Acımdı Vatanım

1.1K 73 31
                                    


8 Kasım 1980
 
Özgürlük neydi? Tanımı, eylemleri veyahut fikirleri ne anlamı geliyordu. Özgürlük, korkmadan konuşabilmek miydi, yoksa korkmadan sevebilmek miydi?  

Özgürlük, refah içerisinde yaşayıp özgürce fikirlerini dile getiren, kimsenin baskısı altınsa kalmayıp hareket edilebilecek bir alan demekti birçok kişi için fakat yirmilerinde olan esmer çocuk için özgürlük artık sevgisini haykırabilmekti. Korkusuzca dimdik durup sizin sapma gördünüz bir sevdanın içerisindeyim ben demek, kalabalığın içinde sarılmak, onun için fanatik olduğunuz ideolojilere rest çekiyorum demek isterdi.
Lakin bu dönemde imkânsız olduğunu bilecek sağduyuya sahipti genç oğlan. Ondan yasaklarla dolu olan dönemde uzaktan izleyip acı çekmesi.

Taylan yeni bir kasım sabahında evde bunalıp dışarıya atmıştı kendini. Hafta sonu olduğundan okula gidememiş, yine evde durup duvarların üzerine gelmesini izlemişti. En sonunda dayanamayıp kendini dışarıya atmıştı.

Onun için Eylül'den beri yaşadığı şehir kasvetli bir hal almıştı. Gerçi ne zaman huzurlu hissettiği bir süreç olmuştu? Yirmi iki yaşında olmasına rağmen daha yeni yeni 1970’lerin izleri silinirken bir daha darbe ile karşı karşıya kalmıştılar.

O kurallarla ve yasaklarla dolu dönem içinde büyüyen devrimci bir ailenin çocuğuydu.  Anlam veremiyordu ayrımlara, anlam veremiyordu ideolojilere.

Eskiler demez miydi biz ele ele verdiğimizde kimse yıkamaz bizi diye. Neden şimdi bu yurdun içinde ayrılan gruplar vardı.  Birbirimizi öldürüyoruz artık, diye içinden geçirdi. İki ay önce,   12 Eylül tarihinde sabaha karşı alınan karar ile Silahlı Kuvvetler, yaşanan toplumsal, siyasal ve ekonomik sıkıntılar ile yönetimi ele alarak sıkı yönetim ilan etmişlerdi.  Bir ay sonra canından çok sevdiği can dostu tutuklanmış, ardından asılmıştı.  Hâlâ acısı sürerken etrafında kayıpları olup duruyordu.  Sağ-sol ideoloji demeden herkes tutuklanıyordu. Birçok evin içine göz yaşı düşmüştü,  örtülü iç savaş içerisinde olan gençlerin ailesi korkudan ne yapacaklarını bilmiyordu fakat artık davaları için gözlerine karartan gençler için korku hiçbir şeyi ifade etmiyordu.

Taylan kendi ailesini düşündü. Ailesi tam bir devrimci insanlardı, adları fazla ortalıkta geçmezdi ama gizli gizli çok yardım ederlerdi devrimci arkadaşlarına. Taylan’ın babası çocuklarını da tam devrimci birer bireyler olarak yetiştirmişti. Peki  Taylan bunu istiyor muydu...

Mahallenin sokağından geçerken nadir kapatılmayan kıraathanenin yanına yaklaşmıştı. O sıra  çok sevdiği komşularından Cevdet Bey kıraathanenin kapısında gözükmüştü. Elindeki tepsinin içindeki iki çayı müşterilere verdi.
Taylan, Cevdet Bey'i fark etmeden adam çok sevdiği genci gördüğünde acı bir şekilde gülümseyip, "Taylan oğlum." dedi. Oğlu bir ay önce ölmüştü ve  Taylan'ı oğlunun yerine koyan adam, onu her gördükçe hüzünleniyordu.

"Cevdet amca, nasılsın?" dedi yasta olan adama yaklaşıp. Gözü o sıra ara sokaktan dönerken gözüken iki uzun bedene takıldı.  Gördüğü kişi ile kalbi sıkışırken nefes alma ihtiyaç hissetti.
"Gördüğün gibi oğlum, sen nasılsın?" dedi.
"İyiyim. Evde sıkıldım bir gelip seninle sohbet edeyim." dedi. Ama kesinlikle şu anlık odağında Cevdet Bey yoktu.
"İyi ettin iyi, otur sen, ben sana çay getireyim." dedi. İçeri geçen Cevdet Bey ile boş olan masanın birine geçip oturdu. Yanında sigarası olsa bile, büyüklere duyduğu saygı ile çıkarmadı cebinden.

Sokağın ilerisinde gördüğü iki beden kıraathaneye doğru yaklaşırken Taylan'ın kalbi çoktan coşkulu hislere ev sahipliği yapıyordu.

Cevdet Bey bir çayla gelmiş, Taylan'ın önüne koymuştu. 
"Cevdet amca selamünaleyküm." Onun sesi kulağını doldururken heyecandan kasılmıştı.

Acımdı VatanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin