemmel yapan o sıcacık gülümsemendi bence. Gülümsemek her insanı güzel yapsa da seninki biraz daha farklıydı diğerlerinkinden. Sen gülümsediğinde buna bütün vücudun ayak uydururdu. Yalandan gülümseyemezdin hiçbir zaman.

Benim Mucizem...| Park ChanyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin