sabah uyandım uzun zaman sonra ilk defa uykumu almış gibi hissediyordum kısa sıcak bir duşa girdim iştahım pek yoktu mutfak masasının üstünden iki kırmızı elma alıp odama çıktım hemen siyah taytımla üstüne salaş siyah kazağımı geçirdim aldığım elmaları çantama attım saçımı taradım ve perçemlerime fön çektim hafif rimel ve allıktan sonra hazırdım hava kapalıydı o yüzden botlarımı giyip kapımı kilitledim anahtarımı çantama attım ve kulaklığımı çıkardım o sırada telefonum çaldı arayan Miraydı telefonu kulağıma götürdüm ve Miranın her zamanki enerjik sesini duydum "neroo uyandın mı" gülerek cevap verdim "uyandım miro Mustafa amcanın dükkanına gidiyorum" "selam söyle bak sonra benle konuşmuyor bir hafta tirip yiyorum sonra" "tamam miro sen merak etme ama geçen onu bizim buralarda gördüm çok yorgun görünüyordu bir şey mi oldu biliyo musun" Mustafa amca benim hayatımın büyük bir parçası o beni iyileştirdi yaralarımı teker teker sardı ama ben onun yaralarına hiç bir şey yapamadım " bilmiyorum Nergis ama Mustafa amcayı biliyorsun dükkanı birkaç gün başkalarına emanet eder ve kafa dinlemeye gider her zamanki Musto yani takma kafana" Mira az da olsa içime su serpmişti telefonu kapatalı yaklaşık beş dakika olmuştu bende her zamanki kahvecimden iki sütlü kahve aldım yollar çok güzel diye bi tını geçti içimden sonbahar her zaman en sevdiğim mevsim olmuştu yere düşen yapraklara basarak yoluma devam ettim tam dükkanın önüne geldiğimde simitçi gördüm yüzümde istemsiz bir sırıtış oldu Mustafa amca için bir tane simit alıp dükkandan içeriye girdim "Mustafa amca ben geldim " Mutafa amcanın bir kitap dükkanı var genelde eski ve klasik kitaplar var burası her zaman için bana huzur vermiştir
kimseden ses gelmeyince etrafa göz gezdirdim ve tekrar ettim "Mustafa amca ben geldim nerdesin" arkamda ayak sesleri duyunca gülerek arkamı döndüm ama Mustafa amca değildi galiba müşteri diye düşünerek "buyurun ben yardımcı olayım dedim" adam bana anlamaz bakışlarla "asıl ben size yardımcı olayım " dedi galiba Mustafa amca yine dükkanı başkalarına bırakıp gitmişti "Mustafa amca için gelmiştim ben" adamın bakışları elimdeki kahvelere ve simite kaydı "bunlar da onun için mi " evet diye kısa bir yanıt verdim "Mustafa amca kiminiz oluyor yani görünüşe bakılırsa yakınsınız" adama bakan bakışlarım keskinleşti üzerinde deri bir ceket içinde beyaz boğazlı bir kazar giymişti altında düz bir kot vardı bakışlarım adamın gözlerine tırmadı ve "bu sizi ne ilgilendirir ben sadece Mustafa amcayı görmeye geldim görünüşe bakılırsa dükkanı size emanet edip gitmiş bir dahakine size bana böyle davranmaması gerektiğini de söyler umarım" diyip kapıya doğru yürüyordum ki kolumda bir el hissettim beni önüne doğru hızlıca çekti ve elimdeki bir kahve ikimizin de üzerine döküldü bakışlarım kahveden ayırıp adama çevirdim o da bana bakıyordu kolumu onun elinden kurtardım "ne yaptığını sanıyorsun sen şu üstünün haline bak " adamın beyaz kazağına nerdeyse tüm kahve dökülmüştü "umurumda değil sen bana bak Mustafa amcanı gerçekten seviyor musun " bu adam kimdi ve kendini ne sanıyordu içimdeki ufak çaplı sinir krizini yüzüne vurmak istedim ama kendimi tuttum "evet ama neden bu soruları soruyorsun ona bir şey mi oldu bana bak eğer ona bir şey olduysa ve bana söylemiyorsan dediğim sırada sözümü kesip ne olur beni döver misin dedi alaylı bakışlarla bir adım arkaya çıktı ve beni baştan aşşağı süzdü çok zayıfsın yoksa şu diyet şeysinden mi yapıyosun" bu seni ne ilgilendiriyor ayrıca Mustafa amcanın nerde olduğunu söyleyecek misin" bu adam alaylı bakışlarla bana bakmaya devam ettiği sırada cebimdeki telefonu çıkarıp Mustafa amcayı aradım ama ne mi oldu adamın deri ceketinin cebinden telefon çalma sesi geliyordu bakışlarım yavaş yavaş adama kaydı cebindeki telefonu çıkardı ve ekranına baktı "Nergisim ha sizin aranızdaki ilişki nasıl bir ilişkiniz var ya anlatsana bana" "sen ne ima etmeye çalışıyosun açık açık söylesene bana bak Mustafa amca benim babam gibidir bende onun kızı gibi onun hiç çocuğu olmamış o beni kendi çocuğu gibi sevdi her zaman sen çok saçmalıyosun adam" adamın bakışları direk olarak gözlerimin üstündeydi bende onun gözlerine bakıyordum onun gözlerinde hayal kırıklığı gördüm kırılmıştı üzülmüştü ama niye diye düşünürken "o zaman Mustafa amcacığın sana yalan söylemiş çünkü onun bir çocuğu var" dedi ve ekledi "ama hiçbir zaman onu sevmedi bir kere bile sarılmadı saçlarımı okşamadı tek kuruş harçlık vermedi ama şimdi anlıyorum ki benden aldığı sevgisini sana vermiş " gözlerim adamın gözlerini izliyordu derin anlamlı bakışlarında kendimi kaybetmek istedim ama bu adamın söylediği şeyler çok saçaydı "Mustafa amca evli değil ki " diyip bir adım ona yaklaştım "benden ne istiyorsun adam" "senden babamın benden esirgediği sevgiyi çalmayı istiyorum" yüzünde alaycı bir ifade vardı kafasını iki yana sallayıp hayır hayır diye inledi elini beline attığını gördüm ve geriye doğru adım atmaya başladım silahını çıkarıp tam anlımın ortasına yerleştirdi "beni öldürmekle cezalandıramazsın adam çünkü sen eğer beni öldürürsen yıllardır benim yapmak istediğim ama korktuğum sonu yaşatırsın bana" öyle mi küçük hanım dedi alaylı bir ifadeyle neden ölmek istiyormuşsun söyle bakalım yoksa babacığın bu hafta sana az harçlık mı verdi "benim babam öldü benim bir babam yok ki bana harçlık versin dimi " adamın bakışları keskinleşti ve bana doğru bir adım attı onun üzerine dökülen kahvenin kokusu burnuma ilişti "ve şimdi Mustafa amcaya ne yaptığını söyleyecek misin yoksa ben mi öğreneyim" adamın bakışlarındaki öfken birden yok oldu ve anlımdaki silahı kalbime indirdi
"Mustafa amcan kendine senin korkup yapamadığını yapmış desem inanır mıydın" güldüm ama bu normal bir gülüş değildi alaylı imalı bir gülüştü " neden böyle bir şey yapsın ki" "ama yapmış " yüzümdeki sırıtış bir an yok oldu gözlerimin yavaşça dolduğunu hissettim gözlerimdeki damlalar firar ettiğinde yapmaz dedim beni bırakıp gidemez gitmez yalan söylüyorsun adam "inanmıyor musun " gözlerimdeki yaşlar daha hızlı akmaya başladı ve bazıları kalbime dayalı silaha düşüyordu "inanmalı mıyım" dediğim sırada öksürmeye başladım boğuluyor gibiydim adamın bakışları benim üzerimdeydi ve "s-senin" diyiverdi ağzında gevelediği birkaç küfürden sonra beni kapının önüne oturttu nerde diye bağırıyordu ilacın nerde elimle yerde olan çantamı işaret ettim çantayı bir an bile düşünmeden yere boşalttı ilacı eline alarak yanıma geldi ilacı ağızıma doğru tutup bana yardımcı oldu nefesim düzene bindiğinde derin derin nefesler alıp vermeye başladım sonra yanımdaki adama döndüm
"az önce kalbime silah tutan benim celladım neden beni kurtardın"
"belki celladın olmaktan vaz geçmişimdir"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NERGİS
أدب المراهقينbu denizde kaybettim ben her şeyimi ve tekrar bu denizde kazandım seni