sekiz

119 15 5
                                    

korna sesleri. tam olarak evin önünde kırmızı, üstü açık bir araba korna çalıp duruyor. bahiyyih mutfağın camından baktı. bmw'nin içinde sarışın, güneş gözlüklü bir çıtır oturuyordu. "oha." bahiyyih camdan bakarken ağzı açık kalmıştı. bir yandan ise abisinin telefonu çalıyordu. skater boy müziği başka kimin telefonunun zil sesi olacaktı ki?

"ABİ TELEFONUN ÇALIYOR!" diye bağırdı bahiyyih gözlerini camdan ayırmadan. kai o sırada tuvaletteydi. acele bir şekilde çıktı. büyük ihtimalle köpeklerin sahipleri arıyordu. soobin acaba gelmiş miydi? korna sesleri devam ediyordu. ev kaosa dönmüştü. "ABİ KAPININ ÖNÜNDE BİRİSİ VAR."

"DUYUYORUM BAHİYYİH BAĞIRMAYI KESSENE." kai sinirle içeriden bağırmıştı.bahiyyih masada mısır gevreği yerken gözlerini devirdi ve arabadaki elemanı kesmeye devam etti.

kai uzun siyah saçlarına uyan üstünde siyah tişörtü vardı. siyah kot ceketini hızlıca aldı. telefonunu evde bulmaya çalışırken birden sesi kesilmişti. etrafta koşuşturup telefonu ararken son anda aralıktaki sehpanın üzerinde buldu.

kai telefonunu hızlıca aldı. arayanın köpek sahipleri değil soobin olduğunu gördü. kai hızlıca tekrardan soobin'i aramaya başladı. neyse ki hemen açmıştı. "alo?"

"alo, aramışsın, tuvaletteydim, yeni gördüm. özür dilerim." kai utanmış bir şekilde konuştu.

"sorun değil. ben evin önündeyim, arabada seni bekliyorum." dedi soobin. kai o sırada anahtarları, tasmaları, köpeklerle ilgili olan her şeyi almaya çalışıyordu. cebine cüzdanını sokmaya çalışırken kai mutfağa doğru geldi.

"evin önünde misin?" kai tekrarladı. mutfağa doğru girerken konuşmuştu. doğal olarak bahiyyih'in de dikkatini çekmişti. kai hızlı adımlarla camın önüne geldi. soobin'i arabanın içinde gördü. hızlıca gözlerini büyüttü. "evet, arabadayım." 

kai gözlerini büyüttü. tam hayalindeki arabayı soobin kullanıyordu. üstelik soobin'i hiç dışarıda görmemişti. buradan bakıldığında bile çok havalı duruyordu. 

"şey, ben, tamam, hızlıca gelmeye çalışacağım. tekrardan özür dilerim. ben hemen geliyorum yanına." dedi kai. resmen kekelemişti. o kadar heyecanlanmıştı ki. soobin'in bu kadar hızlı geleceğini tahmin etmemişti.

bahiyyih abisinin hareketlerini izlerken durumu çözmüştü. abisinin kolunu dürtmeye başladı. "onu tanıyor musun?" şaşırarak sordu. ama kai cevap vermedi. soobin'in telefondaki sesini dinliyordu. 

"sorun değil, ilk önce sakinleş de gel. ben beklerim." dedi soobin. sesi yumuşacıktı. kai ilk defa sesini duyuyordu. (daha doğrusu net bir şekilde duyuyordu.) melodileri anlatan ses gibiydi, masal kitaplarını okuyan, yumuşak tene yapışan ninniler gibiydi. 

"şey, tamam, geliyorum. kapatayım ben." dedi kai. telefondaki ses odaklamaya çalışırken bahiyyih yanında iyice kolunu morartmaya başlamıştı. kai son anda hissetmeye başlayınca döndü.

"ne var lan?" diye sinirle döndü kız kardeşine. bahiyyih sarı saçlarını topuz yapmış, kahverengi gözlerini kocaman açmış gülümseyerek sordu. "erkek arkadaşın mı?"

"ne? ne saçmalıyorsun? salak saçma konuşma mal, aptal, beyinsiz." kai lafları ağzında tıkayıp geri geri adımlar atarken mutfaktan çıktı. soobin ile gerçekten sevgili olmak isterdi. mutfaktan çıktığı an ağlamaklı bir sesle geri döndü. "keşke sevgilim olsa."

bahiyyih kahkaha attı. "seni aşık görmek çok komik."

"kes sesini." dedi kai. oldukça heyecanlıydı. derin nefes aldı. "bu ilk buluşmamız biliyor musun?" dedi kai. kalbinin güm güm attığını hissediyordu. içi bilmediği bir hisse kapılmıştı. garip bir heyecandı. stres edici bir heyecandı. alıp götürecek gibiydi sanki.

"bu çıtırın evimizin önünde daha önce görmediğime göre, evet, biliyorum." diye dalga geçti bahiyyih. camdan tekrardan dışarıya baktı. soobin'in tam olarak mutfak camına baktığını gördü. "buraya bakıyor."

kai hızlıca eğildi. soobin ile göz göze geldi. tanrım. gözleri keskindi. sanki kai'ye, "gel artık." diyorlar gibiydi. yakasına takılmış gözlük bunun bir işaretiydi sanki.

bahiyyih elini kaldırıp soobin'e el sallamaya başlayınca kai sinirlenip bahiyyih'in eline vurdu. bahiyyih kaşlarını çatıp elini ovuştururken kai ona kızıyordu. soobin'in dışarıdan onları net bir şekilde gördüğünden haberi yoktu. soobin'in suratında gülümseme oluşmuştu. bu aileyi seviyordu.

"hadi seni bekliyor defol git artık." diye bahiyyih en sonunda abisini kovdu. kai mutfaktan çıkmayı başarmış, aralıkta ayakkabılarını giymeye çalışırken ara camdan baktı. soobin'in mutfak camına doğru bakarken el salladığını görmüştü. "ŞU ÇOCUĞA EL SALLAMAYI KES." diye bağırmıştı. ardına birkaç küfürcük daha etmişti. en sonunda evden çıktı. soobin'in arabasına doğru giderken saçlarını düzeltmeye çalışıyordu.

"selam." kai arabaya yaklaşınca konuştu. "araba ile mi gideceğiz?"

"evet." dedi soobin. sol eli direksiyonun üzerindeydi. yakası oldukça açık olan gömleğinin arasında büyük boncuklu kolyesi tenini parıldatmasına sebep oluyordu. "ehliyetim var, fazla hız yapmam. güvenebilirsin."

"yok, hayır, sana güvenmediğimden değil." kai heyecan yaptı. parmakları yerinde durmuyordu. bir yanağını kaşıyor, bir ensesine gidiyor ya da saçlarına gidiyordu. "köpekleri alacağız ya. arabana zarar verirler diye söyledim."

"sorun değil." dedi soobin. eğilip ön kapıyı açtı. kolları uzundu, rahatça uzanabiliyordu. "atla." ve kai tam olarak dediğini yaptı. cebinden notları çıkarttı. köpek sahiplerinin ev adresleri vardı. sırf heyecandan unutmamak için kağıda yazmıştı.

"onlar ne?" diye sordu soobin arabayı çalıştırırken. kai yanağını kaşıdı. "köpek sahiplerinin ev adresleri." diye stresle cevap verdi. soobin ile ilk buluşmasıydı. çok saçmaydı. bu kadar garip bir hava olmamalıydı. kendisine kızıp duruyordu. rahatlamaya çalışıyordu ki soobin birden dibine girdi. kolunu attı. kai o an korkudan gözlerini kapatmıştı. oysa soobin sadece kai'nin emniyet kemerini bağlıyordu.

kai gözlerini açtıktan sonra soobin'in önüne döndüğünü fark etti. kesinlikle rezil olmuştu. elbette fark etmişti. kızardığını o kadar iyi hissediyordu ki kafasını tutup fırlatmak istemişti.

"ilk nereye gidiyoruz?" soobin sakince sordu.

"şeye gidiyoruz." dedi kai. ağzında geveledi. konuşmak zordu. oldukça zordu. "ilk yakın olan yer katy'nin evi. orası da şeyde." kai konuşmaya çalışırken soobin kıkırdadı. kai gözlerini kaldırıp soobin'e baktı. bildiğin gülüyordu. ama onu aşağılar bir şekilde gülmüyordu. çok tatlı bir gülüştü bu.

"neye gülüyorsun?" kai kaşlarını çattı.

"çok streslisin. biraz sakinleş." dedi soobin. söyledikleri resmen anında gerçekleşiyordu. belki de soobin büyü kullanıyordu, ağzından ne kelime çıkarsa o an gerçekleşiyordu. kai öyle olduğuna inanmıştı. çünkü soobin ne dese öyle olacaktı.

kai utanıp suratını kapattı. "çok gerildim. neden bilmiyorum. özür dilerim." eli yüzünden sesi boğuk çıksa da soobin sesindeki stresi anlayabiliyordu. kai'nin ellerini tuttu ve suratından uzaklaştırdı.

"önemli değil. özür dilemeni gerektirecek bir durum yok." yumuşak ses tonu, yumuşak ten, kai'nin beynine işliyordu. soobin onun dibindeydi. birden bire soobin'in ne kadar harika olduğunu düşündü. soobin'in onunla konuşması, arabasına davet etmesi büyük bir şanstı. kai şimdilik böyle düşünüyordu.

soobin arkaya uzanıp su şişesini aldı. kai'ye uzattı. "iyi gelecektir."

kai kendisine uzatılan sudan birkaç yudum aldı. derin nefes verdikten sonra rahatlamış hissediyordu. yani kısmen rahatlamıştı.

"şimdi daha iyi misin?"

"evet." dedi kai. "gidebiliriz."

ve soobin birden gazladı. fazla hız yapmayan çocuk anlaşılan yalan da söylüyormuş.

no stop please. sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin