bu bolumdeki veletlik hallerini koymadim kendi kafanizda canlandirirsiniz<3-
♫ ben bugün bi' kaç kere ölmüş olsam bile
yeni doğmuşum gibi, sigaranı yakar gibi
söyledim, ben şimdi bir sinema filmine
bilet almışım gibi heyecanlı ve bitkinim ♫2016, şubat
elele tutuşmuş yağmurun altında koşuyorlardı. melih'in evine yetişmeye çalışıyorlardı ve saat biraz geç olmuştu. yağmurdan ve önlerindeki ağaçlardan etrafındakileri görmek yönlerini bulmalarını zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyordu. melih'in annesi katı bir kadın olduğundan ege hemen evine varmak istiyordu. kendi annesi bugünlük onlarda kalacağını biliyordu. sabahtan dışarıya çıkmışlardı oyun oynamak için. küçük ağaçlık alan hemen okullarının yan tarafındaydı. biraz aşağısında da şehir ormanı vardı zaten. nasıl becerdilerse akşama kadar oynayıp kaybolmuşlardı. kaybolduklarını daha sonra farketmişlerdi tabii.
şimdi eve dönmek için aydınlık bir tarafa koşuyorlardı. ege önde koşuyor melih'in elini sıkı sıkı tutuyordu.
"bak ben önümü göremiyorum! dikkatli bakıyorsun değil mi etrafına, ege?" nefes nefese sorduğu soruyu ege o yağmur sesinde zar zor duymuştu. "görüyorum, sen elimi bırakma yeter!" melih bir şey deme gereği duymadı. sadece ege'nin elini daha sıkı tuttu.
biraz daha koştuktan sonra biraz uzaklarında, biri önlerinde, diğeri sol tarafta iki tane ışıklı bina gibi bir yer gördüler. "ne tarafa gideceğiz?" hâlâ tuttuğu eli bırakmayan melih, ege'nin yanına geçti. ege bir o tarafa, bir bu tarafa bakıyordu. hiçbir şey bilmiyordu. burayı bilmiyordu. nereye gideceklerini bilmiyordu. melih'in annesine ne açıklayacağını bilmiyordu. melih'i nasıl eve götüreceğini bilmiyordu. ve daha önemlisi; melih'i nasıl koruyacağını bilmiyordu.
biraz düşündükten sonra sol tarafa gitmeye karar verdi. sadece ışığın olduğu yere bakıyordu. hiç önünde, yerde, sağda solda ne var dikkat etmiyor sadece ışığa, gideceği yere, melih ile güvende olacaklarını düşündüğü yere bakıyordu. yürümeleri biraz hızlandı. şimdi tekrar koşuyorlardı. ege o kadar hızlı koşup kendini kaptırdı ki melih'in bağırışını ikinci defa anca duydu.
"ege çok hızlı koşuyorsun ben senin gibi sporcu değilim! ege!" ege duyduğu ses ile koşarken refleks olarak arkasına, melih'e döndü. tam bir şey diyecekleri sırada ayağa takıldı ve ne olduğu belirsiz bir şekilde yuvarlanmaya başladılar.
melih derin -sanırım büyük hayvanlar için bir tuzaktı- bir çukura düşeceği sırada elinin geldiği ilk şeye tutunmuştu. ege de bir kayaya çarpmıştı. ikisinide durduran bunlar olmuştu. melih panik yapıp bağırmaya başladı. "imdat! ege! yardım et düşeceğim!" ege yüzünü acıyla tutup, bağıran çocuğa yardım etmek için ayağa kalkmaya çalıştı. önce sırtının acısı yüzünden kalkamadı. tekrar denedi. yağmur damlaları yüzüne isabet ettiği için yüzü daha çok acıyordu. bir yandan acıyan yüzünü tutup diğer yandan kalkmaya çalışıyordu. burnunu çekip sonunda kalktı.
"melih neredesin?!" yüzünü tuttuğu için görebildiği kadar etrafına bakıyordu. "ege! yardım et buradayım! sesime gel!" ege sesin geldiği yöne doğru koştu. ayağının altındakileri tam göremediği için ayağı yine takıldı. sendeledi ama düşmedi. "melih!"
"buradayım!" sonunda olduğu yeri saptayınca yine koştu. çocuk çukurun içine düşmemek için bir tahtaya tutunuyordu. karanlıktan ve yağmurdan çukurun dibinde ne var görünmüyordu. ege hemen zaten yaralı olan dizlerinin üstüne oturup düştü düşecek olan çocuğu yukarı çekmek için elini tuttu. o sırada köpek sesleri ve birkaç adamla bir kadının bağırış seslerini duydu.
"oğlum! melih!"
kafasını kaldırıp gelenlere baktığında bunların polis ve melih'in annesi olduğunu gördü. hemen melih'i çekmek için geri kafasını yere döndüreceği sırada. ellerinin boş olduğunu gördü. melih yoktu. elinden kaymış mıydı? melih'i tutmuş muydu ki? evet tutmuştu. sıcak ellerini hissetmişti. melih ne ara elinden kaymıştı ki? iki saniye sadece dikkatini başka yere çevirmişti.
yağmurdan da düştüğünün sesi duyulmamıştı. polisler koşarak ege'nin yanına geldiklerinde ellerinin hâlâ çukurun içine, diz çökmüş şekilde kaldığını gördü. dikkatlerini ege'den çekip ellerindeki feneri çukurun içine doğrulttular;
çukurun dibinde kazıklar vardı ve melih onların tam üstüne düşmüş, vücudu kazıların içine girmiş, hareketsiz şekilde duruyordu.
ege hâlâ aynı pozisyonda duruyordu. gördüğü manzara ile şoka uğramış şekilde kaldı öyle. polislerden biri ege'yi hemen kucaklamaya çalıştı ama ege polisi ittirebildiği kadar ittirip çukurun içindeki çocuğa doğru bağırmaya başladı.
"HAYIR! HAYIR, HAYIR, HAYIR HAYIR! MELİH! MELİH! NEDEN BIRAKTIN ELİMİ? MELİH! MELİH! MELİH? MELİH TUTTUM BEN SENİ!" ege bağırarak ağlamaya başlayınca polis kucaklayabildi bu sefer. ama bağırmaya devam ediyordu. "MELİH! MELİH? ÖZÜR DİLERİM! ELİNİ BEN SIKI TUTAMADIM!" polis onu ağacın önüne oturttu. çocuğun sakinleşmesi için ellerini çocuğun yüzünün arasına aldı. çocuğun yüzündeki kocaman kanayan yarayı farkedince canı acımasın diye ellerini çekti.
ege acıdan bağırabildiği kadar en büyük acısıyla bağırdı.
"MELİH!"
ama yüzünün acısıyla bağırmadı.
melih'i kaybettiğini anladığının acısıyla bağırdı.
-
bolumu oyle bir zorlukla yazdim ki size anlatamam yemin ederim aglamaya basladim yazmak istemedim melihi oldurmek istemedim benim kucuk siyah saclwrinda hayat buldugum bebegimi oldurmek istemedim egeye yasadigi en buyuk aciyi ve travmayi yasatmak istemedim yuzune hayatı boyunca nefret edecegi o yara izini vermek istemedim egeyi aglatmak istemwdim egeyi tum ormani inletecek kadar bagirtmak istemwdim egenin o manzarayi gormesini hic istemedim.
yemjnederim istemwdim ya
elveda diger bolum final
ŞİMDİ OKUDUĞUN
scar's memories ‣ bxb !!
Historia Cortamelih ve ege kendi öğrenci evlerinde rahat rahat yaşıyorlardı. ama rahatlıkları batıyordu demek ki, çünkü ege her gün duyduğu dedikodulardan bıkmıştı. && 🐻23.03.19