"Medya: Bartu"
"Hoşuma gidiyorsun çünkü."
Bartu'nun söylediği cümleyi algılamaya çalışıyorken yüzümün kızardığını hissettim. Hafifçe esen soğuk rüzgar bir anlığına irkilmeme sebep oldu. Bartu söylediği şeye olan tepkimi ölçmek için olacaktır ki yüzümü dikkatlice inceliyordu.
"Nasıl yani?"
"Liseye geçtiğimizden bu yana seni izliyorum, hoşuma gidiyorsun. Artık seni farklı şekilde görüyorum."
"Yani beni buraya çağırma amacın bunu söylemek miydi?"
"Yani aklımda bu da vardı."
"Anladım." Şu an ne söyleyeceğimi bilmiyordum bu konuşmanın nereye gittiğini de bilmiyordum. Hâlâ daha bulunduğumuz durumu anlayamamıştım. Ben boşluğa doğru dalıp giderken Bartu'nun sesi beni derinleşen düşüncelerden kurtardı.
"Artık gidelim mi? Hava soğudu üşürsün sen."
"Olur." Yavaş yavaş üşümeye başlamıştım zaten. Bartu ayağa kalktı ve motoru getirdi, ondan sonra ben de onun arkasına bindim ve tepeden aşağı inmeye başladık. Giderken izleyemediğim yolu bu sefer dikkatlice izleyerek geçtiğimiz yerleri aklıma kazıdım. Bartu motoru bu sefer yavaş kullanıyordu. Yol bana olduğundan daha uzun geldi. İstemediğim onlarca düşünce kafamda canlanıyordu. Ben düşüncelerimle boğuşurken evimin önüne gelmiştik.
"Geldik." Motordan indim.
"Görüşürüz."
"Sabah seni alırım."
"Tamam." Onunla her sabah okula birlikte gitmek iyi bir fikir miydi bilmiyorum ama bunu bir kere kabul etmiştim. İçinde bulunduğumuz durumun garipliğini yeni yeni kavrarken odama girdim. Neden bunu söylemişti? Bir çok düşünce aklımda beliriyordu ama hiçbirine düzgün bir cevap veremiyordum. Bu durumdan bahsetmek için Ece'yi aradım. Telefon ilk çalışında açıldı.
"Alo"
"Bartu'yla konuşmak için bir yere gittik."
"NE"
"Çok garipti. Bartu'ya neden benimle yeniden konuştuğunu sordum."
"Noluyor oğlum anlamadım."
"Konuşmak istediğini söyledi ve ben de kabul ettim işte gittik konuştuk."
"Ee neden senle yeniden konuşmaya başlamış?"
"Buna çok saçma bir cevap verdi."
"Ne dedi?"
"Hoşum gidiyorsun çünkü dedi."
Ece bir kaç saniye sessiz kaldı
"NEEEE!" Gelen ses ile telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Dur lan bağırma."
"Bartu senden hoşlanıyor mu şimdi?"
"Bilmiyorum."
"Basbaya söylemiş ama senden hoşlandığını. Hoşuma gidiyorsun demiş."
"Evet öyle dedi."
"Yani senden hoşlanıyor."
"Sanırım."
"Ya sen?"
"Ben ne?"
"Sen ne hissediyorsun?"
"Bilmiyorum"
...
Sabah alarm çalmadan bir kaç saniye önce uyanıp alarmları kapattım sesinden cidden rahatsız olmaya başlamıştım ama değiştirmeye üşeniyordum. Her zamanki sabah rutinimi yapıp hazırlanmıştım. Yeşil bir bol pantolonun üstüne yeşil siyah çizgili bir kazak gitmiştim. Saat gelince aşağı inmiştim. Aşağıda Bartu bekliyordu. Yanına doğru gittim.
"Günaydın."
"Günaydın Bartu." Birkaç saniye konuşmadan yürüdük. Sessizliği her zamanki gibi Bartu bozdu
"Annen nasıl Anıl? Onu uzun süredir görmedim."
"Annem iyi şu an iştedir muhtemelen."
Annem bir mağaza sorumlusuydu sabahları benden önce evden çıkardı.
"İyi olmasına sevdim ona selam söyle."
"Söylerim. Senin annen nasıl?"
"İyi"
"Sen de selam söyle."
Bartu'nun annesi küçükken bize hep çok iyi davranırdı onu seviyordum ama Bartu'yla konuşmayı kestikten sonra annesini pek görememiştim. Konuşmadan yürürken okula varmıştık. Bartu yol boyunca ara sıra kafasını çevirip yüzüme bakmıştı bense bakışlarımı kaçırmak için elimden geleni yapmıştım. Okula geldiğimizde ikimizde sınıflarımıza geçtik. İlk ders bittikten sonra Teneffüste Burak yanıma gelmişti. Meraklı gözlerle bana bakmasından anlamıştım. "Bartu'yla yeniden konuşmaya başladık okula beraber geliyoruz."
"Neden?"
"Bilmiyorum bunu o istedi."
"Sen de istemişsin ki konuşmaya yeniden başlamışsınız."
"Evet"
"Bunca zaman sonra ne oldu da şimdi seninle iletişim kurmaya çalışıyor bu andaval."
Burak Bartu'dan haz etmezdi bunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.
"Bilmiyorum ki"
Burak'a Bartu'nun söylediği şeyi söylemek istemedim.
"Sen de hiçbir şeyi bilmiyorsun."
"Off neyse konuşuyoruz işte."
"Anladım."
Burak'a bunları anlatırken yan sırada kafasını gömmüş yatan Ahmet'in varlığını unutmuştum. Hâlâ daha aynı pozisyonda hareket etmeden yatıyordu. Zil çaldı ve Burak sınıfına gitti. Bizim ders matematikti ve benim şu an hiç matematik dinleyesim yoktu. Hoca derse başladığında çok geçmeden ben de defterimin arka sayfasını karalamaya başlamıştım. Öğlen arası olduğunda Eceler yemeğe gitmişti ben de öğle arası için eve gidecektim. Bahçeye indim ve okul kapısından çıkıp hızlı adımlarla karşıya geçmeye hazırlandım. Yaya geçitinden geçecektim ki yaya geçidinde bile asla yavaşlamayan bir araba hızla geldi. Onu son anda fark ettiğimde kaskatı kesildim. Arkamdan çeken biri olmasaydı o arabanın bana çarpacağına emindim. Araba sanki kendisi haklıymış gibi korna çalarak uzaklaştı. Beni çeken ve hâlâ kolları etrafımda olan kişiyi tanımak için arkamı dönmeye gerek yoktu.
"İyi misin?"
"Evet."
"Orospu çocuğu adam hiç dikkat etmiyor amk yaya geçidi burası."
Bartu sinirli bir şekilde giden arabanın arkasından bakıyordu.
"Plakasını aldım." Bartu'nun kolları hâla üzerimdeydi. O da bunu fark edecek olmalı ki beni bırakıp kendini bir adım geri çekti.
"Plakasını almana gerek yoktu boş ver bence."
"Şikayet etcem bunu dikkat etsin biraz."
"Şikayet etsende ceza almaz bu yüzden boşuna uğraşma." Onu ikna etmeye çalışmanın anlamsız olduğunu hatırladım. Bir şeyi kafasına koyduysa yapardı.
"Olsun benim canım uğraşmak istiyor."
Bartu sırıtarak bir adım yaklaştı. Onun bu çocuksu hallerine ben de gülümsedim.
"Öğle yemeğine nereye gideceksin?"
"Eve gideceğim"
"Ben de eve gidiyorum beraber gideriz."
"Bana uyar."
Birlikte yürümeye başladık, ben az önceki olayı aklımda canlandırıp duruyordum. Beni tutup çekmeseydi muhtemelen o arabanın altında kalırdım. Lüzumsuz düşüncelerden Bartu'nun olduğu yerde birden durmasıyla kurtuldum. Önünde durduğu tostçuya bakıyordu. Burası eskiden bizim her öğlen arası beraber geldiğimiz yerdi.
"Hatırlıyor musun?"
"Tabiki" O gitsede ben buraya gelmeye devam etmiştim.
"Burda yiyelim mi?" Ani gelen teklifini kabul etmem için düşünmeme pek gerek yoktu. Sonuçta evde de pek fazla yemek olduğu söylenemezdi eve gitseydim muhtemelen akşamdan kalan yemeği yiyecektim.
"Olur yiyelim." Duvarları kırmızı boyalı kapısı dahil önü tamamen cam olan iki katlı binaya girdik. Görüntüsünün değişmediği gibi sahibinin de değişmediği tostçuyu yıllardır Kemal Amca işletiyordu. İçeri girdiğimizde birkaç masa doluydu. Kemal amca tezgahın başında müşterilere tost hazırlıyordu. Kemal amca beni görünce yaptığı işten kafasını kaldırdı. "Ooo Anıl hoş geldin oğlum."
"Hoş buldum Kemal Amca. Kolay gelsin."
"Sağ ol yavrum." Kemal Amca benden sonra Bartu'ya baktı. " Sen de hoş geldin Bartucum."
"Hoş bulduk."
"Bayadır gelmiyorsun nerelerdeydin? En son 1 ay önce falan geldin sanırım."
"İşlerim vardı Amca okula da pek uğrayamıyordum zaten."
Ne? 1 ay önce mi? Bartu taşındıktan sonra bile buraya gelmiş mi? Ben bunu düşünürken Bartu siparişleri verdi ve yukarı çıktık.
"Buraya sürekli geliyor muydun?"
"Evet ara sıra geliyordum işte. Ya sen?"
"Ben de ara sıra geliyordum."
"Hayret, hiç denk gelmemişiz."
"Evet." Bartu'nun buraya sürekli gelmesi bir yana burayı hatırlaması bile bana garip gelmişti doğrusu. Bartu arkadaki duvardaki resime bakıyordu. Bu resim yıllardır olduğu yerde duruyordu. Sahilde koşan bir at resmiydi. "Burası hiç değişmiyor."
"Evet ve muhtemelen hiç değişmez."
"Değişmesin zaten böyle daha iyi."
"Evet sanırım."
"Hatırlıyor musun buraya en son beraber geldiğimiz zamanı?"
"Evet, sen, ben ve Mehmet Ali beraber gelmiştik. O gün çok gezmiştik, baya yorulmuştuk."
"Mehmet Ali'yle konuştun mu hiç?"
"O İstanbul'a gittiğinden beridir pek konuşmadık."
"Ben de pek konuşamadım en son İstanbul'a gittiğimde orada buluşmuştuk."
...
Öğle arasının tamamını orada oturup geçmiş hakkında konuşarak geçirdik. Güzeldi. Sanki hiç konuşmayı kesmemişiz gibi ya da sanki araya hiç zaman girmemişte daha dün konuşmuşuz gibi havadan sudan gülerek konuştuk. Bu iyi hissetirdi. Nihayet zamanımız dolunda okula geri döndük. Okul binasının kapısından girerken Burak'la karşılaştık.
"Anıl."
"Efendim?"
"Ecelerin yanına spor salonuna gideceğim, sen de gel."
"Tamam sınıfa kadar gidip gelirim. Git sen."
Burak bu söylediğime karşı suratını ekşitmişti. Şu sıralar pek benimle konuşmuyordu, konuştuğunda ise kısa kısa konuşuyordu sadece. Bartu'yu sınıfa kadar bırakıp spor salonuna arkadaşlarımın yanına gidecektim.
"Neden gitmedin?"
"Seni sınıfına bırakçam.
"Neden?"
"Buraya kadar beraber geldik bırakayım bari." Bartu sırıtarak yüzüme baktı.
"Merak etme kaçırmazlar beni."
"Sus."
Bartu'yu sınıfına kadar bırakıp spor salonuna döndüm. Ece ve Meral spor minderlerinde oturmuş milleti izliyorlardı. Burak ise arkadaşlarıyla sahada basketbol oynuyordu. Kızların yanına gidip ben de onlar gibi bağadaş kurarak oturdum. Meral telefonun sesini sonuna kadar açmış tiktok izliyordu. Ece biriyle mesajlaşıyordu. Beni görünce başlarını telefonlarından kaldırdılar. "Nerdesin sen?"
"Bartu'ylaydım." Ece ve Meral'in gözleri açıldı.
"NEEE?!" Aynı anda verdikleri sesli tepkiyle etrafımızdaki birkaç kişi bize baktı.
"Evet, niye bu kadar şaşırdınız? Eskisi gibi olmasada arkadaşız şu an."
"Arkadaş mısınız? Çocuk senden hoşlandığını söylemiş."
Bu gerçeği kendi içimde görmezden geliyorken Ece'nin lafıyla tekrar hatırlamam yüzümün kızarmasına sebep oldu.
"Bunu net olarak söylemedi."
"E yuh artık daha ne kadar net olsun lan."
"Of her neyse ya."
Konuyu değiştirmek istiyordum.
"Burak bana çok ters davranıyor ya."
"Yani normal değil mi?"
"Niye normal olsun?"
"Bartu'yla tekrar konuşmaya başlamanızı garip buluyormuş."
Konuyu değiştirmeye çalışırken aptal gibi istemeden aynı konuya getirmiştim olayı.
"Garip olduğunu biliyorum ama neden buna bozulduğunu anlamıyorum."
"Git konuş o zaman teneffüs olunca."
"Evet bence de git konuş."
"Tamam konuşuruz." Derken zilin çalmasıyla spor salonundaki kalabalık dışarı çıkmaya başladı. Maçı biten Buraksa yanımıza doğru geldi. "Çok yoruldum amk ama iyi oynadık baya."
"Burak gel dışarı çıkalım." Burak sorgular gibi baktı. "Ne oldu?"
"Konuşacağız."
"Tamam." Burak elindeki basketbol topunu hocaya teslim ettikten sonra beraber bahçeye çıktık. "Ne oldu ne konuşacağız?"
"Bana kızgın mısın?"
"Evet."
"Neden."
"Birden onunla konuşmaya başladın ve bana doğru dürüst hiçbir şey anlatmadın. Ayrıca bana sürekli geçmişte onun yüzünden ne kadar üzüldüğünü anlatırdın ne oldu da onu hemen affettin ve konuşmaya başladın anlamıyorum."
"Ortada affedilecek bir şey yok."
"Nasıl yani."
"Geçmişte yaşadığı bazı ailevi olaylar yüzünden zor zamanlar geçirmiş yalnız kalmak istemiş bu yüzden beni kendinden uzaklaştırmış. Ayrıca sana bu konuda her şeyi anlatmadığım için özür dilerim. Bartu'yla yeniden konuşmaya başlayacağım aklıma gelmezdi ama birden bizin mahalleye taşındığını öğrendim ve okula birlikte gelmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim tüm bunlar olurken hiçbir şeyi sorgulamadım sadece akışa göre hareket ettim.
"Neden senle tekrar konuşmaya başlamış? Neden okula senle gelmek istiyormuş?"
Bu sorunun cevabını vermeden önce biraz duraksamam gerekti. Cümleyi nasıl kuracağımı düşünüyorken Burak meraklı bakışlarla bana bakıyordu. "Benden hoşlanıyormuş."(Medya: Burak)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sıkı Tut(bxb)
Teen FictionUzun süredir konuşmuyorduk varlığımın farkında olmasına rağmen bunca zamandır bana karşı kayıtsız kalmıştı. Neden şimdi benimle konuşmaya çalışıyordu? "Hoşuma gidiyorsun çünkü."