Bir buçuk ay önce, Seul, Pogpung Barı
Saat 02.24Jungkook içkisini yudumlarken parlak gözleri tek bir noktadaydı. Islak dudaklarını yaladı ve barın diğer köşesindeki sinirli, oldukça öfkeli görünen bedene bakmaya devam etti.
Karşısındaki uzun bedenle tartışırken elleri arada bir göğsünü bulup onu sert bir şekilde itmeye çalışıyordu. Jungkook hızlıca hareket eden dudakları okumaya çalıştığında hemen anladı.
"Orospu çocuğunun tekisin."
Dudaklarına yerleştirdiği gülümsemeyle birlikte içkisini bitirmeye çalıştı. Boğazını yakıp geçen sıvı kafasını dağıtmasına yardımcı olacak tek şeydi o gece. Sırtını yasladığı duvarda ayırarak elindeki bardağı sıkarken gözünü bir an bile ayırmadığı beden kavga ettiği kişiye sert bir tokat attığında Jungkook oraya doğru adımladığının farkında bile değildi ilk birkaç saniye. Kaşlarını çatarak düşündü, az önce tokat yiyen iri adamın diğerine zarar verme ihtimali harekete geçirmişti bedenini.
Yürümeye devam ederken elindeki bardağı müşterilerin bulunduğu masalardan birine bıraktı ve arkasından ona seslenişlerini umursamadan devam etti.
"Karaktersiz bir piçsin sen, duyuyor musun?" Siyah yumuşak saçları sinirle sallanan bedeniyle birlikte hareket edip duruyordu. Jungkook oraya vardığında müdahale etmedi ilk birkaç dakika. Oldukça sarhoş görünen beden kayan odağını netleştirmek için gözlerini kapatıp açıyordu sık sık. Sesindeki öfke iri olana ulaştığında Jungkook onun peltek konuşmasına sırıtmadan edemedi, ettiği küfürlerin ağırlığına rağmen.
Ellerini deri ceketinin ceplerine yerleştirip kavgalarını izlemeye devam etmeyi düşündü arkasına yaslanıp ama tam olarak iki saniye sonra dudaklarına kocaman gülümsemenin yerleştiği o olay yaşandı.
Siyah saçlı genç tartıştığı kişinin üstüne hızlıca gidip onu tam olarak olmasa da yumruklamaya çalıştığında Jungkook başını iki yana salladı umutsuzca.
Onu tanımıyordu fakat uzun bir süredir izliyordu. İlk başta sakin geçen konuşma bir anda hızlanıp öfke dolu bir hale gelmişti. Jungkook onun büzülen dudaklarını, diğerinin konuşmasına tahammül edemiyormuş gibi göz devirişlerini ve alay etmek ister gibi dediklerine yalandan gülüşünü izlemişti, kendini alamamıştı.
Tıpkı şimdi o ikisinin arasına girip iri olanın zarar görmesini engellemeye çalışışı gibi. Oysa buraya adımlarken siyah saçlı genci koruma isteği beynini ele geçirmiş gibiydi. Fakat korunması gereken diğeriydi anladığı kadarıyla.
Kollarını açarak elini ikisinin de göğsüne yerleştirdiğinde iri olan elleriyle suratını sıvazladı olanlara dayanamıyormuş gibi.
"Lütfen kavga etmeyelim."
Kısa olan onu geçmeye çalışıp yumruklarını diğerine ulaştırmaya çalışırken Jungkook da nasibini almıştı ufak fakat sert yumruklardan.
"Seni öldürürüm! Pislik."
Jungkook'un onu engelleyişi daha da sinirlenmesinin tek sebebi olduğu gibi bir de sarhoş olduğu için başı iyice dönmeye başlamıştı. Savurduğu elleri onu aldatan ve onu acılarıyla vurmaya çalışan eski sevgilisine ulaşmıyordu bile Jungkook yüzünden.
Mide sıvısı boğazına doğru tırmanırken dayanamayıp geriye çekildi. Terlemiş saçlarını geriye doğru yatırdı ve birkaç adım gerisindeki masaya ulaşarak sımsıkı kavradığı cam şişeyi Jungkook'un kafasına geçirirken bir saniye daha düşünmedi. Canına tak etmiş gibi derin nefesler alıp verirken gözlerinden ateş saçılıyordu sanki. Şişe paramparça olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes, drugs, you
Fanfictionher hafta sonu aynı yemek masasına oturduğu jimin ile arkadaş olmaya çalışan jungkook bu konuda neden bu kadar zorlandığını anlamıyordu. jimin de diğerinin neden bu kadar ısrar ettiğini. texting+duzyazi