Bavuluma birkaç önemli parçayı tıkıştırırken karşımda oturan Buse'ye "Çadırı bavula koydun değil mi?'' diye sordum.
Orda vahşi hayvanların arasında açıkta uyumak istemiyordum. Böceklerden bahsetmek bile tiksindiriyordu beni. Yüzümü buruşturduktan sonra rahat tavırlar sergileyen Buse'ye yeniden odaklandım."Koydum Esin! Daha kaç kez soracaksın?"
Sinirli tepkisine gözlerimi devirerek karşılık verdikten sonra bavulumun fermuarını kapadım. Böceklerle geçecek olan bir kamp, ne şahane ama! Ne yapayım böceklerden ve küçük haşerelerden kelimenin tam anlamıyla tiksiniyordum. Kim sever zaten demeyin. Böcekleri seven ve onları evinde besleyen arkadaşım var benim. Çağrı küçüklüğünden beri böceklerle oynamayı, onları beslemeyi sever. Tahmin edin bakalım sizce Çağrının en sevdiği Kahraman kim? Durun ben söylüyorum. Örümcek adam. Kendisi örümcek adamın sıkı hayranlarından biridir. Çocukken kostümünü üzerinden çıkarmazdı.
Anılar kafamda canlanırken gülümsedim. Çağrı arkadaş grubumuzun neşe kaynağıydı. Buse ise kokoş ve dedikoducunun tekiydi. Okuldaki bütün aksiyonları Buse'miz sayesinde ilk biz öğreniyordu. Ve Cenk... Kendisi yakışıklı kavramının vücut bulmuş haliydi... Ayrıca genellikle başımıza gelen belalardan kurtulmamızı sağlayan yegane meleğimizdi. İnsan hem yakışıklı hem iyi kalpli olunca otomatik olarak okulun popüler çocuğu oluyordu. Ve bilin bakalım sonra ne oluyordu? Bütün şırfıntı kızlar peşinde koşuyordu! Ama elbette bizim yakışıklımız kimseye pas vermiyordu. Aşk işleriyle ilgilenmediğini açıkça belli etmişti. Hatta aşk diye bir şeyin olmadığını söylemişliği vardı. Bence aşk vardır yani daha önce hiç yaşamamış olmam aşkın da olmadığı anlamına gelmezdi değil mi? Neyse ben Esin . Şöyle bir düşünecek olursam. Hiç bir yeteneğim yok diyemeyiz aslında yok yani çevremdekiler sesimin ve resmimin iyi olduğunu söylerler ama ben öyle düşünmüyorum." Esin hadi aşağıda çocuklar bekliyor geç kalacağız kampa. Biraz poponu hareket ettirsen diyorum "
Ve bu sözümü kesende benim en sevdiceğim Buse.
" Geldim. Çadırı aldın dimi bir daha bavula bak.''
Bavulunu işaret ederken arkadan bana gülümseyen dört bavulla karşılaşmıştım.
''Bir dakika Buse bu bavullar ne? Kızım sadece üç günlük gidiyoruz bu kadar bavulu ne yapacaksın?''
Hayretler içinde bavullarına bakarken Buse beni takmadan saçlarını geriye savurmuştu. Tam tamamına beş bavulla karşı karşı karşıyaydım. Bir aylığına gitsek kim bilir kaç bavul götürecekti? Üzerimdeki şaşkınlığı atıp kapıyı açtığımda Çağrı'yla Cenk'i arabada oturur halde bulmuştum.
Abartı bir ses tonuyla " Cenk yardıma gelin!" diye bağırdığımda bana gülümseyen bavullar sevgili arkadaşlarıma da gülümsemişti. Çağrı bavulları yerleştirirken''Bu kadar bavulu ne yapacaksınız ki altı üstü üç günlük kamp''
diye sızlanıyordu. Sızlanmalar yakarmalar bavulları arabaya yerleştirmiştik. Yol boyunca yaptığımız küçük çaplı savaşlar kamp alanına varmamızla sona ermişti. Sanırım en son biz gelmiştik çünkü herkes buradaydı. Tabi onlar okulun servisiyle gelmişlerdi. Biz ise Cenk'nın arabasıyla asfaltı ağlatarak gelmiştik. Ve gözler yine bizim üzerimizdeydi, daha çok Cenk'in. Hocanın
'' Hadi herkes çadırlarını kurmaya başlasın!''
diye bağırmasıyla ilgi dağılmıştı.
Komutu gerçekleştirmek üzere çadırlarımızı bagajdan çıkarırken Cenk"Abi sen bizim çadırı kur bende kızlara yardım edeyim"
diye öneride bulunmuştu. Çağrı kafasını salladıktan sonra bavuldan çıkardığım çadırı Cenk'e verdim. Birlikte çadırı kurmaya başlamıştık. Birkaç dakika sonra eksikliğini hissettiğim Buse'yi bulmak için etrafa bakınmaya başladım. Cenk bakışlarımı fark edince çadırın demirini yere bıraktı. Ne oluyor bakışlarına karşılık olarak