Yutkundum, kesik bir öksürük ve zor alınan bir nefesin ardından doğruldum. Kulağımda ıslık sesleri, derinden ve beni çağıran bir ıslık sesi hiç susmuyor. Ağustos böceklerinin iğrenç sesinden başka gecenin ağzını açan tek yankı yok.. Karanlıkta beni takip eden bir çocuk, o beni tedirgin etmiyor elinde bir kanca var ve arada sırada yere düşürdüğünde çıkan çın sesi, kulağıma pelesenk olan ıslık sesiyle yoğrulup bir ahenk yaratıyor.
Sivrileştikçe tenimi daha çok iğneleyen rüzgar gözlerimi açmamam için adeta bana uyarı veriyor.
Yaşlı bir adam mezarından çıkmak için debeleniyor onu görmezden gelip eski şatoya giden dar patikalara yöneliyorum. Çocuk ıslık çalmaya başlıyor, kulaklarımdaki ıslık sesinin aynısı.. Yankılanan sesler uğultuya dönüşürken sağ böbreğimde sıcaklık ve yoğun bir acı hissediyorum. Göz kapaklarım olanca kuvvetiyle açıldıktan sonra yavaş ve kararsızca kapanıyorlar. Çocuk, vücudumdaki açılan delikten elini sokarak minik bir lolipop çıkarıyor. Hayret etmiyorum sadece gülümsüyorum. Teşekkür edip ayaklarını havada birbirine vuruyor, o iğrenç ıslığı çalarak uzaklaşıyor..